|

Avrupa’nın PKK çıkmazı

Avrupalı sol entelektüellerin ideolojik körlük ile tekrarladığı Erdoğan düşmanlığı, Avrupalı halklar için en büyük güvenlik tehdidini oluşturuyor. Mülteci krizi ve Rusya-Ukrayna Savaşı, Türkiye’nin Avrupa güvenlik mimarisinin ana unsuru olduğunu tekrar hatırlatmasına rağmen Türkiye’nin müttefikliği üç beş teröristin çıkarlarına heba ediliyor.

04:00 - 19/01/2023 Perşembe
Güncelleme: 02:48 - 19/01/2023 Perşembe
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM

Asiye Bilgin Yıldız / Avrupa Birliği Uzmanı

PKK terör örgütü yandaşlarının 23 Aralık’ta Paris’te yol açtığı şiddet olaylarının ardından İsveç’te Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan skandal gösteride bulunulması, Avrupa’daki PKK varlığını tekrar gündeme taşıdı. Türkiye karşıtlığından beslenen çevreler, kamusal alanı terör örgütü çıkarları için araçsallaştıran ve güvenlik tehdidi oluşturan PKK’ya müsamaha gösteriyor. Bunu yaparken iç hukuk bahane edilerek özgürlük anlayışına atıf yapılıyor. Hâlbuki PKK terör örgütü karşısında sessizliğini koruyan Avrupalı siyasiler öncelikle kendi toplumsal güvenliğini riske atarak suç işliyor.

Terör örgütü PKK’nın üst düzey yöneticileri Murat Karayılan ve Duran Kalkan’ın Avrupa Birliği (AB) Adalet Divanı’na yapmış olduğu “PKK’nın AB’nin terör listesinden çıkartılma” talebinin reddine ilişkin gerekçeli karar Aralık 2022’de açıklandı. Böylelikle PKK’nın terör örgütü olduğu AB makamlarınca bir kez daha teyit edildi. Buna rağmen Avrupa başkentlerinde PKK eylemleri, finansman sağlama faaliyetleri hız kesmeden devam ediyor. Avrupalı siyasiler ülkelerindeki hukuki düzenlemeleri ve özgürlük anlayışını bahane ederek PKK terörüne alan açıyor. PKK’lıların Avrupa sokaklarındaki her eylemi Türkiye eleştirisine dönüştürülürken, PKK terörünün yol açtığı mali ve siyasi zararın boyutu kamuoyunda küçümsenerek Avrupalıların PKK’ya tepki göstermesi engelleniyor.

TERÖR FİNANSMANININ ANA ÜSSÜ

Almanya’nın 1993’te terörist örgüt olarak sınıflandırdığı ve faaliyetlerini yasakladığı PKK, 2001’de Birleşik Krallık terör örgütü listesine ve 2002’de 6 ayda bir güncellenen AB terör listesine alındı. Almanya’nın her yıl yayınladığı Anayasayı Koruma Teşkilatı raporu, PKK’nın Almanya ve Avrupa faaliyetlerinin yakından takip edildiğini gösteriyor. PKK’nın Avrupa’daki başlıca faaliyetleri arasında; örgüt propagandası, eleman devşirmesi, terör finansmanı ve siyasi nüfuz kazanma eylemleri gösterilebilir.

Almanya Federal İdari Mahkemesi (BGH) 28 Ekim 2010’da vermiş olduğu karar ile PKK’yı ‘yabancı terör örgütü’ olarak değerlendirirken, PKK’nın Avrupa yapılanmasını yurtdışından emir alan, birbirinden bağımsız olduğu izlenimi veren fakat katı hiyerarşi içerisinde hareket eden bir örgüt olarak nitelendiriyor. PKK’nın Avrupa yapılanması yeni nesil aşırı sağ örgütler ile benzerlik taşıyor. Sivil toplum kuruluşları, kültür evi, sanat faaliyetleri ve öğrenci kulüpleri üzerinden yerel düzeyde örgütlenen PKK, farklı isim ve birbirinden bağımsız kurumsal yapılar aracılığı ile faaliyetlerini devam ettiriyor. Aşırı sağ örgütlerin izlediği strateji ile paralellik gösteren tutumları sayesinde demokratik değerlere sahip, siyasi katılımı önceleyen imajı veren PKK yandaşları, çoğunluk toplumu gerçekten uzak söylemleri ile aldatarak Avrupa kentlerini terör finansmanının ana üssü haline getiriyor. Öte yandan Avrupa medyası ve siyasi partiler resmiyette terör örgütü olarak tanımlanan PKK örgütüne alan açmaktan çekinmiyor.

NEDEN MÜSAMAHA GÖSTERİLİYOR?

PKK’nın faaliyetlerine sessiz kalınması, Avrupa kamuoyunda var olan PKK algısı ile yakından ilişkili. PKK şiddet eylemleri ve baskıcı hiyerarşik yapısı ile Avrupa temel değerlerine temelden zıt bir terör örgütü olmasına rağmen Avrupa kamuoyunda örgüte karşı yaygın sempati hâkim. PKK’yı Kürtlerin yegâne temsilcisi, Kürtleri de homojen bir topluluk gibi gören Avrupa kamuoyu, PKK terörünün yol açtığı güvenlik tehdidini görmezden geliyor. Son yıllarda Avrupa başkentlerinde Türkiye karşıtlığının siyaset ve medya dilini esir alması, PKK ve FETÖ gibi terör örgütlerine gösterilen müsamahayı artırıyor. Hâlbuki bu örgütlerin demokratik değerlerin altını oyduğunu ve gizli ajandaları olduğunu Avrupa ülkeleri kendi güvenlik raporlarında dile getiriyor.

