|

Olası Türk-Yunan çatışmasında Rusya’nın tepkisi ne olur?

Olası bir Türk-Yunan çatışmasında Rusya’nın tutumu son derece önemli ve belirleyici olacaktır. Malum olduğu üzere Ukrayna işgaline karşı net bir tavır ortaya koymasına ve Suriye başta olmak üzere farklı coğrafyalarda ciddi anlaşmazlıkların olmasına rağmen Ankara ile Moskova arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkiler gelişmeye devam etmektedir. Diğer taraftan ise tarihsel ve dini bağları olan Moskova ile Atina arasındaki ilişkiler her geçen gün kötüleşiyor.

00:00 - 23/06/2022 Perşembe
Güncelleme: 17:17 - 22/06/2022 Çarşamba
Yeni Şafak
 İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Sefer Gelen / Araştırmacı
Saint Petersburg Devlet Üniversitesi – Avrasya Çalışmaları

NATO üyesi iki ülke olan Türkiye ve Yunanistan arasındaki gerginlikler her geçen gün tehlikeli bir boyuta doğru evriliyor. İki ülke Adalar Denizi, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs üzerindeki görüş ayrılıklarını ortadan kaldırmak ve diğer ikili anlaşmazlıkları gidermek amacıyla geçtiğimiz sene beş yıl aranın ardından Yüksek Düzeyli Stratejik Konsey adı verilen ikili işbirliği platformunu yeniden başlatmıştı. Ancak başta ABD ve Fransa olmak üzere Batılı bazı ülkelerin desteğini arkasına alan Yunanistan provakatif adımlar atarak ve maksimalist isteklerle her fırsatta Türkiye’ye saldırarak bu diplomatik girişimleri sekteye uğrattı.

GERİLİM NASIL TIRMANDI?

Peki, bu aşamaya nasıl gelindi? Bu aşamaya gelinmesinin birçok nedeni var. Bu nedenlerden birincisi; iki ülke arasında uzun yıllardır var olan kıta sahanlığı ve hava sahası sorunlarının yanısıra göçmenler ve Kıbrıs sorunu konusunda anlaşmazlıklardır. Bu anlaşmazlıklar üzerinden Atina, ‘aşamalı’ ve ‘tehlikeli’ provakatif ihlaller yapmasına rağmen uluslararası toplumda saldırgan tarafın Ankara olduğu imajını vermeye çalışıyor. Dahası, iki ülke arasında oluşturulan ve üçüncü ülkelerin dâhil edilmemesi üzerine Ankara ve Atina’nın mutabık kaldığı ‘ikili diplomasi çabalarını’ da Atina’daki yönetim elinin tersiyle itti. Ayrıca Atina bununla da kalmamış ve tahrikkar adımlar atmaya devam etmiştir. Örneğin Yunan Başbakan Kiryakos Miçotakis’in 17 Mayıs’ta ABD Kongresi’nde yaptığı konuşmada Türkiye karşıtı söylemlere yer vermesi bardağı taşıran son damla oldu.

Bu söylemlere tepki olarak en üs perdeden cevap verilmiş ve ikili formattaki görüşmeler Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından askıya alınmıştır. İlaveten Cumhurbaşkanı Erdoğan, F-16 savaş uçaklarının Türkiye’ye satışını engellemek için lobi yapması ve ikiyüzlü tutumu dolayısıyla, Yunan Başbakanı’na ithafen “Benim için artık Miçotakis diye biri yok” ifadesini kullandı. Bu ziyaret esnasında Miçotakis Türkiye’ye karşı lobi yapmakla kalmamış aynı zamanda ABD’den F-35 savaş uçağı satın almak için adımlarını hızlandırmıştır. Hatırlanacağı üzere Mayıs ayında ABD Başkanı Joe Biden’la görüşen Yunan Başbakan, 2028 yılından sonra F-35 alma sürecini başlatacaklarını söylemişti.

