|

Türkiye-Moğolistan ilişkileri: Ata diyarından uzanan yardım eli

Moğolistan, asrın felaketini yaşayan Türkiye’ye, ilk etapta 37 kişilik bir arama kurtarma ekibi ve sağlık personeli gönderdi. Bunun yanı sıra 1500 battaniye, 10 ton konserve et, 2 ton mum ve diğer yardımları büyükelçiliğimiz koordinesinde Türkiye’ye ulaştırmıştır. Türkiye Vizyoner Kadınlar Derneği, Moğolistanlı “One Team” isimli organizasyonla iş birliği yaparak ilk etapta 100 tane olacak şekilde barınma ihtiyacının karşılanması için otağ tarzında 10-15 kişinin barınabileceği çadır kenti AFAD’a teslim etmiştir.

04:00 - 15/03/2023 Çarşamba
Güncelleme: 12:17 - 15/03/2023 Çarşamba
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
Yusuf Yıldırım / ORSAM Genel Sekreter Yardımcısı

Türkiye ile Moğolistan arasındaki ilişkiler ilk olarak 1969 yılında kurulmuştur. 1990 yılından itibaren ise hızla ilerlemiş ve 1996 yılında Türkiye Cumhuriyeti Ulanbator Büyükelçiliği açılmıştır. Akabinde Moğolistan da Ankara’da büyükelçiliğini açarak ilişkilere ivme kazandırmıştır. Zaman içinde gerçekleşen birçok anlaşma ilişkilerin karşılıklı güvenini güçlendirmiştir.

İki ülke arasındaki ilişkiler her geçen gün daha da artmaktadır. Türkiye Moğolistan’ın demokrasisine ve pazarına ciddi anlamda katkı ve destek sağlamaktadır. 1961 yılı Moğolistan’ın NATO üyeliğini desteklemesiyle ilerleyen ilişkiler ve uluslararası ilişkilerde birçok alanda danışma düzleminde ilerlemiştir. İki ülke arasındaki ticaret hacmi ve Türkiye’nin yatırım değeri bölgede iyice artmaktadır. Türkiye’de yaklaşık 2000’e yakın Moğol öğrenci eğitim hayatına devam etmektedir.

Moğolistan Dışişleri Bakanı Batmunkh Battsetseg ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 13 Mart’ta ikili bir görüşme gerçekleştirdiler. 31 yıl sonra dışişleri bakanlığı düzeyinde bir araya gelen iki bakan yapmış oldukları basın toplantısında önemli noktalara dikkat çektiler. Moğolistandan Dışişleri Bakanı Battsetseg, 6 Şubat’ta Kahramanmaraş merkezli depremlerde hayatını kaybedenler için taziye dileklerini ileterek, depremin ardından karşılaşılan zorlukların, sarf edilen çaba ve dayanışma sayesinde kısa sürede atlatılacağına inancının tam olduğunu vurguladı.

HEDEF STRATEJİK ORTAKLIK

“Moğol halkı olarak Türkiye ile gönül birliği içinde olduğumuzu belirtmek istiyoruz.” diyen Battsetseg, Moğolistan ile Türkiye’nin tarihi ve kültürel bağlarına dikkat çekti. Battsetseg, Türkiye ile geliştirmekte oldukları ilişkilere özel bir ehemmiyet verdiklerini ve stratejik ortaklık düzeyine ulaştırmayı arzuladıklarını ifade ederek, önümüzdeki yıl, iki ülke arasındaki diplomatik ilişkilerin kuruluşunun 55. yıl dönümünde, karşılıklı ve üst düzey ziyaretlerin gerçekleşmesi hususunda tarafların çaba göstereceğine dair görüş birliğine vardıklarını söyledi.

