|

Temel İslam Bilimleri dersi

İlahiyat Fakülteleri''ndeki ders sayıları Princeton, Harvard, Yale gibi dünyanın önde gelen üniversitelerinin herhangi bir fakültesi örnek alınarak, bir dönemde 5-6 ders olacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.

Yrd.Doç.Dr. Selahattin Bayram
00:00 - 17/09/2013 Salı
Güncelleme: 23:12 - 16/09/2013 Pazartesi
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

YÖK''ün İlahiyat Fakülteleri''nin müfredat programından kelam arihi, tasavvuf tarihi, felsefe tarihi, islam ahlak felsefesi, felsefeye giriş gibi derslerin kaldırılması, aynı müfredattan din felsefesi, din sosyolojisi, din psikolojisi gibi derslerin kredi saatlerinde azaltmaya gitmesi son dönemdeki gündemi meşgul etmişe benziyor. Böyle bir değişikliğin kamuoyunda bu denli ilgi görmesi ilahiyatların geleceği için olumlu bir gelişme kabul edilebilir.

İlahiyat mezunlarının Kur''an''ı tilavet ve Arapça''yı öğrenme noktasındaki yetersizlikleri YÖK''ün böyle bir müfredat değişikliğine gitmesine zemin hazırladığı ileri sürülebilir. Nitekim kaldırılan derslerle, kredileri azaltılan derslerin kredilerinin Arapça, Kıraat, Tefsir, Hadis ve Fıkıh gibi Temel İslam Bilimleri derslerine dağıtılması YÖK''ün niyetinin ne olduğu hakkında bize ipucu verir.

Tartışmalardan anlaşıldığına göre YÖK''ün Temel İslam Bilimleri lehine yaptığı değişikliğin ilahiyatların ''medreseleşme''sine, mezunlarının ''selefileşme''sine ve ''radikalleşme''sine neden olacağı kaygısı öne çıkmaktadır. Osmanlı Eğitim Sistemi''nin müfredatında felsefe ve pozitif bilimlerin aleyhine yapılan değişikliklerin, XXI.yüzyılda sonu ''loji'' ile biten her türlü bilimden yoksun yetişen kişi ya da gurupların genelde radikalleştiği dikkate alındığında, ''medreseleşme'' ve ''selefileşme'' kaygısı taşıyanlara haklılık payı verilebilir.

Diğer yandan, istisnalar dikkate alınmadığında, ilahiyat mezunlarının mesleki anlamda yetkin olmadıkları da bir vakıa. İlahiyatların kaç mezununun mihrabın hakkını verecek donanımda yetiştirildiği iddia edilebilir? Veya kaç ilahiyat mezunu, kürsü ve minberi dolduracak yetkinlikte?

Örgün eğitim sisteminin sınıflarında, mihrapta ya da diğer ortamlarda Kur''an''ı tilavet eden bir çok ilahiyatçının ağzı evlere şenlik. Kürsüde cemaat karşısında, sınıflarda öğrenci huzurunda doğru dürüst cümle kuramayan, minberde bırakın irticalen konuşmayı, elindeki yazılı metni dahi okumaktan aciz, birçok ilahiyat mezununun varlığı inkâr edilemez. Yine istisnaları gözardı edildiğnde uluslararası ilahiyat bölümünden mezun olan öğrencilerin durumu daha içler acısı. Umarım bu mezunlarımız Berlin, Köln, Stuttgart, Strassburg, Paris, Kopenhagen, Oslo, Viyana, Bakü, Taşkent ve dünyanın diğer kentlerinde mihrab ve kürsü görevlerine talip olmazlar.

SAHTE İLAHİYATÇI YAFTASI

Tartışmaya katılan akademisyen ve düşünürlerin meseleye biraz da bu açıdan yaklaşmaları beklenir. Kanaatime göre temel sorun, sonu ''loji'' ve ''tarih'' ile biten bilim dallarının mesleki anlamda bir ilahiyatçının yetişmesine katkı sağlayıp sağlayamadığıdır. Toplumun büyük bir kesiminin ilahiyat mezunlarını mesleki anlamda ''yetersiz'' bulması, yerine göre onları ciddiye almaması, hatta ümmi annemin onları ''sahte ilahiyatçı'' yaftasıyla nitelemesi, artık ''tarih'' ve ''loji'' ağırlıklı bir müfredatın sorgulanması ve gerekli önlemlerin alınmasının zamanının geldiğini gösterir.