Yunanistan’ın saldırganlığının bir diğer nedeni de Türk Savunma Sanayii’ndeki gelişmeler sonrası iki ülke arasındaki makasın gitgide açılması olmuştur. Özellikle Yunan siyasetçilerin yanısıra Yunan diplomat ve akademisyenler katıldıkları her uluslararası toplantı ve görüşmelerde Türkiye’nin geliştirdiği başta İnsansız Savunma Sanayii olmak üzere üretilen savunma sanayii ürünleri üzerinden Ankara’yı şikâyet etmektedirler. Dolayısıyla Türk Savunma Sanayii’ndeki gelişmeler Atina’nın kimyasını bozmaktadır.

Atina’nın bu kadar saldırgan olmasının bir diğer nedeni ise ABD ve Fransa’nın kendi savunma sanayi ürünlerini bu krizi tırmandırarak ve Atina’yı kışkırtarak Yunanistan’a satmak istemelerinden kaynaklanmaktadır. Hatırlanacağı üzere Fransa Yunanistan’a başta Rafale savaş uçağı olmak üzere birçok savunma sanayii ürünü satmıştır. Atina en az beş yıl boyunca yürürlükte kalacak olan ABD ile imzalanan savunma iş birliği anlaşmasını da güvenlik tehditlerine karşı bir kalkan olarak kullanacağını iddia ediyor. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken de söz konusu anlaşmayı, Yunanistan ve ABD arasındaki savunma alanında gerçekleştirilen iş birliğinin omurgası olarak nitelemişti.

Yunanistan’ın PKK başta olmak üzere terör örgütlerine verdiği destek ilişkileri etkileyen bir diğer nedendir. Geçtiğimiz haftalarda Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO’ya üyelik başvurusunda bulunan Finlandiya ve İsveç’in yanısıra, Yunanistan’ı da “teröristlere destek vermekle” suçladı ve Atina’nın 1980 yılında NATO’ya yeniden kabul edilmesine Türkiye’nin onay vermesinin bir “hata” olduğunu savundu.

RUS-YUNAN İLİŞKİLERİNDE EKSEN KAYMASI MI VAR?

Yüz yıllardır Rusya ve Yunanistan arasında temeli, Ortodoks inancına ve Türk düşmanlığına dayanan sıcak ve dostane ilişkilerle birbirine bağlı sıkı bir bağ vardı. Bu yüzden, Rusya ve Yunanistan halkları birbirlerine her zaman sempati duymuşlardır. Dolayısıyla, Rusya için Türk egemenliği altında bağımsızlık mücadelesi veren Yunanlıları desteklemek her zaman tarihi bir misyon olmuştur. Fakat son yıllarda uluslararası sistemde meydana gelen siyasi gelişmelerin bir sonucu olarak Yunanistan’ın Rusya karşıtı adımları Moskova’yı hayal kırıklığına uğratmaktadır.

Atina’nın attığı Rus karşıtı adımlar nedeniyle iki ülke arasındaki ilişkilerde bir eksen kayması yaşanıyor. Bu eksen kaymasının ilk emareleri 2018 yılında Ortodoks kiliseleri arasındaki siyasi mücadele sırasında kendini göstermişti. Ukrayna’daki Kiev Patrikhanesi’nin bağımsızlık talebini Fener Rum Patrikanesi desteklemiş ve Moskova Patrikanesi bu talebe sert tepki göstermişti. Bu süreçte Atina’nın doğrudan Fener Rum Patrikanesi’ne desteği söz konusu olmamasına rağmen Moskava Patrikanesi’ne karşı alınan bu karar Atina tarafından memnuniyetle karşılanmıştı. Ayrıca bu süreçte Batı’nın kışkırtmaları Ortodoks dünyanın bölünmesinde oldukça etkili olmuştur. İki büyük Ortodoks ülke olan Rusya ve Ukrayna arasındaki ayrışmadan sonra bugün de Moskova ile Yunanistan arasındaki ayrışma gün yüzüne çıktı. İkinci olarak ise Rusya-Ukrayna savaşı öncesi Yunanistan ile Rusya arasında siyasi, ekonomik ve askeri ilişkiler orta düzeyde seyretmekte idi. Örneğin savunma alanında Yunanistan Rusya’dan hava savunma sistemi olan S-300’ler satın almıştı. Fakat Ukrayna savaşının başlaması sonrası NATO bünyesinde özellikle de ABD’nin yönlendirmesi ile Atina’nın Moskova’yı rahatsız eden adımları iki ülke arasındaki ilişkilerin gerilmesine neden oldu. Hatta ABD’nin Yunanistan’da oluşturduğu ve oluşturmayı planladığı askeri üslerin sadece Türkiye’ye karşı değil aynı zamanda Rusya’ya karşı NATO’nun güney kanadının güçlendirilmesine yönelik üsler olduğu yönünde bir izlenim var Moskova’da.