İki ülke arasındaki ticaret hacminin 10 yıl önce 100 milyon dolar olarak hedeflendiğini anlatan Battsetseg, “Geçtiğimiz sene itibarıyla ticaret hacmimizin 110 milyon dolara ulaşması da hedefin gerçekleşmesi adına önemli bir başarı.” ifadelerini kullandı. Battsetseg, Türkiye ile Moğolistan arasındaki ticaret ve iktisadi alanlardaki iş birliğinin geliştirilmesi için birçok imkan ve potansiyel bulunduğunun altını çizerek, “Moğolistan’ın her yıl 20 milyon büyük ve küçükbaş hayvanı piyasaya kazandırma kapasitesi mevcut. Dünya kaşmir ihtiyacının yüzde 40’ı da ülkemizce karşılanmakta.” dedi. Öte yandan Türk Hava Yolları (THY) tarafından, Türkiye’den Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur›a düzenlenen sefer sayısının artırıldığına işaret eden Battsetseg, İstanbul ile Ulan Batur arasında hava yolu kargo faaliyetleri için izin verildiğini, söz konusu gelişmelerin iktisadi ilişkilerin geliştirilmesinde kargo ve ulaşım açısından katkı sağlayacağına inandığını vurguladı.

İki ülke arasındaki ilişkilerin simgesi olabilecek projelerde iş birliği konusunda da mutabakata varıldığının altını çizen Battsetseg, Türkiye’nin insani diplomasi faaliyetlerinin dünya toplumu yararına gösterdiği katkısını gerek Kovid-19 küresel salgını döneminde gerek Rusya-Ukrayna arasındaki savaş sırasında kanıtladığını söyledi. Moğolistan Başbakan Yardımcısı Amarsaikhan Sainbuyan da Moğolistan ile Türkiye arasında tarihsel olarak dostane ve geleneksel ilişkilerin geliştirildiğini belirtmiş, Türkiye’nin 2010 ve 2016 yıllarındaki ağır kış şartları nedeniyle Moğolistan’a ulaştırdığı insani yardımları hatırlatmıştı.


İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.

MÜKEMMEL SAVAŞÇI

Moğolistan denildiği zaman kuşkusuz akla ilk gelenlerden bir tanesi de en büyük imparatorlukları kuran Cengiz Han’dır. Moğol İmparatorluğu’nun kurucusu, girdiği hiçbir savaşı kaybetmeyen olarak bilinen Cengiz Han, Dünya tarihindeki en büyük liderlerden biri olarak kabul edilir. Moğol İmparatoru Cengiz Han, 1162 yılında Moğolistan’da doğdu. Çocukluk adı olan Timuçin, Çince “Mükemmel Savaşçı” anlamına gelen “Çeng-sze” kelimesinden gelmektedir. Tarihi rivayetlere göre Timuçin doğduğunda bir eli yumruk şeklindeydi ve avcunun içi kan pıhtısıyla doluydu. Babası Yesügey Bahadır bunu duyunca oğlunun iyi bir savaşçı olacağını ve tarihte adından çok bahsedileceğini ve çok kan dökülmesine yol açacağını söyledi. Babası Yesügey Bahadır, 12. ve 13. yüzyılda Moğolistan’da büyük güç kazanmış Kıyat Tatar boyunun lideriydi. Annesi de boydan gelen Ulun Hatun, Timuçin’i ve diğer kardeşlerini eski Türk geleneklerine göre büyütmeye çalışan fedakâr bir anneydi. 

Dakikada altı ok atabilen Moğol atlıları, Orta Doğu’nun birçok değişik bölgesinde Türk kültürü ve Türk dilinin yerleşmesini sağladılar. Moğolistan’ın Tsonjin bölgesinde bulunan ve dünyanın en büyük heykeli olan Cengiz Han anıtı yaklaşık 40 metredir. 2008 yılında açılan ve yapımı çok uzun süren heykelin yapıldığı bölgenin anlamı ise Moğolistan tarihinde büyük önem ifade etmektedir. Bir efsaneye göre burası Cengiz Han’ın altın kırbaç bulduğu yerdir. Tsonjin-Boldog bölgesi dünya tarihinde insan eliyle yapılmış 100 harika eser arasındadır.

TÜRK EDEBİYATININ İLK ŞAHESERİ

Göktürk Yazıtları (Orhun Abideleri) Türk adının, Türk milletinin adının geçtiği ilk Türkçe metindir; taşlar üzerine yazılmıştır ve Türk tarihi ile alakalı ilk metindir. Tarihçiler bu metni Türk nizamının, töresinin ve medeniyetinin büyük vesikası ve askerî deha olarak nitelendirmişler, “Türk askerlik sanatının esasları”, “Türk gururunun ilahi yüksekliği”, “Türk feragat ve faziletinin büyük örneği”, “Türk içtimai hayatının ulvi tablosu”, “Türk edebiyatının ilk şaheseri” gibi vasıflarla tanımlamışlardır.

