|

Altın Kartal nereye uçuyor?

Eski Sovyet coğrafyasında Moskova’yla yakın ilişkileri dış politika önceliği kabul eden Kazakistan; Batı, Çin ve Türkiye gibi aktörlerle ekonomik ve siyasi ilişkileri de önemseyerek ülkenin bağımsızlığını perçinlemeye gayret etti. Kazak kimliğinin hem demografik hem de kültürel olarak güçlendirilmesi amacıyla önemli politikalar uygulandı. Eski Sovyet topraklarını doğal nüfuz alanı saydığını saklamayan Rus yönetimi ise bu politikalardan rahatsız.

00:00 - 10/01/2022 Pazartesi
Güncelleme: 06:34 - 10/01/2022 Pazartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Prof. Dr. Mehmet Akif Okur - Yıldız Teknik Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı

Hep güneşin altında süzülürken hatırladığımız “Altın Kartal”ın kül rengi fırtına bulutları arasında yolunu şaşırdığı günlerden geçiyoruz. Kazakistan’ın yanısıra tüm Batı Türkistan’ı ve ötesini değişik düzeylerde etkileyebilecek “Kara Ocak” hadiseleriyle ilgili bazı önemli “bilinmeyenler” esrarını hala koruyor. Okuduğunuz satırlar, etkileri kardeş Kazakistan’ın sınırlarını aşabilecek bu önemli dönüm noktasının muhtemel sebep ve sonuçları üzerine bir ön değerlendirme niteliği taşıyor.

Çok hızlı akan olaylar, sırasıyla şu üç soruyu zihinlerde öne çıkardı. İnsanlar niçin sokaktalar, devlet seçkinleri arasındaki gerilim bir çatışmaya mı dönüşüyor, Rusya liderliğindeki gücün ülkeye gelişi neye mal olacak? İlki en hızlı odaklanılan ve en az itirazla cevap bulanıydı. İkincisiyle ilgili ipuçları hadiselerin seyri sırasında kendisini açığa vurdu. Üçüncüsü ise bir ucu tarihte, diğeri Kazakistan’la sınırlı kalmayıp ötelere uzanan jeopolitik denklemlerle bağlantılı bir endişeler sarmalını önümüze koyuyor.

DALGA DALGA YÜKSELEN KİTLESEL ÖFKE

Gelir adaletsizliği ve fakirlikten muzdarip kitleleri ekonomik sorunlarının daha da ağırlaşacağı düşüncesine kapılmaya sevk eden gelişme ve kararlar, kitlesel protestolar için elverişli bir zemin oluşturur. Eğer iktidar seçkinlerinin haksız zenginleştikleri kanaati yerleşmişse öfkenin yöneleceği adres de berraklaşmıştır. Ancak, toplumsal enerjinin fiilen harekete geçişi bu yazının sınırlarını aşan karmaşık bir dizi başka önemli faktörle de ilişkilidir. Şartların oluştuğu bazı yerlerde gösterilerle karşılaşmazken kimi beklenmedik durumlarda sarsıcı toplumsal hareketlere şahit olabiliriz. Birikmiş ekonomik ve toplumsal sorunlara sahip Kazakistan, bir taraftan uzayan iktidar değişimi sürecini adımlamakta diğer yandan da “dinleyen devlet” sloganıyla daha iyi yönetişim yolları aramaktaydı. LPG zammı haberi, çok sayıda işçinin büyük işletmelerde, zor koşullarda ve düşük ücretlerle çalıştığı batı bölgelerinden başlayarak kitlesel öfkeyi tetikledi. Gösteriler, hızla Kazakistan’ın birçok bölgesine ve büyük şehirlere yayıldı.

İKTİDAR SEÇKİNLERİ ARASINDAKİ GERİLİM

Zammın geri alınması, 180 gün boyunca temel gıdalar gibi sosyal bakımdan hassas tüketim mallarının fiyatlarının dondurulması kararları kitleleri evlerine dönmeye ikna için yeterli olmadı. Bu sırada, Kurucu Cumhurbaşkanı Nursultan Nazarbayev’e kanunla ömür boyu verilen “Kazakistan Güvenlik Konseyi Başkanlığı” görevinin sonlandırılması, meseleyi ülkedeki çetin iktidar denkleminin iç boyutlarıyla ilişkilendirdi. Konsey, iç ve dış güvenlik politikalarının belirlenmesi sürecinde önemli bir yere sahiptir. Cumhurbaşkanı, Başbakan, Dışişleri Bakanı, İstihbarat Başkanı, Savunma Bakanı, İçişleri Bakanı, Senato ve Meclis Başkanları gibi ülkenin üst düzey yöneticileri bu kurulun üyesidir. Nazarbayev’in Konsey’deki konumunun Kazak sistemi bakımından anlamını tasavvur edebilmek için Sovyetler’in çöküşünden bu yana kesintisiz devam eden iktidarı boyunca devlet kadrolarının yetiştirilmesi ve istihdamındaki rolünü hatırda tutmak lazım. Tokayev’in, Kazak istihbaratının Nazarbayev’e yakın bazı üst düzey yöneticilerini önce görevlerinden alıp ardından “ihanet” iddiasıyla tutuklatması, iktidar seçkinleri arasında hayli zamandır yükselen gerilimin çatışma şeklinde dışarı vurduğu kanaatini uyandırdı.

