|

Mısır’ın yalnızlıktan kurtulma çabası

Dubai-Riyad ekseninin bölgenin ağırlık merkezi haline geldiği, Körfez-Mısır ilişkilerinde gerilimli bir sürecin başladığı bir atmosferde Mısır’ın bölgenin en önemli aktörleri olan İran ve Türkiye ile diplomatik ilişkilerinin maslahatgüzarlık seviyesinde bulunması Kahire açısından kabul edilmez bir yalnızlık anlamına gelmektedir. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz dönemde Mısır’ın hem Türkiye hem de İran ile ilişkilerini düzeltmesi bir zorunluluk haline gelmiştir.

04:00 - 20/03/2023 Pazartesi
Güncelleme: 04:42 - 20/03/2023 Pazartesi
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
Dr. Necmettin Acar
Mardin Artuklu Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı

Orta Doğu bölgesinde 2022 yılı başlarından itibaren hem bölgesel siyaseti hem de küresel siyaseti etkileyen bir dizi gelişmeye şahit olduk. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Riyad ziyareti ve Türk-Suudi ilişkilerinin normalleşmesi, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in ihtişamlı Riyad ziyareti ve geçtiğimiz hafta Çin’in arabuluculuğunda Pekin’de imzalanan İran-Suudi anlaşması bu gelişmelerin en önemlileri olarak sayılabilir. Yaşanan bu gelişmelere ilaveten son dönemde Körfez ülkeleri ile Mısır arasında, ekonomi alanında yaşanan gerilime de dikkat çekmek gerekiyor.

KAHİRE DEĞER KAYBETTİ

Son dönemde bölgede yaşanan tüm bu gelişmeler İran’ı dengelemek için Körfez’in, Mısır’a duyduğu ihtiyacı azaltmış, Riyad’ı bölgenin ağırlık merkezi haline getirmiş ve Körfez fonlarının bölgede İran ve Türkiye gibi karlı yatırım alanlarına yöneldiği bir süreci başlatmıştır. Yaşanan bu gelişmelerin Mısır açısından ortaya çıkardığı en önemli sonuç Mısır’ın bölgesel siyasette yalnızlaşması olmuştur. Mısır’ın içinde bulunduğu ekonomik koşulların zorluğuna ilaveten ülkenin dış politikada karşı karşıya kaldığı yalnızlığın Türkiye-Mısır ilişkilerinde yeni bir dönemin başlamasına önemi katkı sağlayacağını varsayabiliriz.

Kahire uzun yıllar boyunca diplomatik, kültürel, demografik ve askeri açıdan Orta Doğu bölgesinin ağırlık merkezi olagelmişti. Ancak son dönemde yaşanan bazı gelişmeler bölgenin ağırlık merkezinin Körfez’e yani Dubai-Riyad eksenine kaymasıyla sonuçlanmıştır. Peki, Kahire’yi önemli kılan faktörler nelerdi? Ve bugün hangi faktörler Kahire’nin öneminin azalmasına yol açmıştır?

Öncelikle Mısır uzun yıllar Körfez bölgesinin güvenliği açısından kilit önemde bir aktör olmuştur. İran Devrimi, Saddam’ın Kuveyt’i işgali ve İran’ın Şii Hilali politikaları gibi son elli yılda Körfez bölgesinin karşı karşıya kaldığı önemli krizlerde, Körfez ülkeleri, Mısır’ın aktif desteği sayesinde ortaya çıkan tehditleri dengelemeyi başardılar. Ancak Arap Baharı sürecinde Mısır’ın ulusal gücünde yaşanan zayıflamaya ilaveten son dönemde Körfez-İran, Körfez-Türkiye yakınlaşması gibi bölgenin güvenlik mimarisini etkileyen köklü değişimler Mısır’ın Körfez güvenliğindeki önemini zayıflatmıştır. Ayrıca Mısır yönetiminin Yemen ve Suriye krizlerinde Körfez’in beklentilerini karşılamada sergilediği isteksizlik de Körfez’in alternatif arayışlarını hızlandırmıştır.