PKK yandaşlarının sol partiler, düşünce kuruluşları ve medya mensupları ile geliştirdiği ideolojik bağ, PKK örgüt faaliyetlerine alan açıyor. Hâlbuki aynı sol gelenek, ülkelerindeki aşırı sağ örgütler ile kıyasıya bir mücadele içerisindeyken, demokratik toplumların güvenliğini tehdit eden PKK yandaşlarını ideolojik körlük içerisinde korumaya devam ediyor. PKK terör örgütü, ‘düşmanımın düşmanı dostumdur’ düsturu ile sahipleniliyor.

PKK sorunsalı Avrupalı ülkeler için yapısal bir soruna dönüşmüş durumda. Geçmişte Hristiyan demokrat ve merkez sağ partilerinden ayrışarak Türk toplumu ile dayanışma gösteren, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen merkez sol siyasi gelenek son 20 yıl içerisinde Türkiye karşıtlığını neredeyse inanç boyutunda benimsemiş durumda. Avrupalı sol entelektüellerin ideolojik körlük ile tekrarladığı Erdoğan düşmanlığı, Avrupalı halklar için en büyük güvenlik tehdidini oluşturuyor. Mülteci krizi ve Rusya-Ukrayna Savaşı, Türkiye’nin Avrupa güvenlik mimarisinin ana unsuru olduğunu tekrar hatırlatmasına rağmen Türkiye’nin müttefikliği üç beş teröristin çıkarlarına heba ediliyor.

Fransa, Belçika, Almanya, Hollanda ve İsveç başta olmak üzere bazı İskandinav ülkelerinde parlamenterlerin terör örgütü PKK’nın eylemlerinde boy gösterdiğini, PKK yandaşları ile resim verdiğini hatta terörist başı Öcalan posterleri ve PKK sloganları altında konuşma yaptığına şahit olmaktayız. Irkçılık boyutunda etnik Kürtçülüğe alan açan sol siyasetçilerin aynı zamanda kendi ülkelerindeki aşırı sağ ırkçılara karşı siyaset geliştirmesi toplumun aklıyla alay etmekle eşdeğer.

İsveç’te 1960’larda başlayarak devam eden Kürt göçü, 1980’lerden sonra örgütlü yapısını güçlendirdi. PKK’nın Türkiye ve yakın bölgesindeki terör faaliyetleri arttıkça, Avrupa’daki angajmanı da arttı. Kürt toplumunun bir kesimini tehdit ve propaganda faaliyetleri ile etkisi altına alan PKK, bir taraftan militan devşirirken öte yandan terörün finansmanını artırdı. Siyasi nüfuz elde eden örgüt yandaşları, İsveçli siyasetçileri süreç içerisinde neredeyse PKK’nın sözcülüğünü yapmaya ikna ettiğine şahit olundu.

Öte yandan İsveç’te samimi şekilde terörle mücadele edilmek istense de liberal sistem ve yasal düzenlemeler bu mücadeleyi zorlaştırıyor. PKK birçok Avrupa ülkesinde olduğu gibi İsveç’te de terör örgütü olarak tanınmasına rağmen faaliyetlerini pervasızca sürdürüyor. İsveç hukukunda terör tanımlaması oldukça dar tutulurken, yasal düzenlemeler terör örgütüne üye olmayı mümkün kılıyor. İsveç-PKK ilişkisi değerlendirilirken PKK yöneticileri ile geçmişten bu yana dirsek teması olduğu ve İsveç’in PKK’lılar için güvenli bir geri çekilme alanı olduğu unutulmamalı. Örneğin Alman hukukunun terör konusunda polis ve savcılara daha fazla hareket alanı tanıması sonucunda birçok PKK’lının yargılandığını ve hapis cezası aldığını görmekteyiz.

ZİHİNSEL DÖNÜŞÜM KAÇINILMAZ

Avrupa merkez sağ ve merkez sol partileri ulus üstü bir dayanışma içerisinde hareket etmekte. İdeolojik kardeşliği önemseyen siyasi gelenek, mahalli siyasi reflekslerin ve önceliklerin yayılmasına, farklı Avrupa ülkelerinde destek görmesine yol açıyor. Avrupalı siyasetçiler ve medyanın kendi toplumlarına yansıttığı PKK algısının gerçeklikle ilgisi olmadığını unutmamak gerek.

Günümüzde PKK güzellemesi yapan Avrupalılar, PKK’nın yol açtığı sokak şiddetine 1990’lardan aşina. O yıllardaki eylemler başta Almanya olmak üzere birçok ülkede PKK yasağını getirmişti. Özellikle Fransa’da yaşanan şiddet olaylarının ardından tekrar anımsanan geçmiş dönemin tekrarlanmaması için bir fırsat oluştu. Avrupa ülkeleri, başka konularda olduğu gibi PKK konusunda da Avrupa’nın güvenliğini Türkiye ile iş birliği yaparak yeniden temin edebilir. Aksi takdirde neredeyse tüm siyasi partiler ve kamu kuruluşlarında kendine yer edinen PKK yandaşları, sinsi fakat istikrarlı şekilde demokratik ve özgürlükçü düzeni suistimal ederek örgüt hedeflerine ulaşmak için çalışmaya devam edecektir. Şayet önlem alınmaz ise güvenlik raporlarında ‘yabancı terör örgütü’ olarak kategorize edilen PKK’nın birkaç yıl içerisinde Avrupalı, Avrupa sokaklarını ve toplumlarını terörize eden bir örgüte dönüşmesi kaçınılmaz olacaktır.


#Avrupa
#PKK
#Almanya
#Fransa
#Recep Tayyip Erdoğan
1 yıl önce