|

Öcü darbelerin cici bahaneleri

17 Aralık Operasyonu, ''yolsuzlukla mücadele'' gibi ''cici'' bir kisveye büründürülmüş bir darbe girişimidir. 27 Mayıs''tan 28 Şubat''a kadar bütün darbelerin başvurduğu o kurgusal ''cici'' bahanelerin yerini bu sefer, ''yolsuzlukla mücadele'' almıştır. 17 Aralık darbe girişiminin ''yolsuzlukla mücadele'' gerekçesi ile 27 Mayısçıların ''kıyma makinesine atılan öğrenci'' propagandası arasında nitelik ve niyet bakımından fark yoktur.

Necip Fazıl Kurt
00:00 - 9/01/2014 Perşembe
Güncelleme: 21:57 - 8/01/2014 Çarşamba
Yeni Şafak
Öcü darbelerin cici bahaneleri
Öcü darbelerin cici bahaneleri

27 Mayıs darbesi ile sonuçlanacak siyasi ortamda yaşıyor olsaydık, belki de ancak bir kısmımız cuntayı kurtarıcı olarak görmek yerine demokrasiyi savunacaktık. 12 Mart muhtırası için durumun çok da farklı olmadığını söyleyebiliriz. Hele 12 Eylül söz konusu olduğunda, mesele çok daha açık bir hâl alıyor. Mâlûm, 12 Eylül askerî darbesi ve o darbenin anayasası, millet tarafından büyük teveccüh görmüştü. Neredeyse dün denilebilecek kadar yakın bir dönemde yaşadığımız 28 Şubat süreci ise, azımsanmayacak bir kesim tarafından hoşnutlukla karşılanmıştı.

Darbelerin gerçekleşme aşamasında belli ölçüde destek görmesini, 12 Eylül örneğinde olduğu gibi hissedilir bir rahatlamaya yol açmasını, demokrasiyi kesintiye uğratan bu müdahalelerin halk nezdinde onaylandığı şeklinde yorumlayabilir miyiz peki? Buna ''evet'' demek o kadar da kolay değil. Darbeleri tâkip eden ilk seçimlerde darbeye mâruz kalan fikrin/siyasi hareketin güçlenmesi, halkın vesayete o kadar da düşkün olmadığının göstergelerinden sadece birisi.

Türkiye''ye verdiği zarar halk tarafından bilinen, aklı başında hiç kimsenin savunmadığı darbelerin gerçekleştiği dönemlerde belli ölçüde destek görmesi, darbecilik mesleğinin bir icabı olan psikolojik hazırlık yönteminin bir ürünüdür. Üstelik Mısır''da gerçekleşen askerî darbenin de gösterdiği gibi, sadece Türkiye''de değil, bu çirkin fiilin sergilendiği her ülkede bu yönteme başvurulmaktadır.

KAOSU YAYGINLAŞTIRMAK!

12 Eylül, bahsi geçen psikolojik hazırlık yöntemlerinin en sık ve ikna edici biçimde kullanıldığı darbeydi. Neredeyse her gün yaşanan sokak çatışmaları, silahlı grupların şehirleri kendi aralarında paylaşması ve güvenliğin ortadan kalkması sebebiyle halk, yumuşak yüzlü Genelkurmay Başkanı Kenan Evren''in askerî müdahalesini kurtuluş olarak gördü. Çünkü darbe süreçleri, kaos duygusunun iyice yaygınlaştırıldığı ve yoğun bir belirsizliğe mâruz kalan halkın ilk kurtuluş fırsatına sıkıca sarıldığı dönemler olarak tasarlanmakta, bu yönde psikolojik bir hazırlık yürütülmekteydi. Hatta denilebilir ki, darbelerin başarıya ulaşmasında en önemli aşama, halkın psikolojik olarak bu darbelere hazırlandığı süreçtir.

Kaos duygusu ve belirsizlik ortamı, geniş şehirli kitleleri bir yöne doğru sürüklemenin en kestirme yollarından birisidir. Bu yüzden darbe tasarımcılarının ilk giriştiği iş, kaos duygusunu kışkırtan ve belirsizlik ortamı yaratmaya dönük manevralar yapmaktır. Bu manevraların nihâî amacı, halkın darbeye rıza göstermesini sağlamaktır. 12 Eylül askerî müdahalesiyle sonuçlanan süreçte darbeci generallerin aceleci davranmaması ve ''şartların olgunlaşması''nı beklemesi tam da bu yüzdendi.

28 Şubat darbesi de, kaosun yaygınlaştırılması için her türlü yöntemin kullanıldığı bir darbeydi. Tank namlularıyla televizyon kameralarının eşgüdüm içinde manevralar yaptığı bu sürecin insanlarda uyandırdığı yegâne intiba, derin bir kaos ve alacalı bir belirsizlikten başka bir şey değildi. Benzerine ancak korkunç rüyâlarda rastlanabilecek bir karmaşa imajının yaratılması, darbenin başarıya ulaştırılmasında, kitlelerin korkutulmasında epeyce işe yaradı.