Üçüncü olarak, Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik başlattığı savaş boyunca Batı’nın Rusya’ya karşı uyguladığı yaptırımlara Atina’nın büyük bir istekle katılması olmuştur. Hatta, Ukrayna’ya Atina tarafından silah gönderilmesi ve Yunanistan Başbakanı’nın ABD Kongresi’ne hitabında üstü kapalı olarak Rusya ve Türkiye’ye karşı, “Odağımızın Rus saldırganlığının yenilgiye uğratılması olduğu bir sırada NATO’nun ihtiyacı olan en son şey NATO’nun güneydoğu kanadında yeni bir istikrarsızlık kaynağıdır. Doğu Akdeniz’le ilgili savunma satış kararları alırken bunu göz önünde bulundurmanızı rica ediyorum” sözleri Kremlin’de şaşkınlık yarattı. Dördüncü olarak, geçtiğimiz Nisan ayında 12 Rus diplomatın Yunanistan’da istenmeyen adam (Persona non grata) ilan edilmesi sonrası Moskova sert tepki göstermiş ve bu eyleme karşı Atina’ya sert bir cevabın verileceği resmi ağızlardan dillendirilmiştir. Bu olay iki ülke arasındaki gerginliğin en somut örneklerinden biri olarak ortadadır.

Moskova ve Atina arasındaki bütün bu olumsuz gelişmeler gerek Rus basınında gerekse resmi makamlarca “Yunanistan Batı’nın çıkarları için Rus-Yunan ikili ilişkilerini feda etti” yorumlarının yapılmasına neden oluyor. Ayrıca Rus uzmanlar “iki ülke arasında var olan ortak tarihi mirasın yok olma ile karşı karşıya olduğu” yönünde görüş bildirmektedirler.

ÇATIŞMA İHTİMALİNDE MOSKOVA’NIN TUTUMU

Yunanistan’ın uluslararası hukuku yok sayan maksimalist istekleri; Adalar Denizi ve Doğu Akdeniz’de artan provokatif adımları ve Kıbrıs konusunda Türkiye karşıtı eksen oluşturma çabaları iki ülke arasındaki ilişkileri en gergin noktaya taşımıştır. Dahası Yunanistan’ın atacağı tehlikeli bir adım iki ülke arasında sıcak bir çatışmaya dahi neden olabilir. Yunanistan’ın bu kadar agresif olmasının nedeni ABD’nin Yunanistan’da kurduğu askeri üsler/yapılan askeri yardımlar ve Fransa başta olmak üzere bazı AB ülkelerinin Atina’nın sırtını sıvazlamasından kaynaklanmaktadır.

Olası bir Türk-Yunan çatışmasında Rusya’nın tutumu son derece önemli ve belirleyici olacaktır. Merak edilen ise olası bir çatışmada Kremlin’in nasıl bir tutum sergileyeceğidir. Malum olduğu üzere Ukrayna işgaline karşı net bir tavır ortaya koymasına ve Suriye başta olmak üzere farklı coğrafyalarda ciddi anlaşmazlıkların olmasına rağmen Ankara ile Moskova arasındaki ekonomik ve siyasi ilişkiler gelişmeye devam etmektedir. Diğer taraftan ise tarihsel ve dini bağları olan Moskova ile Atina arasındaki ilişkiler her geçen gün kötüleşiyor. Bu denklem göz önüne alındığında olası bir çatışmada Moskova’nın doğrudan Ankara’yı destekleyeceği söylemleri yanıltıcı olacaktır.

