Sevgili ülkem… Her toprağın, her bölgen ayrı kıymetli bizler için. Her zorlukta tek yürek olabilmeyi başaran azizliktesin. Fıtratı bozulmayan ve damarlarında akan kanı her dönem aynı saflıkta olan vatan aşkı ile dolu insanlarını üzerinde barındıran asil bir milletsin.
Bir mümin kardeşi üşürken ve zordayken sıcak yerde durmaktan hicap duyma düsturunu edinmiş, her türlü insanî çabayı hatta insanüstü gayreti göstermiş ve şu an göstermeye devam eden nice necîp insanların var.
NECÎP İNSANLAR MEMLEKETİ
Toprağından birer birer kayıp giden ve başka bir dünyaya intikal eden insanların için şimdi ağlıyorsun. Çok şeye şahit oldun ve şimdi ise sözün bittiği yere… Ama şu gerçeği de unutmadın; insanüstü çabaların sonunda cüzi iradenin sınırlılığını ve var olan iman gücü ile İlahi Kudret’in varlığına olan inancını…
Allah buyurdu ki: “Korkmayın, çünkü Ben sizinle birlikteyim; (her şeyi ve her halinizi, her an) işitiyorum ve görüyorum.” (Taha Suresi 46 )
Bu ayeti kerimeye göre biliyoruz ki Allah bizimledir. Milletçe insanüstü çabamız ve tek yürek olmamız ve irademizi sonuna kadar kullanmamız sonucunda mutlak son kararı veren ise sadece Allah ve ilahi takdiridir.
Milletçe kenetlenmek ve zorlukların üstesinden gelebilmek adına bir insanın kapasite olarak yapabileceğinden daha fazlasını yapabileceğini gördük. Hatta bu seferberlik sadece ülkemizde değil uluslararası düzeyde yardımlaşmanın olduğu tarihin en büyük dünya dayanışmasına şahit olduğumuz bir insanî eylem seferberliği olarak tarihe yazıldı. Çünkü söz konusu insandı…
Bölgeye gidip özellikle orada çalışan ve gönülden hizmet sunan koca yürekli insanlarımız var bizim. Ülkesine sahip çıkan, ne olursa olsun milletinin refahı için mücadele veren ve elinden geleni fazlası ile yapan fedakâr ve yardımsever insanlarımız… Oraya gidemese de kalbi her daim depremzedelerle olup zamanı, zihninde dolaşan “Ben ne yapabilirim?” sorusuna cevap arayarak geçen necîp insanlarımız…
DEVLET-MİLLET EL ELE
Hal böyle olunca, insan ister istemez şunu düşünüyor: Biz birlik olabilmeyi başarıyoruz galiba. Arada ufak tefek anlaşmazlık çıkaranlar olsa da herkes her şeyi aklıselim olarak değerlendirdiğinde birlik ve beraberlik duygusunun maksimum seviyeye ulaştığı bir dönem geçiriyoruz. Yaralarımızı birlikte sarmaya çalışıyoruz. Devletin milleti ile beraber olduğu ve bir devlet büyüklüğünde bir alanda meydana gelen bir doğal afete karşı yapılabilecek her şeyi elinden geldiği kadar hasarsız şekilde aşmaya çalıştığını da somut olarak görmemiz gerekiyor. Çünkü biz ayrılırsak, ben demeye başlarsak biliyoruz ki yaralarımızın kapanması bu sebeple daha zor bir hal alacak. O halde milletçe ayakta durmak için biz olma zamanı…
Depremin en büyük etkilerinden birinin maddi yaralar dışında şüphesiz kişilerde açtığı manevi yaralar olduğunu söyleyebiliriz. Hemen her psikolog, psikiyatr, psikolojik danışman ve manevi danışmanın bu yaraları sarmak için gönüllü olarak çalıştığı ve çaba sarf ettiğini de biliyoruz. Sahada çalışan manevi danışmanlar için onlara katkımız olması adına birçok çalışma yaptık. Bu çalışmalar kalbimizin Türkiye için attığını ve manen orada olduğumuzu göstermeye çalıştığımız kıymetli manevi katkılar…
Yazıyı bitirirken; Hz. Peygamber’in (sav)’duası ile hepimiz şu duayı edelim;
“Her şeyin idaresi yed-i kudretinde olan Allah’ım! Önümüzden, arkamızdan, sağımızdan, solumuzdan, gökten ve yerden gelebilecek bütün felaketlerden bizleri koru. Şu an yaşam mücadelesi veren insanlarımızı bizlere bağışla.”
Hepimizin milletçe başı sağ olsun.
Vefat edenlere Allah rahmet eylesin mekânları cennet olsun inşaallah. Yaralılarımızın ise en kısa sürede acil şifaya kavuşmaları dileğimle…
