Augusto Pinochet'nin ölümüne uluslararası tepkiler de gelmeye başladı. İspanya'daki sağ ve sol eğilimli siyasi partiler Şilili eski diktatörün cezalandırılmadan öldüğünü ve Pinochet'nin ölümünden üzüntü duyulmayacak eli kanlı bir diktatör olduğu yorumunu yaptılar. Fransa Başbakanı Dominique de Villepin ise, Pinochet'nin ölümü için, “Şili tarihinin trajik bir sayfasının kapandığını” belirtirken Brezilya Devlet Başkanı Luiz Inacio Lula da Silva, Şili'nin eski diktatörü Pinochet döneminin, “Güney Amerika tarihi için karanlık bir dönem olduğunu” belirtti.
İngiltere'nin “Demir Lady” lakaplı eski Başbakanı Margaret Thatcher ise Pinochet'nin ölümünden büyük üzüntü duyduğunu açıkladı. ABD yönetimi de, Şili'nin Pinochet'nin yönetimi altında, “tarihinin en zor dönemlerinden birini” geçirdiğini belirtti. Beyaz Saray, bu dönemin kurbanlarının ve ailelerinin yanında olduklarını belirterek, Şili halkına, özgürlük ve hukuk temeline dayanan, insan haklarına saygılı bir toplum yarattıkları için saygı duyduklarını kaydetti.
Şili'nin eski diktatörü General Augusto Pinochet hakkında tutuklama emri çıkartarak ünlenen İspanyol hakim Baltasar Garzon, diktatörün ölümünden sonra yaptığı açıklamada, “Pinochet'ye karşı davalar sürmeli, çünkü tek sorumlu o değil. Soruşturulması gereken çok kişi var. Bunların tarih içinde kaybolup gitmemesi için dünyanın her yerinde soruşturmaları süratli bir şekilde yapmalıyız” dedi.
Augusto Pinochet 1973'te yönetime el koyduğunda, ABD'den büyük destek göreceğini biliyordu. Pinochet, ABD Dışişleri Bakanı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Henry Kissinger hayranıydı. Darbenin hemen ardından, CIA yazışmalarından birinde şöyle deniyordu: “Şili ordusuna hakim olan hava, bu fırsatı, komünizmin ülkedeki tüm izlerini silmek için kullanacakları yönündedir. Komünistlere ciddi baskı uygulamayı planlıyorlar.”