Göktürk Yazıtları; Tonyukuk Yazıtı (720), Kül Tigin Yazıtı (732) ve Bilge Kağan Yazıtı (735) olarak üç parçadan oluşan, Türk tarihinin ve edebiyatın ilk yazılı eserleridir. Kül Tigin ve Bilge Kağan İkinci Doğu Göktürk Kağanlığının hükümdarları arasındadırlar. Tonyukuk ise İlteriş Kağan, Kapgan Kağan ve Bilge Kağan zamanında vezirlik yapmış bir devlet adamı olarak bilinir. Moğolistan’ın Karakurum şehri civarında, Göktürk Yazıtları Müzesi’nde yer alan bu yazıtlar, Orhon (Yenisey) Irmağı’nın eski yatağının yakınlarında bulunduğundan bu isimle anılıyor.

Birbirlerine yaklaşık 1 kilometrelik mesafede bulunan Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtları bilim dünyasına ilk defa 1730’da İsveçli harita subayı J.von Strahlenberg’in Avrupa ve Asya’nın Kuzey ve Doğu Kısmı kitabıyla tanıtıldı. Fakat bu iki yazıttan çok daha uzak bir yerde bulunan Tonyukuk Yazıtı seneler sonra, 1897’de o coğrafyada araştırma yapan bitki bilimci F. Klementz tarafından bulundu. Tonyukuk Yazıtı diğerlerinden konum olarak uzakta bulunsa da Kül Tigin ve Bilge Kağan yazıtları ile yakın tarihlerde dikildiği ve benzer tarihî olaylardan bahsettiği için Göktürk Yazıtları arasında sayılır.

TİKA TARİHİ MİRASA SAHİP ÇIKTI

720’de tarihte Türk adını taşıyan ilk Türk devleti olan Göktürk Devleti’nin ikinci döneminde Bilge Tonyukuk tarafından dikilen anıt, iki yazıttan oluşmaktadır: Yazıtlardan birincisi 243 cm olup dört yüzeyindeki yazılar toplam 35 satırdır. 217 cm yükseklikteki ikinci yazıtın dört yüzeyindeki yazılarsa 27 satırdan oluşmaktadır. Toplam 62 satırdan oluşan ve Göktürk harfleriyle yazılan Türkçe metin; Türklerin savaş stratejileri, Çinlilere karşı verilen bağımsızlık mücadelesi, Bilge Tonyukuk’un Türk milleti için yaptığı uğraşları anlatmaktadır.

Bilge Tonyukuk Yazıtı tarihi bir belge olmanın yanı sıra Türkçe yazılmış ilk kaynaklardan biri olduğu için Türk dilinin özelliklerini anlatması bakımından dilbilim ve edebiyat açısından da önemli bir kaynaktır. Yazıt ayrıca dil ve anlatım özellikleriyle birtakım folklorik unsurlar da içermektedir. Örneğin Tonyukuk Yazıtı’nın 13. ve 14. satırlarında bir şeyin ince olunca kolaylıkla büküleceği ve kırılacağı, kalın olursa parçalanmasının güçleşeceği yazılıdır. Tarih boyunca nesillere aktarılan Tonyukuk’un sözleri bir halk hikayesine de konu olmuştur:

Hikâyede ihtiyar bir köylü, birbiriyle iyi geçinemeyen oğullarını çağırıp onlara ince birer dal verir ve kırmalarını ister. Oğullar ince dalları kolaylıkla kırar. Köylü bu defa onlara demet hâline getirdiği ince dalları verir ve kırmalarını ister. Ne var ki bu defa oğulları ellerine tutuşturulan demetlerdeki ince dalları kıramaz. İhtiyar köylü oğullarına, Vezir Tonyukuk’un 1300 yıl önce yazıtında yer verdiği sözle açıklama yapar: “Tek başınıza birer ince dal gibisiniz, ayrı durursanız sizleri kırmak kolay olur. Bir arada bulunur, birlik olursanız güçlü olursunuz” der. Aynı durumu betimlemek için dilimizde “Birlikten kuvvet doğar” ve “Bir elin nesi var, iki elin sesi var” benzeri sözler de kullanılır.

Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) 1994 yılından beri Moğolistan’da ciddi faaliyetler göstermekte ve bu geçen zaman içinde neredeyse toplam 20 milyon dolar değerinde ekonomik, eğitim, sosyal ve kültürel projeler gerçekleştirmiştir. Bunları; Türk Anıtları Projesi (MOTAP), Orhun müzesi, Bilge Kağan kara yolu, merkez müzedeki Türkçe eserler Bölümü, Bayan Ulgii bölgesinde TRT yayınlarının izlenmesi ve daha niceleri olarak belirtebiliriz.

TİKA’nın 2000’li yıllarda yapmış olduğu kazı çalışmalarında, Bilge Kağan mezarı bölgesinde değerli tarihi eserler bulunmuş ve bulunan eserler altın, gümüş vb. madenler aynı zamanda tarihi eser olmalarının yanında sanat eseri değeri de taşımaktadır. Genellikle Moğolistan bölgesinde yaşamış göçebe halklarının tarih ve kültür mirasları yapılan kazılar sonucunda şüphesiz tarihin derinliğini ortaya çıkaracaktır. Moğolistan’da yazıtların bulunması, tarihimizde Türk kabilelerinin yaşamları, ekonomileri, sosyal yapıları ve kültür gelenekleri hatta siyasi ilişkileri bile bilinmeyen birçok sorunun ortaya çıkmasına fayda sağlamıştır.

Göçebe halkların tarihi ve kültürel değeri olmadığını ve cahil bir toplum olduğunu yıllardır ortaya atmaya çalışan batı medeniyetinin bu sakat ve dar görüşleri, yapılan arkeolojik kazılar ve bilim çalışmaları sonucu çürütülmüştür. Örneğin; göçebe halkının kullandığı yazıların şu an bile birçok bilim insanının gündeminde olduğu bilinmektedir. Göktürklerin kullandığı yazı sisteminin adı “Runik”tir. Hunların Çin yazısının dışında Runik yazıya benzer bir başka yazı kullandıklarına dair bazı görüşler mevcuttur. Bu yazının 11. yüzyıla kadar Türkler tarafından kullandığı düşünülmektedir. MS 6. yüzyılda Türklerin Runik yazıya geçmeden evvel Soğd yazısını kullandığına dair görüşler de vardır. Yine Uygurların Soğd yazısını temel alarak Uygur yazısını oluşturdukları bilinmektedir. Daha sonra bu yazı Cengiz Han’ın döneminde daha da geliştirilerek günümüze kadar gelmiştir, bugün Moğollar tarafından da kullanılmaktadır. Bundan Türklerin ve Moğolların, binlerce yıldan beri yazı kültürüne sahip oldukları sonucu çıkartılabilir.

GENİŞ ZEMİN OLUŞTURDU

Moğolistan, merkez üssü Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan ve toplamda 11 ili etkileyen 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler sonrasında ilk olarak Türkiye’ye arama kurtarma ekibi ve sağlık personeli gönderdi. Daha sonra Moğolistan Ulusal Haber Ajansına göre, 35 kişilik arama kurtarma ekibi ve sağlık personelinin yanı sıra 1500 battaniye, 10 ton konserve et, 2 ton mum ve diğer yardımları büyükelçiliğimiz koordinesinde Türkiye’ye ulaştırmıştır.

Türkiye Vizyoner Kadınlar Derneği (VİKADER), Moğolistanlı “One Team” isimli organizasyonla deprem bölgesi için iş birliği yaparak ilk etapta 100 tane olacak şekilde barınma ihtiyacının karşılanması için otağ tarzında 10-15 kişinin barınabileceği çadır kenti AFAD’a teslim etmiştir.

Tarih boyunca taşıdığımız bu dostluk ve kardeşlik bağlarımızın ve Türkiye-Moğolistan arasındaki her türlü uluslararası diplomasiden insani yardım diplomasisine kadar ilişkilerin uzun yıllar boyunca ayrı kalmamıza rağmen milletlerimiz arasında daha güçlü bir şekilde devam etmesine ve ortak tarih ve kültürlerinin nesillere aktarılmasına, günümüz ilişkileri daha geniş bir zemin oluşturacaktır…

#Deprem
#Moğolistan
#Türkiye Vizyoner Kadınlar Derneği
#One Team
#Yusuf Yıldırım
#Diplomasi
1 yıl önce