17 ARALIK DARBE SÜRECİ

Artık darbeler döneminin kapandığına neredeyse inandığımız bir dönemdeydik ki, 17 Aralık ile simgeleşen Dijital Yargı müdahalesiyle karşılaşıverdik. Adını açıkça koyalım: 17 Aralık Operasyonu ile başlatılan süreç, darbe gerçekleştirme yönünde atılmış bir adımdır. Bütün diğerleri gibi sandıktan çıkmaya gerek duymadan iktidar olmaya yönelik bu darbe girişimi, doğal olarak evvelâ kaos duygusunu yaygınlaştıracak hamleler yapmaya başladı. Modern şehirli kitlelerin dürüstlük ve şeffaflık hassasiyetini kışkırtmayı amaçlayan 17 Aralık Operasyonu''nun % 50 gibi eşine kolay rastlanmayacak bir halk desteğiyle iktidarını yürüten Ak Parti''ye vurulmuş ustaca bir darbe olduğuna kuşku yok. Üzerinde dikkatle ve uzun süredir çalışıldığı anlaşılan bu operasyonun içerdiği isimler ve kurgusu, darbecilik mesleğini iyi etüd etmiş ve şevkle yürüten yeni bir kadroyla karşı karşıya olduğumuzu da gösteriyor.

Geçmiş tecrübeler de göstermektedir ki, darbeciler Türkiye''de en çok güvenlik, ekonomik istikrar, siyasi belirsizlik ve hayat tarzı üzerinden teşebbüslerini meşrulaştırma çabasında olmuşlardır. Oysa Ak Parti, 11 yıllık iktidarı sonrasında Türkiye''de darbecilerin istismar edebileceği alan sayısını bir hayli azaltmış durumda. Söz gelimi artık hiçbir darbeci, patlak veren bir ekonomik krizden, süregiden yoksulluk sarmalından, olumsuz finansal verilerden, kronik işsizlikten söz açıp ''sihirli formül'' vaadinde bulunamıyor. Siyasi olarak da ufukta bir belirsizlik yok. 11 yıldır ülkeyi tek başına yöneten, muhalif partilerinin toplamı kadar halk desteği almış bir partinin varlığı, güven duygusu yaratıyor. Akşam bültenlerini dolduran koalisyon tartışmalarını, bu tartışmaların yarattığı krizleri unutmuş gibiyiz.

Mevcut siyasi tablo, darbecilerin kolaylıkla kaos propagandası yapmasına müsait değil. Bu durumda vesayet arzusundan yanıp kavruldukları anlaşılan kesimlerin ''Ya bir darbe gerekçesi bulacağız, ya da o gerekçeyi icat edeceğiz'' demekten başka çaresi kalmıyor. Bu zor işin altından kalkmak o kadar da kolay değil. Heyecan ve şevk istiyor. Darbe heveslerini dava dosyalarına bürüyen iktidar namzedi ekibin Yargı ve medya dünyasındaki mensuplarında görülen ateşli ve aceleci tavrın sebebi de bu şevk olsa gerek.

KURGUSAL BAHANELER

27 Mayıs darbesini yapmak için ''tek adam yönetimi'' ihtimalini, öldürülüp kıyma makinasından geçirilen öğrenciler olduğunu propaganda malzemesi yapan gazeteciler ve darbeciler gördük. 12 Mart''ta muhtıra veren generaller, memleketin bağımsızlığından yanaydı. 12 Eylül, akan kardeş kanını durdurmak ve demokrasiyi işler hâle getirmek istiyordu. 28 Şubat''ın balans uzmanı generalleri, Türkiye''nin ''modernleşme'' tarihine sadakatten ve yolsuzluklarla mücadeleden dem vuruyorlardı. Fakat bütün bu cici bahaneler, duyulduğu ilk anda akla yatkın görünen gerekçeler, darbenin yıkıcı ve millet iradesini gasp eden bir faaliyet olduğu gerçeğini değiştirmedi.

Klein''ın da çok yerinde bir biçimde tespit ettiği üzere, kaos duygusunun ve belirsizliğin yaygınlaştırıldığı dönemler, halkın vesayetçilere, muhteris darbecilere büyük yetkiler vermeye istekli olduğu süreçlerdir. Kaostan kurtulmak, belirsizliği aşmak için halk, sihirli bir formüle ve kahraman kurtarıcılara rıza gösterecek kıvama getirilir. Darbelerin gerekli olduğuna inanması için halka, ''cici'' ve akla yatkın görünen kurgulanmış gerekçeler sunulur. Bu kimi zaman akan kandır, kimi zaman titizlikle hazırlanmış bir dava dosyası.

Üstlenicileri için bir utanç vesikası olarak tarihteki yerini alacak olan 17 Aralık Operasyonu, ''yolsuzlukla mücadele'' gibi ''cici'' bir kisveye büründürülmüş bir darbe girişimidir. 27 Mayıs''tan 28 Şubat''a kadar bütün darbelerin başvurduğu o kurgusal ''cici'' bahanelerin yerini bu sefer, ''yolsuzlukla mücadele'' almıştır. 17 Aralık darbe girişiminin ''yolsuzlukla mücadele'' gerekçesi ile 27 Mayısçıların ''kıyma makinesine atılan öğrenci'' propagandası arasında nitelik ve niyet bakımından fark yoktur.

10 yıl önce