Medyaya yansıyan bilgilere göre ihanet ithamı, gösterilerin ikinci safhasındaki yağma ve terör hadiselerine yeterince müdahale edilmemesi, önünün açılması gibi iddialarla ilgili. Almatı Havaalanı’nın silahlı gruplarca basılması olayı bu tartışmalarda öne çıkıyor. Tokayev’in “Kolektif Güvenlik Antlaşması Örgütü” (KGAÖ) üzerinden Rus askeri gücünü ülkeye daveti de bu atmosferde gerçekleşti. Kazakistan’ı iyi tanıyan Putin, uzun vadeli stratejik hedefleri açısından böyle bir daveti istemiş ve değerlendirilmesi gereken önemli bir fırsat saymış gözüküyor. Bu noktada üçüncü sorumuza geliyoruz.

KAZAKİSTAN’IN KİMLİK POLİTİKALARI RUSYA’YI RAHATSIZ ETTİ

Kazakistan, nüfusunun yaklaşık yüzde 20’sini teşkil eden Rus kökenli vatandaşlarının da etkisiyle, eski Sovyet coğrafyasında Moskova’yla yakın ilişkileri dış politika önceliği kabul eden bir ülke. Ancak Nazarbayev; Batı, Çin ve Türkiye gibi aktörlerle ekonomik ve siyasi ilişkileri de önemseyerek Kazakistan’ın bağımsızlığını perçinleyen dengelerin inşasına gayret etti. Bir taraftan da devletin Kazak kimliğinin hem demografik hem de kültürel olarak güçlendirilmesi amacıyla önemli politikalar uyguladı. Özellikle görev süresinin sonuna doğru bu hamlelerin hızlandığını gördük. İlk akla gelen örnekler olarak, Kiril alfabesinden vazgeçip Türkiye gibi Latin alfabesini kullanma kararı alması ve “Türk Devletleri Teşkilatı”na verdiği önem sıralanabilir.

Eski Sovyet topraklarını doğal nüfuz alanı saydıklarını gizlemeyen Putin ve ekibi bu politikalardan duydukları rahatsızlığı muhtelif biçimlerde dışa vurmaktaydı. Örneğin Putin, Ukrayna hakkındaki değerlendirmelerini çağrıştırır biçimde, Kazakistan’ı köklü bir devlet saymadığını ifade etti. Aralık ayının sonunda da Kazakistan’ı “Rusça konuşan ülke” olarak niteledi. İki Duma üyesinin Kazak topraklarının “hediye” olduğunu iddia etmeleri söz konusu yaklaşımın açık tezahürleri arasında yer alıyor.

Sovyet coğrafyası üzerinde, askeri olanlar da dahil, entegre edici stratejilerle Rus dünyasını ihya etme niyetinin hedefinde Kazakistan’ın da bulunduğu anlaşılıyor. Nitekim Moskova’da, Kazakistan’ın Rusya ve Beyaz Rusya’yı birleştiren “Birlik Devleti”ne davet edilmesi fikri dillendirilmeye başlandı. Bu hafta gerçekleşecek Rusya-Batı müzakerelerinde Putin’in, üzerindeki güvenlik tekelinin tanınmasını istediği bölgelerden biri de Orta Asya. Gelecekte Kazakistan müdahalesi, KGAÖ’nün 4. Maddesi’nin başka ülkelerdeki iç karışıklıklar için de işletilmesine örnek/dayanak gösterilecektir. Kazakistan’daki hadiselerin “Afganistan kaynaklı teröristler”le ilişkilendirilmesi ise Rus askeri şemsiyesini uygun formüllerle daha güneye yayacak bir yolun açılma emaresi olabilir.

KARDEŞİMİZDEN BEKLEDİĞİMİZ KUCAKLAŞMA MÜJDESİ

Zor kazandığı bağımsızlığı sabırla işleyen Kazakistan, bir haftalık istikrarsızlık ikliminin bedelini can ve mal kayıplarıyla ödedi, hadiseleri Türkiye’den izleyenleri derinden üzen maddi-manevi zararlara uğradı. Bu yaraları sarması, Rusya liderliğindeki KGAÖ askeri unsurlarını hızla geri göndermek suretiyle kriz havasından tamamen çıkabilmesi, her şeyden önce devlet seçkinlerinin uzlaşmalarına bağlı. Nazarbayev’in “devlet başkanının etrafında toplanın” çağrısı, Tokayev’in daha önce görevden aldığı Nazarbayev’e yakın güvenlik yetkililerinden birini vazifesine iadesi ve Nazarbayev cephesinden yapılan “Güvenlik Konseyi Başkanlığı”ndan kendi isteğiyle ayrıldığı açıklaması olumlu beklentileri yükseltiyor. Bu uzlaşı, yalnızca Kazakistan için değil, Türk nüfuslu coğrafyada hız kazanan birlik arayışlarının geleceği bakımından da önemli. Kazak şair Mağcan Cumabayev’in “uzaktaki kardeşe” sitem ettiği zamanlarda değil, Türklüğün müşterek gök kubbesinin inşası yolundaki çabaların arttığı günlerdeyiz. Altın Kartal’ın ülkesinden kucaklaşma müjdeleri bekliyoruz…

#Sovyet
#Moskova
#Kazakistan
#Çin
#Türkiye
2 yıl önce