|

KOSOVA'da Bir yıl geçti ne değişti?

Sırplar'ın Kosova'da yaptıkları insanlık dışı katliamların başlamasının üzerinden tam bir yıl geçti. 28 Şubat 1998'de Sırp güçleri, bir kuru kütükten altı meşe ağacının yeşerdiği bir bölgede, KKO üyelerini taşıyan araca pusu kurdu. Sırplar ağır silahlarıyla geri çekildiğinde, korkunç şekillerde şehid edilmiş 25 Kosovalı Arnavut'u arkalarında bırakmıştı. Sırp tarafından ise 4 özel askeri polis ölmüş, iki tanesi ise yaralanmıştı. Avrupa'da 20. yüzyılın son savaşı başladı.

Yeni Şafak
01:00 - 1/03/1999 Pazartesi
Güncelleme: 09:56 - 12/05/2017 Cuma
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

Likosane- Sırplar'ın Kosova'da yaptıkları insanlık dışı katliamların başlamasının üzerinden tam bir yıl geçti. 28 Şubat 1998'de Sırplar benzerine rastlanmamış bir noktada, bir kuru kütükten altı meşe ağacının yeşerdiği bir bölgede, Kosova Kurtuluş Ordusu (KKO) üyelerini taşıyan bir araca pusu kurdu. Gövdesi kurşunlardan delik deşik olmuş, dalları pürüzlü ve ateşin kavurduğu kuru yaprakları yıkılmış evlerin kalıntılarının üzerinden, çamurlu ve karla kaplanmış tarlalara doğru esen rüzgardan takırdayan bu hayalet gibi ağaç, yolun çatallaştığı noktada bir oyuğun içerisinden gökyüzüne doğru yükseliyor, Sırplar, bundan sonra yapacakları katliamları haber veren ilk kurşunu yerel saatle 11.20'de sıktı. 4 KKO üyesini taşıyan araca açılan yaylım ateşinin ardından, aracın şoförü Sabit Lladrovci feci şekilde yaralandı ama o ve taşıdığı savaşçılar meşe ağaçlarının gerniş gövdesinin arkasında siper aldılar ve zalim Sırplar'a ilk kurşunlarını attılar. Lladrovci bir el bombasıyla içinde iki Sırp polisi bulunan araçlardan birini havaya uçururken, yolculardan Rasim Kecina, diğer Sırp aracını makineli tüfekle ele geçirdi. Likosane'yi kuşatan çatışma her iki tarafın da yaptığı takviyelerle tam 27 saat sürdü.

25 Müslüman katledildi

Sırp güçleri ağır silahlarıyla geri çekildiğinde, korkunç şekillerde şehid edilmiş 25 Kosovalı Arnavut'u arkalarında bırakmıştı. Sırp tarafından ise 4 özel askeri polis ölmüş, iki tanesi ise yaralanmıştı. Olan olmuş ve Avrupa'da 20. yüzyılın son savaşı başlamıştı. Sırplar'ın ilk nöbet değişimi sırasında, Lladrovci'nin kader arkadaşları onu pusu bölgesinden tarlalara doğru sürüklediler ve telsizler yardım istediler. Ancak çağrıları Sırplar tarafından engellendi. fakat, yakın köylerdeki KKO savaşçıları Sırp telsiz görüşmelerini dinliyorlardı ve bu yolla saldırıdan haber aldılar. Lausa köyünde bilinen Nuhi and Sabit Gecaj kardeşlerle iki KKO'lu arkadaşı silahlarını aldılar ve araçlarına atladıkları gibi Sırp kuşatması altında bulunan yaralı Lladrovci'yi kurtarmaya gittiler. Yaralı arkadaşlarını aldıktan sonra Prelloc'a doğru yol almaya başladılar. Ama arkalarında Sırp askeri araçları ve tepelerinde ise bir Sırp helikopteri onları takip ediyordu. Nuhi, dostlarına zaman kazandırmak için yolda araçtan atladı. Savaşçıları taşıyan araç Prelloc'a yaklaşmıştı ki, helikopterden üzerlerine ateş açıldı. İlk önce küçük silahlar ve ardından geniş kalibreli kurşunlar ve roketler yağmaya başladı. Yaralı olan Sabit tekrar vurulurken aracın şoförü ve diğer iki kişi de kurşunlardan nasibini almıştı. Sabit Gecaj aldığı kurşun yaralarıyla Prelloc'a giden son viraja kadar dayanabildi ve burada bir eve çarptı. Dört adam köylüler tarafından araçtan çıkarıldılar ve saklandılar.