İlahiyat Fakülteleri''nin amacı ateist, mulhit, zındık, fasık, kafir, müsteşrik ve bilumum İslam ve din düşmanlarına ilzam edici, felsefi, mantiki ve mukni cevaplar verebilecek öğrencileri yetiştirmek değil, halkın dini ihtiyaçlarını Kur''an ve Sünnet çerçevesinde karşılamaya yönelik olmalıdır. İslam''ın muarızlarına karşı savunulması, alanına göre, elbette ilahiyatçı akademisyenlerin görevi olmalıdır. Bu yüzden uzmanlaşma çabası içine giren bir akademisyen ilahiyatçının YÖK''ün şimdilik kaldırdığı ilimlerin yanı sıra Dilbilim, Antropoloji, Etnoloji, Fizik, Astronomi ve Matematik gibi sosyal ve positif bilimleri de hakkıyla bilmesi gerektiği kanısındayım.

İdeal bir ilahiyat eğitiminden neyin kastedilmesi gerektiğinin tanımlanması sorunun çözümünde büyük katkı sağlayacaktır. Hedef kitlenin netleşmesi, ona göre eğitim ve öğretimin yapılması artık şart olmuştur. Mezun ettiğimiz öğrencileri en azılı ateistlerin, küffarın, fasık ve zenadıkanın bulunduğu, hele oryantalistlerin cirit attığı ''dış'' cepheye değil, aksine her bakımdan saf ve bir o kadar temiz olan mümin ve müslimin bulunduğu ''iç'' cepheye sürüyoruz. Böyle bir alana sürülen ilahiyatçı ordusunun yetişme tarzları, muhataplarının genel beklentileriyle uyumlu olması beklenir.

DERS SAYISI

Cemaatle namaza durduğunda Mehmet Ağa, imamın, Platon''un mağara istiaresini, Zenon''nun uçan okun aslında hareket etmediği, Herakleitos''un evrende her şeyin ''pantapai'' olduğu, Hobbes''in insanın, insanın kurdu olduğu, Büchner''in, Tanrı''nın evreni ve içindekileri en iyi biçimde yaratmadığı, Descartes''in gerçekten şüphe edip etmediği, John Jack Rousseau''nun toplum sözleşmesini, Spencer''in Evrim Teorisi''ne yaptığı katkıları, ya da ne bileyim, Immanuel Kant''ın görev ahlakı hakkında neler bildikleriyle ilgilenmez. O, arkasında durduğu imamın mesela ''sad'' harfini düzgün telaffuz edip etmediği, Fatiha''nın son kelimesinde ''dat'' harfini mahrecinden çıkarıp çıkarmadığı, ses ve kıraatının tüylerini ürpertecek kadar etkili olup olmadığı, kürsüye çıktığında cemaati etkileyip etkilemediği, okuduğu ayet ya da hadisi Türkçesine bakmadan düzgün tercüme edip edemediği, bir mesele sorulduğunda işkembe-i kübradan mı, edille-i şer''iyyeden mi cevap verdiği, minbere çıktığında Çiçero''yu aratmayacak yetkinlikte hitap edip etmediği ve saireyle ilgilenir.

İlahiyat Fakülteleri müfredatında yer alan derslerin sayısı ideal anlamda olması gerekenin çok fevkinde olduğunu belirtmek gerekir. Ders sayıları Princeton, Harvard, Yale gibi dünyanın önde gelen üniversitelerin herhangi bir fakültesi örnek alınarak, bir dönemde 5-6 ders olacak şekilde yeniden düzenlenmelidir. Ders sayısı noktasında kemiyetten çok, keyfiyet üzerinde yoğunlaşmanın daha isabetli olacağı düşüncesi gözardı edilmemelidir.

11 yıl önce