|

Anlamlı bir inadın bayraktarları: Yücel Teşkilatı

Balkanlar’daki Türk İslam varlığını, kültürünü ve kimliğini insan hakları sınırları çerçevesinde muhafaza etmek için kurulan Yücel Teşkilatı, komünist Tito rejimi tarafından baskı ve zulme uğrayınca Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’den yardım istemiştir. İnönü ise bu çağrıyı “Misak-ı Milli hudutları dışında Türk ve Müslüman unsuru diye bir şey kabul etmiyorum. Zaman vahimdir. Kendi başınızın çaresine bakın, Türkiye’nin başını ağrıtmayın.” şeklinde cevaplamıştır.

00:00 - 7/10/2021 Perşembe
Güncelleme: 02:02 - 7/10/2021 Perşembe
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
ZEYNEP DUYGU COŞKUNER - ARAŞTIRMACI

Osmanlı’nın Balkanlar’dan çekilmesi ile beraber Balkanlar’da yaşayan Türkler çeşitli baskılara maruz kalmıştı. Bunun sonucunda yaşanan göçlerle birlikte hem nüfusları hem de nüfuzları giderek azalmış, Türkler ev sahibi oldukları Balkanlar’da azınlık konumunda kalmışlardı.

Neredeyse bütün siyasi ve sosyal haklarından mahrum olan Türkler, 1912’den 1940’lara kadar devam eden bu baskı rejimi altında yaşamıştı. Yücelciler, tam olarak böyle bir ortamda, Üsküp merkezli olarak; Balkanlar’daki Türk İslam varlığını, kültürünü ve kimliğini insan hakları sınırları çerçevesinde muhafaza etmeye yönelik ihtiyaç ve gereklilik sonucu ortaya çıkmış ve sorumluluk yüklenmiş bir nevi “özü koruma hareketi” olarak tarih sahnesinde yerini almıştır.

Yugoslavya’da yaşayan Türk entelektüeller bir araya gelerek, Balkan Türklerinin sorunlarını ve içinde bulundukları sıkıntılı süreç hakkında fikri paylaşımlarda bulunmaya başlamışlardı. Bu isimleri; beraberinde Yugoslavya’da yaşayan, çoğunluğu genç öğretmenler ve aralarında terzi, saraç, hukukçu gibi çeşitli mesleklerden Türk takip etmişti. Zaman içerisinde Yücel Teşkilatı Yugoslavya Türk azınlığı arasında bir teveccüh bulmuş ve faaliyetlerine başlamıştır.

Öncelikle bölgenin ilk Türk gazetesi Birlik Gazetesi’ni çıkararak, bölgede yaşayan Türklerin anadilleriyle aralarındaki bağı korumayı hedefleyen teşkilat, Üsküp Radyosu’nda yaptıkları ilk Türkçe yayın ve beraberinde Türk köylerinde verdikleri Türkçe dersleri ve dağıttıkları Türkçe kitaplarla bu hedeflerini pekiştirirken, bölgedeki ilk Türk okulu “Tefeyyüz”ün açılmasını sağlamıştır. Bir halkın kimlik asimilasyonunu engelleyen en temel unsurun dili korumak olduğunun farkında olarak Türkçe’ye sahip çıkmışlardır. Türk çocukları bugün hala ülkede Türkçe konuşabiliyorsa, ‘Yücel’cilerin bunda büyük rolü olduğunu söyleyebiliriz.

İsmet İnönü’nün Terk Ettiği Türkler

Bu gayretlerin halkta karşılık görmesi, teşkilatın faaliyetlerinin bir gizlilik içinde artarak devam etmesi komünist Tito rejiminin dikkatini çekince, teşkilat yakın takibe alınır. Rejimin Yücel Teşkilatı’na kurduğu baskılar sonucu teşkilatın önde gelen isimlerinden bazıları Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’ye durumu iletir ve kendisinden şu cevabı alırlar: “Misak-ı Milli hudutları dışında Türk ve Müslüman unsuru diye bir şey kabul etmiyorum. Zaman vahimdir. Kendi başınızın çaresine bakın, Türkiye’nin başını ağrıtmayın.” Vatan bildikleri Rumeli’de bayraktarlığını yaparak mücadelesini yürüttükleri Türklük davasının merkezinden gelen bu cevapla adeta asimile olmaya itilirlerken dahi davalarına olan inancını kaybetmemiş, baskılara direnmeye, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı’nın sırtını dönmesine rağmen Türk kalmak konusundaki kararlılıklarını sürdürmeye devam etmişlerdir.

