|

Andersson: Modern insanın aynası

İsveç sinemasının en önemli yönetmenlerinden Roy Andersson’ın filmlerinin odağında insan ve toplum vardır. Kalabalıklar içerisinde, anlaşılmadığını düşünen insanların hikayelerini gerçekçi bir anlatımla perdeye yansıtır. İnsanın zayıflığını anlatırken abartıdan kaçınmaz. İronik yaklaşımının altında bu abartma düşüncesi yatmaktadır.

00:00 - 30/12/2021 Perşembe
Güncelleme: 00:46 - 30/12/2021 Perşembe
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Yekta Şirin -
Metin Yazarı

İsveç sinemasının en önemli yönetmenlerinden Roy Andersson’ın filmlerinin odağında insan ve toplum vardır. Kalabalıklar içerisinde, anlaşılmadığını düşünen insanların hikayelerini gerçekçi bir anlatımla perdeye yansıtır. İnsanın zayıflığını anlatırken abartıdan kaçınmaz. İronik yaklaşımının altında bu abartma düşüncesi yatmaktadır.

İsveç sinemasının en önemli yönetmenlerinden Roy Andersson ilk iki filminin ardından İkinci Kattan Şarkılar’ı çekmek için 25 yıl bekler. Ardından Siz Yaşayanlar ve İnsanları Seyreden Güvercin ile “Yaşayanlar Üçlemesi” adlı seriyi tamamlar. Üçlemenin odağında insan ve toplum vardır. İnsana dair varoluşsal sorgulamaların yanında, modern toplumsal kültürü anlatırken keskin bir üslup kullanır.

Altyazı Dergisi’ndeEvrim Kaya’ya verdiği röportajda bu yaklaşımın karakteristik ifadesini buluruz; “İsveç’te kimse meşe ağacı dikmiyor. Çünkü meşenin yetişmesi yüzyılı buluyor. Bin yaşında meşe ağaçlarımız var oysa. Birileri onları dikmiş. Artık


BEYAZ YÜZLÜ İNSANLAR

Andersson sinemasında kamera çok hareketli değildir. Adeta bir tabloyu andıran planlar, dış mekan kullanmadan, stüdyoda çekilir. Stüdyo, ona kurguladığı gerçekliği dış unsurlardan arındırarak en saf haliyle oluşturma imkanı sunar. Dikkat dağıtıcı her şeyden uzak durur. Bu sayede sıra dışı bir görselliğe ulaşır. Soluk renkler de bu dinginliği n parçasıdır, insanların yüzlerinin kireçle boyanmış gibi bembeyaz olması da. Oyuncunun suretinin bir önemi yoktur. Herkesin baktığında kendisini görmesini ister. Zaten oyuncular da profesyonel değildir. Eğlenceli gibi görünen sahnelerde aslında büyük bir trajediyi anlattığını hissettirir. İnsanları Seyreden Güvercin’de iki adam insanları eğlendirmeye çalışır fakat kimse onlara gülmez. Hatta yaptıkları şey kendilerine de komik gelmez. Tam da bu çelişik durumu göstermek ister. Mutluluk vadedenler de mutlu değildir!

Geçişlerde izleyicinin kafasını karıştıracak sahnelere rastlarız. Savaşa giden asker atla restorana girer. Bu tarz göstergelerin izleyicinin filmi anlaması konusunda bir handikap oluşturmasıyla pek ilgilenmez. Basit sinema anlatısının çok uzağındadır. Anlamak için aşırı dikkat ister.

ORTAK TEMA: HAYALKIRIKLIĞI

Çağın yeni bir çağ olduğunu vurgulayıp bu çağı betimler. İkinci Kattan Şarkılar’ın ilk sahnesinde yeniçağ konusunu işler. Bencillik, kırılganlık ve empati yoksunluğu yeniçağın alameti farikasıdır. Kalabalıklar içerisinde, anlaşılmadığını düşünen insanların hikayelerini gerçekçi bir anlatımla perdeye yansıtan Andersson, insanın zayıflığını anlatırken abartıdan kaçınmaz. İronik yaklaşımın altında da bu abartma düşüncesi yatmaktadır. Filmlerde herkes yan yana, sıra sıradır. Fakat bu ‘yakınlık’ diğerkâmlığa dönüşmez. İnsanlar birbirine karşı mesafelidir. Hatta öyle ki bu mesafeden bir boşluk, iletişimsizlik oluşmaktadır.

Hayal kırıklığı, üçlemenin ortak temalarındandır. İkinci Kattan Şarkılar’da işten atılan adam ayaklarına kapandığı patronundan yardımcı olmasını ister. Kimse ona dönüp bakmaz. Kapılar yüzüne kapanır. Trenden inerken düşen adama etraftakiler kapıyı açıp yardım etmez. Acı üzerine konuşulur fakat acının sonlandırılması için bir şey yapılmaz. Onların görevi bu değildir, görevli beklenir! Siz Yaşayanlar’da ise yağmurdan kaçan kişi durağa sığınmak ister. Ancak durak doludur. Dışarda kalana yer açılmaz. Adam ıslanmaya devam eder.

