|

Empatiyle yetinelim mi hemhâl de olalım mı?

00:10 - 10/03/2023 Cuma
Yeni Şafak
Deprem, Arşiv.
Deprem, Arşiv.
Erol Erdoğan - ARGETUS Araştırma Danışmanı

TDK sözlüğü empati kelimesini “duygudaşlık”, Kubbealtı sözlük ise “hissetme, duyma” kelimeleriyle karşılamış. Kemal Sayar ise “Bir kişinin kendisini, duygu ve düşüncelerinden soyutlayarak, bir başkasının inançlarını, arzularını ve özellikle duygularını farkına varabilme ve anlayabilme yeteneğidir” demiş.

Mesela, bir kişinin sevincini veya acısını anlıyorsunuz! Arkadaşlık, dostluk, yoldaşlık bunu gerektirir zaten.

ÖNCEDEN NE DİYORDUK?

“Empati” kelimesinin anlamı güzel ama dikkatimi çeken bir husus var. Yardımlaşma, hayırseverlik, dostluk kültürümüz çok zengin ve bu alanda çok sayıda kelimemiz var. Ancak empati kelimesini kullanma sıklığımız o kadar arttı ki, ince ayrımlara da işaret eden konuyla ilgili diğer kelimeleri unutur olduk.

Bazen sohbet ortamlarında “Empati kelimesinden önce onun yerine hangi kelimeyi kullanıyorduk?” diye soruyorum. İlk anda, kimsenin aklına bir kelime gelmiyor, bazen “empati işte” diye kelime tekrarı yapılıyor. Empati kelimesi bu hâliyle “yutan kelime” özelliği gösteriyor, “istilacı” da denilebilir. Benzer gerekçeyle “kuzen” kelimesi de itiraza konu olmuştu. Malum, kuzen kelimesi, ona yakın akrabalık ifadesine karşılık olarak kullanılmaktadır. İfadede ihtisar işe yarasa da ihtisarcı kelimenin istilacı hâle gelmesi meramın beyanında renk, detay, derinlik azalmasına yol açmaktadır.

6 Şubat’ta meydana gelen ve on bir ilimizde binlerce insanımızın vefatına yol açan Kahramanmaraş ve Gaziantep depremleri sonrasında, herkes yaraları sarmak için seferber oldu. Bu süreçte sık kullanılan kavramlardan biri de “empati” idi. Bunun üzerine, 1 Mart 2023 günü Twitter’den şunu sordum: “Dedelerimiz ninelerimiz empati yerine hangi kelimeyi veya kelimeleri kullanıyordu? Sözlüğe bakmadan aklınıza düşen ilk kelimeyi yazar mısınız?”

Sözlüğe bakılmadan yazılmasını istesem de, cevap vermek isteyenlerin düşünme imkânı olacaktı. Soruya ilgi gösterildi, yüzden fazla cevap geldi. Cevaplarda öne çıkanlar şunlardı: Hemhâl, hemdert, hâl bilmek, hâl ehli olmak, diğerkâm, anlayışlılık, insaf, îsâr, vicdan.

Hemhâl kelimesini çok seviyorum. Empati, anlamaya yönelik bir duygudaşlık ifade ederken hemhâl ise duygudaşlığın yanı sıra eylem de içeriyor. Sözlükte “hemhâl olmak” bütünleşmek ve birliktelik özelliği göstermek diye açıklanıyor. Örneğin, bir arkadaşımız düştü, onun yerine kendimizi koyarak onu anlamaya çalışıyoruz veya birisine kötü söz söylendiğinde, bize söylenmiş varsayarak onun neler hissedeceğini düşünüyoruz, sonrasında bize düşen sorumluluğu yerine getirmek için çaba gösteriyoruz.

Deprem sonrasında birçok insan böyle davrandı: Afet bölgesinde olanlarla empati yaptı, hemhâl olmak için yollara düştü, yardım gönderdi, arama kurtarma çalışmalarına katıldı… Hâl kelimesinin insanı sarmalayan bir iklimi var. Hâlden anlamak, hâl ehli olmak, hâlini bilmek de güzel ifadeler. Hemdert olmak da hemhâle benziyor. Bir de dertleşerek söyleşmek anlamında “halleşmek” var.

Îsâr ise bambaşka bir hâl. TDV İslam Ansiklopedisi “Bir kimsenin, kendisi ihtiyaç içinde bulunsa bile sahip olduğu imkânları başkalarının ihtiyacını karşılamak üzere kullanması, başkasının yararı için fedakârlıkta bulunması” şeklinde açıklamış. İyiliğin en ileri seviyesi diyebiliriz buna.

KENDİNDEN PAY BİÇ!

Cevap verenlerden bazıları da özlü tanımlar veya halk deyişleri göndermiş. Mesela birçok kişi empatiyi “Kendinden pay biç!” cümlesiyle açıklamış. Bu sözü ben de büyüklerimden duyardım. “Kendini onun yerine koyarak düşün” demektir. Bizim yöre ağzında “Gendünü benim yerime go!” şeklinde söylenir. Bir arkadaş ise “Damdan düşenin hâlinden damdan düşer anlar” cümlesini paylaştı. Nasrettin Hoca’nın fıkrasından hatırladığımız bu cümle de empatiyi bir yönüyle açıklamaktadır. Bir başkası ise Kayserililerin “Gendini benim yerime goy, gâvurusam gâvur de!” cümlesini paylaştı. Sanıyorum, bu söz, muhatabın empati kuramadığı zamanlarda söyleniyordur. Birkaç kişi de empatinin yerine eskiden “Kıyasınefs” kullanıldığını yazdı. “Kıyas-ı nefs, mizan-ı adalettir” şeklinde bir umumi kaidemiz de var. Bu tabir, kendisini başkasının yerine koyarak karar vermek ve davranmak insanı adalete götürür diye açıklanabilir.

ÇEŞİTLENMEDEN DERİNLEŞİLMEZ

Bir hususla ilgili kelimeler, kavramlar ve sembollerin artışı bakış açılarının çoğalması, inceliklerin fark edilmesi, anlamın zenginleşmesi, alakanın artması, anlatımın çeşitlenmesi, edebiyatın gelişmesi demektir. Günümüzde sıklıkla kullanılan empati kelimesi bizim iyilik ahlakımızla alakalıdır. Dolayısıyla her biri ayrı bir inceliği, zarafeti, tarzı, türü veya hâli gösteren onlarca kelimemizi unutup tek kelimeye kendimizi düşürmeyelim. Asırlardır damıtarak okyanusa dönüştürdüğümüz iyilik ırmağımızı birkaç kulaçlık dereye sıkıştırmayalım.

Tasavvurumuz dile yansıdığı gibi, dil de tasavvurumuzu etkiler. Nüanslara ihtimam gerekir. İhtimam göstereceğimiz incelikler, zariflikler, hoşluklar ise kelimelerimize yansımalıdır. Başlıktaki sorunun cevabı bende şöyle: Empati yapalım ama onunla kalmayıp hemhâl olalım, halleşelim, kendimizden pay biçelim. Yine sıkça “insana dokunmak” diyoruz ya, dokunmakla kalmayalım, anlayalım, dinleyelim, yol yürüyelim, yoldaş olalım, derde çare olalım, hemdert olalım. Bir mum diğer mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez, birlikte ışıtırlar, ışığı çoğaltırlar.

#Deprem
#Empati
#Erol Erdoğan
1 yıl önce