KÖRFEZ ORDUDAKİ ELİTLERDEN RAHATSIZ

İkinci olarak Körfez yatırım fonları açısından uzun yıllar boyunca Mısır karlı bir yatırım sahası olmuştur. Özellikle 1970’li yıllarda Enver Sedat yönetiminin geliştirdiği infitah (Neo-liberal iktisat politikaları) sayesinde Mısır ekonomisi dışarıya açılmış ve Körfez fonları telekomünikasyondan finans sektörüne, alt yapıdan inşaat sektörüne çok geniş bir yelpazede Mısır’daki en büyük yatırımcı olmuştur. Ancak son aylarda Körfez ülkeleri Mısır ordusunun ekonomideki baskın rolünün ülkedeki karlı yatırım fırsatlarının önünü tıkadığını ve Mısır’a yönelik yapılan milyarlarca dolarlık yardımın ordunun merkezinde olduğu elitler tarafından israf edildiğini düşünmeye başladılar. Bu durum Körfez-Mısır arasında ekonomi sahasında önemli bir gerilime neden olmakta. Son dönemde Sudilerin Türkiye ve İran gibi ülkelerle normalleşmesi, Suudi fonlarının bu ülkelere yatırım yapmasının da önünü açmış oldu. Böylece Mısır artık Orta Doğu bölgesinde karlı yatırım fırsatları peşinde koşan Körfez sermayesi için yegane alternatif olmaktan çıkmıştır.

1980’li yıllardan itibaren Körfez güvenlik mimarisinin önemli bir bölgesel aktörü olarak kendini konumlandırması ve neo-liberal ekonomi politikaları sayesinde Mısır, hem ekonomi hem de güvenlik alanında Körfez ülkeleri ile çok yakın ilişkiler geliştirmiştir. Mısır-Körfez yakınlaşmasının en önemli sonucu ise Mısır-İran ilişkilerinin gerilimli bir döneme girmiş olmasıdır.

Muhammed Mursi’nin iktidara geldiği 2013 yılındaki kısa dönemi saymazsak İran ile Mısır arasındaki diplomatik ilişkiler yaklaşık kırk yıldan bu yana en düşük seviyede kalmıştır. İki ülke ilişkileri 1979’da Kahire’nin İran’ın devrik şahı Muhammed Rıza Pehlevi’ye iltica hakkı tanıması ve İsrail ile Camp David Barış Anlaşması’nı imzalaması nedeniyle kopmuştu. Hâlihazırda iki ülke ilişkileri tıpkı Türkiye-Mısır ilişkilerinde olduğu gibi maslahatgüzarlık seviyesinde yürütülmektedir.

ANKARA İLE YAKINLAŞMA ÇABALARI

Mısır-Türkiye ilişkileri de 2013 yılında Mısır’da gerçekleşen askeri darbe sonrası kopmuş yaklaşık on yıldan beridir ilişkiler maslahatgüzarlık seviyesinde yürümektedir. Yakın zamanda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Katar’ın başkenti Doha’da Mısır Cumhurbaşkanı Sisi ile gerçekleştirdiği görüşme ve Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şükri’nin Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası Türkiye’ye düzenlediği ziyaret iki ülke ilişkilerinde yeni bir dönemin işareti olmuştur.

Dubai-Riyad ekseninin bölgenin ağırlık merkezi haline geldiği, Körfez-Mısır ilişkilerinde gerilimli bir sürecin başladığı bir atmosferde Mısır’ın bölgenin en önemli aktörleri olan İran ve Türkiye ile diplomatik ilişkilerinin maslahatgüzarlık seviyesinde bulunması Kahire açısından kabul edilmez bir yalnızlık anlamına gelmektedir. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz dönemde Mısır’ın hem Türkiye hem de İran ile ilişkilerini düzeltmesi bir zorunluluk haline gelmiştir. Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun Kahire’ye düzenlediği ziyaret Mısır’ın içine düştüğü yalnızlıktan kurtulması için önemli bir fırsat olarak okunmalıdır. Ziyaret sonrası yapılan açıklamalarda Türkiye ve Mısır’ı doğrudan ilgilendiren meselelere ilaveten Libya, Suriye, Irak, İran-Suudi Arabistan yakınlaşmasının, sınırı aşan sular konusunun ve Somali’deki durumun değerlendirildiğinin açıklanması, Kahire’nin bu ziyareti sadece Türkiye ile ilişkileri düzeltmek için değil tüm bölgesel meselelerdeki profilini yükseltmek için bir fırsat olarak gördüğünü göstermektedir.

#Mısır
#Kahire
#Normalleşme
#Diplomasi
1 yıl önce