|

Sanat marijuana içindir

Gösteri toplumu bize şişirilmiş balon ünlüler yarattı, bu balonlar, basın emekçilerinin ve medya şeflerinin ciğerlerinden gelen havayla şişirildiler, yükseldiler, yükseldiler ve bir torbacının ağzından çıkan iki kelimeyle; BOM! Tıpkı Yeşilçam filmlerinin hazin sonları gibi…

Sercan Zorbozan
00:00 - 8/08/2013 Perşembe
Güncelleme: 01:03 - 8/08/2013 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

Ünlü tiyatro kuramcısı Antonin Artaud (1896-1948) 1930''lara kadar Avrupa''nın genelinde yasak olmayan eroin, afyon vb. keyif verici maddelerin yasaklanmak istenmesi üzerine 1926 yılında bir manifesto kaleme alır. Çünkü Artaud ileri derecede bir uyuşturucu bağımlısıdır, üstelik akli dengesi bozuktur. Ömrünün 5-6 yılını akıl hastahanelerinde geçirmiştir. ''Afyon Savunması'' adını verdiği manifestoda şöyle der Artaud: ''İnsan umutsuzluğunun nedenlerinden hiçbirini ortadan kaldırmadığımız sürece, insanın kendisini umutsuzluktan kurtarmak için kullandığı yolları yok etmeye hakkımız olmayacaktır.'' Yazının bütününe baktığımızda Artaud''un meseleyi kavrayışı mantıklıdır ancak genel ölçekte ve dünya çapında incelersek, meselenin umutsuzluk ve acı boyutundan farklı yönlerine de şahitlik edebiliriz.

Uyuşturucu, alkol, keyif verici maddeler, yüzyıllar boyunca dünya sanatının, edebiyatının merkezinde bulunmuştur, Artaud''un manifestosunu yazdığı yıllara gelene kadar bu maddelerin sanat dünyasına deyim yerindeyse ''damga'' vurduğunu tarihi vesikalarda tasdik eder, mesela Hilmi Ziya Ülken''in neşrettiği bir makalede, Bursa''nın fethi sırasında büyük yararlılıklar gösteren, menkıbeleriyle ünlü Geyikli Baba''ya, Orhan Gazi tarafından, ''Baba mey-hordur'' denilip bir yük dolusu şarap gönderildiği nakledilir. Anadolu tasavvufuna büyük oranda yön vermiş Kalenderi dervişlerinin bazıları da şarapçı ve esrarkeştirler, birçok şiirlerinde, deyişlerinde esrara ve şaraba yönelik atıflarda bulunurlar. Kendisi de bir Kalenderi olan Kaygısuz Abdal''ın şu dizeleri, anlatmak istediğim konuya dair ilginç bir örnektir:

''Esrârı gördüm bugün, binmiş gider bir ata

Şöyle kim derviş olmuş, hergiz söylemez hata

..

Gel ey miskin Kaygusuz, esrardan al öğüdün

Bu sarhoşlar otudur, yemez vermez her tata''

Günümüze yaklaştıkça Peyami Safa''nın bazı romanlarında, Necip Fazıl''ın ilk gençliğini anlattığı yazılarında, Fikret Adil''in ''Asmalımescit 74'' isimli kitabında uyuşturucu maddelere yönelik imalar bulabiliriz. Bu üç ismin üçü de eserlerinde ağız birliği etmişlercesine ''Beyza Hanım''dan bahsederler, yani kokainden.

UYUŞTURUCU GÖZALTILARIYLA

İLGİLİ KOMPLO TEORİLERİ

Uyuşturucu ve alkole yönelik meşhur ilgisi günümüzde de sona ermiş değil. Birkaç gün önce yapılan narkotik operasyonunda gözaltına alınan ünlü oyuncular, meşhur şarkıcılar, eski günlerdeki gibi estetik ve simgesel olmasa da yine de uyuşturucu ile alakalarını faş etmek durumunda kaldılar. Televizyon haberlerinde gördüğümüz kadarıyla meşhurlarımızın hiçbirisi, adliye ve polis muhabirlerine, kameramanlarına, üç kuruşa çalıştırılan magazin muhabiri genç arkadaşlarımıza yaptıkları kaprisli, şımarık, tepeden bakan tavırlar gösteremediler. Neden acaba? Bazıları evlerinin balkonunda esrar tarlası –yanlış okumadınız, bildiğimiz ağaç- yetiştirmiş, dehşet verici bir görüntü, bunun utancı mı? Magazin muhabirlerini döven, tartaklayan, küfreden, tehdit eden, arabalarına bindikleri an hemen menajerlerini yahut diğer basın-yayın organlarındaki arkadaşlarını arayarak, ''Gider yaptım çocuklara, akşama ekrandayız yine'' diyerek kahkahalar atan bu meşhurlar, polis telsizlerini duyunca nasıl sus pus oldular? Baskının Gezi Olaylarının hemen ardından yapılmasından ötürü mü? Enteresan. Ön saflarda olan birçok başka oyuncu evlerinde, işlerinde, hayatlarında, kaldıkları yerden devam ediyorlar. Demek ki mesele başka. Demek ki işin siyasi boyutunu şimdilik ima bile edemeyiz, eldeki veriler kocaman bir sıfırı işaret ediyor. Demek ki konunun siyasetle değil, tavırla ilgisi var. Tavır ne mi? Ellerinde rakı kadehiyle sahnede tekbir getiren ve bardak kıran divalar, geçmişi şaibeler ve karanlık ilişkilerle dolu kelime cambazı şarkıcılar, uyuşturucu gözaltısı sonrası magazin medyasının şefleri tarafından aklanıp paklanan meşhurlar, kişiler tavırdır bu meselede, tavırlar da kişiler.

O kadar iç içe geçmiş bir ikiyüzlülük, sahte ama gerçeğinden ancak birkaç adım uzakta. Öylesine modifiye edilmiş. Guy Debord''un veciz sözünü anımsayalım, ''Gösteri toplumunda kurtuluş vaatleri de gösterinin bir parçasıdır.'' Gösteri toplumu bize şişirilmiş balon ünlüler yarattı, bu balonlar, basın emekçilerinin ve medya şeflerinin ciğerlerinden gelen havayla şişirildiler, yükseldiler, yükseldiler ve bir torbacının ağzından çıkan iki kelimeyle; BOM! Tıpkı Yeşilçam filmlerinin hazin sonları gibi… Ama maalesef göreceğiz, bir Trainspotting senaryosu gibi baştan yaşayacağız, sarsılan balondan itibarlarını tekrar şişirmek isteyecek birçoğu –gerçekten iyi insan olanlarını tenzih ederim- göstermelik basın toplantıları yapılacak, bir iki gün gazetecilere iyi davranılacak, ardından tekrar aynı taktik uygulanacak. Türkiye''de Ergenekon Davası kararlarının açıklandığı gün bile internet sitelerinde en çok tıkı alan ünlülere uyuşturucu baskını haberi oldu, gösteri toplumunun tam ortasındayız, söylediklerim bir kehanet değil, geçmişte yaşanmış onlarca örneği ile gerçeğin ta kendisi. Tavır değişmedikçe, sanat toplum yahut sanat için değil, sanat marijuana için kalacak.

11 yıl önce