Asansöre binmek için koşturan adamı ise asansördekiler beklemez ve adam dışarda kalır. 27 yıllık psikiyatrın sözleri bu duyarsızlığı anlatır. İnsanların; benmerkezci, bencil ve pinti karakterleri nedeniyle değersiz varlıklar olduğunu söyleyen psikiyatr, değersiz varlıkları dinleyip terapi yapmanın fayda vermediğini, ilaç yazarak mekanik bir şekilde görevini yaptığını itiraf eder. İnsanları Seyreden Güvercin’de yemek siparişi veren yaşlı adam yere yığılıp ölür. Kasiyer ise parası ödenen yemeğin akıbetini merak eder. Ölünün başında siparişlerle ilgili tartışma başlar. Tüketim toplumunda parası verilen yemeğin ölümden daha önemli görüldüğünü yine ironik bir anlatımla perdeye taşınır.

POLİTİK İÇERİKLİ MESAJLAR

Refah toplumuna yönelik eleştirel yaklaşım politik içerikleri de barındırır. Yeniçağ insanı, Siz Yaşayanlar’da rüyasında bombardıman gören kişi olarak tasvir edilir. Yönetmen burada sürekliliğe, Batı’nın bugün sahip olduklarının altında dünkü savaşların, sömürgeci politikaların yer aldığına işaret eder. İnsan haklarıyla kolonyalizm arasındaki paradoks!

Siz Yaşayanlar’daki rüya sahnesinde bu neden sonuç ilişkisini görürüz. Rüyasında zengin bir ailenin yemekli toplantısına katılan işçinin masa örtüsünü çekmesiyle 250 yıllık porselenler kırılır. Aile işçiden davacı olur ve elektrikli sandalyeyle cezalandırılır. Örtü çekildiğinde ise masanın üstünde gamalı haç görünür. Avrupa’nın Nazizm günahı hatırlatılır. Gerçekle yüzleşmemek adına hakikatin üstünün örtülmesi gerekir. Neyle? Elektrikli sandalyeyle. İşçi bunu da sorgular; ‘Elektrikli sandalye. Ne de korkunç bir icat. İnsanın aklına böyle bir şey nasıl gelebilir ki?’ Oysa ebedi barıştan söz eden aynı akıl daha sonra atom bombasını da üretecekti.

Benzer bir sorgulamayı sömüren, yalan söyleyen, haksız hüküm veren, şehirleri bombalayan, işkence yapan ve daha birçok günah işleyenler için Tanrı’dan af dileyen kadının sahnesinde de izleriz.

BATI FİKRİNİ ELEŞTİREN YAPITLAR

İnsanları Seyreden Güvercin’de ise yönetmenin ’50 yıldır aklımdaydı’ dediği sahnede Batı’nın kolonyal geçmişine atıf vardır. İsveçli beyaz zenginler ellerinde kadehleriyle, yakılan Afrikalıları izlemektedirler. Asuman Susam bu filmle ilgili ‘Avrupa fikrine dair yapılmış en başarılı eleştirel filmlerden biri olmuş’ şeklinde bir değerlendirmede bulunur.

Göçmen sorunu da üçlemede yer alır. İkinci Kattan Şarkılar’da kapılar, elinde pusulasıyla adres soran göçmenin yüzüne kapanır. Dövülürken kimse oralı olmaz. Siz Yaşayanlar’da ise kendi doğrusunun evrensel olduğunu düşünen Avrupalı bir adam, göçmen berberin duvarındaki Arapça yazının ters yazıldığını iddia eder.

İnsanları Seyreden Güvercin’de günleri karıştıran adama yanındakinin, ‘Günleri takip etmelisin. Bunu takip edemezsen karmaşa hüküm sürer’ sözleri Andersson sinemasında önemli bir detaydır. Çünkü bu ‘endişe’ toplumu hizada tutmak ve sistemin sürmesi için yapılan bir kurgudur. Tüketmeyi ve kazanmayı merkeze alan bu kurgunun sonucu ise yabancılaşmadır.

Üçlemede insanca yaşamaya dikkat çekip, felsefi sorgulamalarda bulunan ve sinemaya adım attığı ilk yıllarda ‘İtalyan Yeni Gerçekçilik’in en önemli isimlerinden Vittorio De Sica’dan etkilendiğini belirten Andersson, ileriki yıllarda bu akımdan biraz uzaklaştığını kendisi de kabul etmektedir. Ancak bu ‘kopuşun’ onu biçimsel olarak farklılaştırdığı kabul edilse de üçlemedeki performansıyla içerik olarak bu kaygılardan uzaklaşmadığı rahatlıkla söylenebilir.

#İsveç
#sinema
#Roy Andersson
#Evrim Kaya
2 yıl önce