|

Almanya siyaseti açmazda!

Almanya’daki seçimlerde büyük merkez partilerin kendilerinden beklenen oyu alamaması, küçük partilerin ise seçim öncesi tahminlerde görünen oy patlamasını gerçekleştirememesi neticesinde siyasi anlamda tam bir pat durumu oluştu...

00:00 - 18/10/2021 Monday
Güncelleme: 05:22 - 18/10/2021 Monday
Yeni Şafak
Düşünce Günlüğü
Düşünce Günlüğü
DR. MUHTEREM DİLBİRLİĞİ-POLİS AKADEMİSİ ÖĞRETİM ÜYESİ

Almanya’daki seçimlerde büyük merkez partilerin kendilerinden beklenen oyu alamaması, küçük partilerin ise seçim öncesi tahminlerde görünen oy patlamasını gerçekleştirememesi neticesinde siyasi anlamda tam bir pat durumu oluştu. Bu güne kadar büyük parti rolünde olan SPD ve Hristiyan Birlik partilerinin birbirine yakın oranda oy alması ve Bundestag sandalye dağılımında aralarında az bir fark olması, koalisyon ihtimallerinde de sadece üçlü ya da daha fazla partinin katılımı ile oluşacak koalisyon ihtimallerini gündeme getirdi.

Geçtiğimiz Cuma günü konuşulan koalisyon ihtimallerinden biri olan SPD-FDP ve Yeşiller’den oluşacak “Trafik Lambası Koalisyonu” için görüşmelere başlandı. Görüşmelerde iklim krizi ve devletin yenilenmesi gibi iki temel konunun öne çıkması bekleniyor. Ancak uzmanlar bu üç partinin programlarındaki uyumsuzluklara dikkat çekerek, koalisyon sözleşmesinden büyük bir umut beklenmediğini ifade ediyorlar. Bu tür yorumlar, şu anda gündemde olmayan CDU/CSU-FDP ve Yeşiller den oluşacak olan “Jamaika” koalisyonu ihtimalini az da olsa canlı tutuyor.

TRAFİK LAMBASI KOALİSYONU

Şimdiye kadar sadece 1991 yılında kısa bir süreliğine Bremen eyaletinde ve geçtiğimiz 2016 yılından beri Rheinland-Pfalz eyaletinde hayata geçirilen SPD-FDP ve Yeşiller üçlü koalisyonu federal düzeyde ilk defa denenecek. Rheinland-Pfalz eyaletinde 5 yıldan fazla bir zamandır başarılı bir hükümet opsiyonu sunan ‘Trafik Lambası Koalisyonu’nu federal düzeye taşımak hayli zor görünüyor. Bilhassa Yeşiller’in 2000’li yılların başından beri siyasi rakipleri olarak gördükleri SPD ile, temel programlarında yer alan konular üzerinde nasıl anlaşacakları büyük merak konusu. Aynı şekilde FDP lideri Christian Lindner ise seçim öncesi ‘Trafik Lambası Koalisyonu’ndan ziyade, CDU/CSU ile koalisyona gitmenin daha uygun olacağını ve Jamaika koalisyonuna daha sıcak baktığını ifade etmişti. Federal düzeyde daha önce SPD ile Almanya’yı 7 yıl kadar yöneten Yeşiller, sosyal demokratların fikirlerine aşinalar ve anlaşmazlıklarda en azından çözüm bulunabilmekte. Ancak uzun zamandır iktidar ortağı olamayan, geçtiğimiz 20 yıllık dönemde federal meclis dışında kaldığı dönemler de olan Alman Liberalleri FDP’nin bu yeni denenecek koalisyonda nasıl hareket edeceği merak konusu. FDP’nin hareketini kolaylaştırmak ve pazarlıklarda yol gösterici olması için, 5 yıldan fazladır ‘Trafik Lambası Koalisyonu’ ile yönetilen Rheinland-Pfalz Eyaleti eski Maliye Bakanı ve bu eyalette Başbakan Yardımcılığı’nı yürüten Volker Wissing, federal parlamentoya transfer edildi. Şu anda Alman Liberalleri açısından görüşmelerin kilit isimi olarak görev yapıyor.