Şehid Adem Ceşari yardıma koştu

Likosane'deki diğer KKO üyeleri ise Sırp askeri araçları ve helikopterlerle kuşatılmış bir halde kanlarının son damlasına kadar savaşıyorlardı. Geçtiğimiz hafta KKO'nun genel komutanı olarak atanan Süleyman Selimi ve iki araba dolusu KKO savaşçısı Ocarevo'dan arkadaşlarının yardımına geldiler. 5 gün sonra Sırplar'ın hain saldırısında Prekaz'daki evlerinde 25'i kadın ve çocuk olmak üzere 50 kişiyle birlikte şehid edilecek olan Adem Ceşari ise kuzeyden yardıma geldi. Likosane köyünün içinde uykularında daha yeni uyanan Müslümanlar, kendilerini bir amda Sırp güçlerinin çapraz ateşi altında buldular. Olayların canlı tanığı olan 30 yaşındaki Hacı Giceli bundan sonrasını şöye anlatıyor: İlk silah seslerini duyduğumda, çocuklarımı amcamın evine gönderdim ve iki arkadaşımla birlikte evin çatısına saklandım. Öğle saatlerinde Sırplar'ın komşum Muhammed'in evine girdiklerini duydum. Caniler Muhammed'i ve oğlunu oracıkta şehid ettiler. Saat 4.00'a kadar hiçbir şey göremedim ancak daha sonra, canilerin bu kez askeri bir araçla karşı taraftaki Ahmetaç ailesinin evine hücum ettiklerini duydum. Evden kadın ve çocuk çığlıkları geliyordu."

'Sabaha kadar öldüresiye dövdüler'

"Evdeki erkekleri dışarı bahçeye çıkardılar. Acımasızca dövüyor ve tekmeliyorlardı. Onları vurmadılar bazıları ölürken bazılar ertesi sabaha kadar dayak yediler. Bir sonraki gün yani 1 Mart'ta, çatıdan sürünerek çıktım. Ahmetaç ailesinin 10 erkeği ve iki misafirinden eser yoktu ama bahçede çimenlerin üzerinde kırılmış dişler, bir saat, çoraplar, kan gölleri ve saç ve deri parçaları duruyordu. Bir erkeğe ait çene kemiği fırlamıştı. Anladım ki öldüresiye dövülmüşlerdi." Sırplar'ın ne kadar vahşi olabileceği savaşın ilk saatlerinde ortaya çıkmıştı. Takip eden günler ve aylar Kosova'da iki şeyi değiştirdi: Sırplar'ın daha ne kadar acımasız olabileceğini ve daha kaç sivilin hayatını kaybedebileceğini.

Dreniça ne ilk ne de son oldu

Sırplar her geçen gün Kosova'ya askeri yığınaklarını artırırken Batı sadece, uyarılar ve son yıllarda Oscar'a aday gösterdikleri savaş filmlerini seven seyirci konumunu korudu. Bir avuç Kosova Kurtuluş Ordusu savaşçısını yok etmek için, toplar, tanklar yetmedi. Sırplar'ın kini bitmek bilmiyordu. Dreniça ne ilk ne de son oldu. Bosna'nın yeniden yaşandığı Kosova'da Müslümanlar, Orahovaç'ta, Racak'ta acımasızca katledildi. Orahovaç'ta gazeteciler tarafından ortaya çıkarılan toplu mezarlar gibi üzerini toprağın ve karın örttüğü daha kaç mezar ortaya çıkmayı bekliyor.

#Arşiv
#Yeni Şafak Arşiv
25 yıl önce