Her şeyden önce bir Türk-Yunan çatışması Ukrayna çıkmazıyla boğuşan Moskova için en iyi senaryolardan biridir. Peki, neden? Çünkü ABD ve AB’yi arkasına almış bir Atina’ya karşı Ankara ister istemez Moskova’nın diplomatik desteğine ihtiyaç duyacaktır. Hatta Yunan uçak ve füzelerine karşı S-400 gibi savunma sistemlerinin tedariki konusunda Ankara’nın Moskova’dan bazı talepleri olabilir. Kremlin bu durumu göz önünde bulundurarak, Ankara ve Moskova arasında anlaşmazlık alanları olan Suriye, Libya, Karabağ ve Ukrayna konusunda taviz koparmaya çalışacaktır. Bununla da kalmayıp son yıllarda gittikçe gelişen Türkiye-Orta Asya ülkeleri arasındaki ilişkilerin sekteye uğratılması için bazı adımlar atılmasını dahi isteyebilir.

İkinci olarak, Moskova’da son günlerde Rusya karşıtı attığı adımlar nedeniyle Atina’nın ‘iyi bir derse ihtiyacı olduğu’ yönünde yeni bir söylem gelişmeye başladı. Bu durumda Moskova, Atina’daki Miçotakis hükümetine karşı ‘ders vermek’ ve ‘Yunanistan’ın gerçek “ağabey”inin Rusya olduğunu hatırlatmak için adımlar atabilir. Bilindiği gibi Rus diplomasisinde bu tutum sıklıkla kullanılmaktadır. Yakın dönemde hatırlanacağı üzere Kremlin, Erivan’daki Batı yanlısı hükümete karşı ikinci Azerbaycan-Ermenistan Savaşı’nda belli oranda Bakü’ye göz yummuştur.

Üçüncü olarak, Türk-Yunan çatışması uluslararası toplumun dikkatini Ukrayna’daki çatışmadan bir nebze de olsa uzaklaştırır. Bu durumda Moskova, Ukrayna’daki saldırılarının dozunu arttırarak hedefine bir an önce ulaşmak için yeni ciddi siyasi ve askeri adımlar atabilir. Yani uluslararası konjonktürü kendi lehine kullanabilir. Dördüncü olarak, iki NATO üyesi ülkenin çatışması Rusya’nın işine gelir. Bu çatışma NATO’nun Güney kanadının çökmesi anlamına gelir. NATO’da ortaya çıkacak bir çatlak hem Rusya’nın Ukrayna krizinden kazanımlarla çıkmasını sağlar hem de Moskova’nın eline ‘Avrupa üzerinde etki noktasında’ ciddi bir koz verir.

Sonuç olarak, Ankara Atina’nın her türlü kışkırtıcı adımlarına karşı gerekli askeri ve diplomatik cevabı vermektedir/verecektir. Ancak Ukrayna örneği en güncel haliyle masanın üzerinde dururken Türkiye’nin ilk tercihinin diplomasi yönünde olacağı öngörülmektedir. Çünkü Türkiye için mevcut uluslararası konjonktürde milli çıkarları korumak ön plandadır. Suriye başta olmak üzere Türkiye’ye karşı birçok coğrafyada Batı’nın ikiyüzlü adımları ile yıllardır boğuşan Ankara’nın tamamen Batı karşıtı adımlar atarak Rusya’ya bağımlı hale gelmesi tarihsel hafızanın göz ardı edilmesi anlamına gelecektir. Bu yüzden Ankara bu krizde de son yıllarda yürüttüğü dengeli ve milli çıkarlardan ödün vermeyen duruşunu korumak zorundadır. Batılı ülkelerin yıllardır göz göre göre Türkiye’ye karşı uyguladığı ikiyüzlü politikalarına karşı bağışıklığı olan Ankara, Moskova’nın öngörülemez ve iç içe geçmiş “Matruşka diplomasisi”ne karşı da dikkatli olmalıdır.

#Rusya
#Yunanistan
#Ukrayna
#Ankara
#Moskova
#NATO
#Türkiye
#Joe Biden
#ABD
#F-16 ile insansız hava aracı vurma eğitimi
#F-35
2 yıl önce