Mehmet Ardıcı’nın hatıratında yer verdiği bilgiye göre teşkilatın içinde yer alan bazı isimler; şahsi hırslarını davalarının önüne geçirmek suretiyle teşkilata ihanet etmiş, Tito rejiminin istihbarat servisi Udba’ya çeşitli jurnallemelere başlamıştı. Bu hainliğin sonucunda, tek amaçları Türk olarak Yugoslavya’da var olmak olan Yücel Teşkilatı’nın ileri gelen Türk aydınları, rejim tarafından bir gecede vatan haini ilan edilip, jet mahkeme kararlarıyla hüküm giymiştir. Henüz hukuki yapılanmanın bile tamamlanamadığı bir dönemde bölgedeki Türkleri “Yugoslav hükümetine karşı kışkırtan terörist, casus örgüt” gibi asılsız iddialarla suçlanmış, 1948’deki göstermelik bir mahkemeyle 17 kişi hakim karşısına çıkarılarak Yücel Teşkilatı davalarının ilk yargılaması yapılmıştır. Sözde adil bir yargılama olduğu imajı vermek için de iki Türk hakim ve bir Makedon yargıcın huzurunda davalar başlamıştır.

Dört Kahraman Türk’ün Hazin Sonu

Tito rejimi bu davaları bölgedeki diğer Türk azınlığın üzerinde psikolojik baskı yaratması için, radyolardan ve Üsküp sokaklarındaki hoparlörlerden canlı olarak yayınlamaya başlamıştı. Yücel Teşkilatı üyelerinin kendi avukatlarını tutmalarına dahi izin verilmeyen davalar, teşkilat üyelerinden dördünün jet infaz kararı, diğer üyelerinin de uzun yıllar hapis cezası alması ya da Makedonya Probiştip’teki Zletovo Kurşun madenlerinde çalıştırılması gibi ağır cezalara çarptırılarak çeşitli işkencelere maruz bırakılmalarıyla sonuçlanır.

Yücel Teşkilatı’nın en önemli dört ismi; Şuayb Aziz İshak, Ali Abdurrahman Ali, Nazmi Ömer Yakup, Adem Ali Adem, İdrizova Hapishanesi’nden bir kamyon kasasında çıkarılarak Suşitsa köyünde bir kayanın önünde kurşuna dizilmişler, uğruna canlarını verdikleri Rumeli topraklarında, yeri belli olmayan isimsiz mezarlara gömülmüşlerdir.

Yugoslavya’da yaşayan diğer Türklere gözdağı vermeye çalışan Tito rejimi bununla da kalmamıştır. Yücel Teşkilatı’nın hatırasını adeta kökten kazımak ve bölgede yaşayan Türklerin yeniden teşkilatlanmasını engellemek için Türklerin yaşadığı mahallelerde düzmece mitingler düzenlemiş, ‘Yücel’ciler aleyhine sloganlar attırmış ve katılmayanları da rejim düşmanı olarak fişlemişti. Dışarıda bu propagandalar yapılırken, içeride tutuklu bulunan ‘Yücel’ciler ise türlü işkencelere maruz kalmıştır.

Bugün, Kuzey Makedonya Hükümeti hala bu aziz teşkilat üyelerine iade-i itibarda bulunmamış, kabirlerinin yerleri tespit edilmemiştir. Türkiye ise özellikle son yıllarda Meclis Başkanımız Mustafa Şentop ve Yurtdışı Türkler ve Akraba Toplululuklar Başkanı Abdullah Eren’in girişimleriyle, Yücel Teşkilatı’nı gündeme taşıyarak faaliyetlerini yeni nesle aktarmış, anlamlı bir inat uğruna ömürlerini vakfeden bu isimlerin ruhlarını şad etmiş ve bölgedeki Türklere, geçmişte olduğu gibi artık yetim bırakılmadıklarını, arkalarında her daim güçlü bir Türkiye olduğunu hatırlatmak suretiyle bölgedeki soydaşlarımızla bağlarını korumuş ve Yücel Teşkilatı’nın amacına hizmet etmişlerdir. Rumeli topraklarında hala Müslüman Türk olmanın anlamlı inadını sürdürenlere selam, bu anlamlı inat uğruna canlarından geçen aziz şehitlerimizin ruhlarına rahmet olsun…

#Balkanlar
#Türk
#İslam
#Yücel Teşkilatı
#Tito
#İsmet İnönü
3 yıl önce