Koalisyon görüşmelerine başlanması, Alman siyasetinde herşeyin normal olduğu anlamına gelmiyor. Özellikle, SPD ve Yeşiller safında, parti içlerindeki muhalefet gruplarına da hoş görünme çabasıyla, gerek parti programlarındaki temel fikirleri koalisyon sözleşmelerine koydurma gerek parti içi muhalefeti önleme maksadıyla tabanlarını da memnun edecek kişilerin hükümette temsil edilmesini sağlamaya çalışacaklar. Parti içi muhalefetin en az olduğu siyasi hareket Alman Liberalleri’ni temsil eden FDP’de görünüyor. SPD’nin başbakan adayı Olaf Scholz’un 2019 daki genel başkanlık yarışının kaybedeni olması, Yeşiller içerisinde eş başkanların şimdilik uyumlu görüntü vermelerine rağmen, seçimde umulan sonuçların alınmamasında tüm suçun Yeşillerin başbakan adayı Annalena Baerbock’a yüklenmesi dikkatlerden kaçmıyor. Hem SPD’de hem Yeşiller arasında iktidar olma hevesiyle, parti içi muhalefet bekleme durumuna geçmiş durumda.

MERKEL SONRASI TUFAN İLK CDU’YU VURDU

Parti içi muhalefetin en yoğun olduğu bir diğer parti ise 2017 yılından beri, siyasi anlamda kaynayan kazan CDU. Son seçimde Laschet’in tüm çabalarına rağmen CDU/CSU istenen seviyerlerde oy alamayınca, geçtiğimiz günlerde Laschet de, eğer şartlar gerektirirse genel başkanlığı bırakabileceği sinyalini verdi.

Seçim sonrası yapılan analizlerde, daha önce CDU’ya oy vermiş yaklaşık 1,5 milyon seçmenin, bu seçimlerde SPD’yi desteklediği sonucuna varıldı. Bu rakam iki parti arasında şimdiye kadar görülmemiş bir oy geçişkenliğini ortaya koyuyor. Seçim sonuçlarına ilişkin yapılan bir başka analiz ise normalde CDU’ya oy vermesi beklenen hatırı sayılır bir Protestan/Evangelist seçmenin SPD’ye kaydığını ortaya koyuyor. Sonuçlar haritalara yansıtıldığında, seçmen geçişkenliğinin protestan nüfusun yoğun yaşadığı eyaletlerde gerçekleştiği görülmekte ve seçim sonrası analizleri doğrular nitelikte. Bu da şu anlama geliyor: Kramp-Karrenbauer’in seçimi ile başlayan CDU içerisindeki Katolik-Protestan çekişmesi tabana yayılmış durumda.

CDU içerisinde bu çekişmeyi durdurabilecek, partiyi kontrol altına alabilecek bir genel başkan bulunamazsa, Konrad Adenaeur tarafından hayata geçirilen dünyanın ilk ve en büyük ökumenik siyasi hareketini ve dolayısıyla Almanya siyasetini hayli zor günler bekliyor.

İster “Trafik Lambası Koalisyonu” ister “Jamaika Koalisyonu” olsun, yeni hükümet kurulduğundan itibaren sert tartışmalara gebe görünüyor. Bu durum, yeni federal hükümetin ve şansölyenin daha çok iç siyaset ve hükümet içi denge siyasetine ağırlık vereceği anlamına geliyor. Böyle bir durumda, AB siyasetinde ne kadar boşluk olacağı ve bu boşluğun kim ya da kimler tarafından doldurulacağı ise merak konusu.

#Almanya
#SPD
#Hristiyan Birlik partileri
2 years ago