|

Tutunamayanların yönetmeni: Kaurismaki

Hollywood’un etkisiyle filmlerin birbirine benzediği bir ortamda hem içerik hem de biçim olarak özgün bir anlatıma sahip olan Aki Kaurismaki, Finlandiya başta olmak üzere Avrupa’da yaşanan sosyal adaletsizliğin alt sınıflar için ortaya çıkardığı toplumsal ve politik sonuçları gerçekçi bir üslupla perdeye taşıyarak ciddi bir sistem eleştirisinde bulunmaktadır.

00:00 - 26/03/2022 Cumartesi
Güncelleme: 05:25 - 26/03/2022 Cumartesi
Yeni Şafak
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
İLLUSTRASYON: CEMİLE AĞAÇ YILDIRIM
Yekta Şirin / Metin Yazarı

İnsanın umuda en fazla ihtiyaç duyduğu an umutlu olmanın neredeyse imkansız hale geldiği andır. Her şeyin tükendiği bir anda dahi umudu koruyabilmektir zor ama değerli olan. Finlandiyalı yönetmen Aki Kaurismaki üçlemeleriyle tam da böyle bir duyguyu betimliyor. Cennetteki Gölgeler, Ariel ve Kibritçi Kız filmleri İşçi sınıfı üçlemesini; Sürüklenen Bulutlar, Geçmişi Olmayan Adam ve Alacakaranlıktaki Işıklar Finlandiya üçlemesini; Umut Limanı ve Umudun Öteki Yüzü ise mülteci üçlemesini oluşturuyor.

DIŞLANMIŞLARIN HİKAYESİ

  • Kaurismaki kaygı sahibi bir yönetmen. Kamerası merkeze ulaşamayıp ‘dışarda kalanların’ hikayesine çevrili. Evsiz, işsiz, yersiz yurtsuzların yaşamına odaklanıyor. Bresson etkisi yanında İtalyan Yeni gerçekçiliğin izleri yoğun olarak hissedilir. Toplumsal çelişkileri gösterme konusunda cesurdur. En müreffeh toplumlar olarak kabul edilen İskandinav coğrafyasında sistemin dışında kalanların ne kadar kırılgan olduklarını anlatır. Hikayelerin genelde mutlu sonla bitmesi de tesadüf değil, sinemasının göstergelerindendir. Her şeye rağmen iyimserliğin işaretidir. Mutlu son, Kaurismaki’nin umudu dirilttiği noktadır.

Mutlu sonda ilginç olan bir diğer nokta ise yaşanılan yerin terk edilmesidir. Cennetteki Gölgeler’de iki sevgilinin gemiye binip gitmesi, Ariel’in sonunda Meksika’ya uzanan yolculuk ya da Umut Limanı’ndaki çocuğun annesine kavuşmak için yola çıkması...

Filmlerinde abartıya yer vermez, sade bir anlatım tarzı kullanır. İzlenilen bir filmin Kaurismaki’ye ait olup olmadığı anlaşılacak kadar kendine özgü bir tarza sahiptir. Hollywood’u değerli görmez, kimseyi ‘eğlendirmek’ gibi bir derdi de yoktur.

POLİTİK HASSASİYET VE SANAT DENGESİ

  • Sinemasında zenginlik ve yoksulluk iki farklı gerçeklik olarak gösterilmez. Tek bir gerçek vardır; fakirlik, Batı’daki zenginleşmenin ‘zorunlu’ sonucudur. Bu tarzıyla adı Ken Loach ile yan yana anılır. Fakat Kaurismaki, Loach’a göre hikayesini daha örtük ve estetize bir şekilde anlatır. ABD’nin Irak işgalini protesto etmek amacıyla 2003 Akademi ödüllerine katılmayıp güncel siyasi konulardaki duruşunu da gösterir. Fakat, dışlanmışları anlatırken kaba politik bir sinema dili kullanmaz. Çoğu sanatçı etki gücünü arttırmak için konuya daha fazla ağırlık verir. Bu açıdan içerik biçimin önüne geçer. Özellikle sosyalist sanatçılarda bu durum biraz daha yoğun görülür. İdeolojik bir dil kullanırlarken sanatı da istismar ederler. Gombrich, Sanatın Öyküsü adlı eserinde ‘Nasıl söz olmadan da güzel bir müzik olabilirse, aynı biçimde, önemli bir konu olmadan da güzel bir resim yapılabilir’ derken sanat eserinde biçimin önemine işaret eder. Bu açıdan Kaurismaki politik hassasiyetler ile sanatın nasıl dengeli bir şekilde işlenebileceğinin, içerikle biçimin uyumunun en iyi örneklerinden biridir.

ZOR YAŞAMLARI ANLATIP UMUDU GÖSTERMEK

Mülteci meselesine özel bir yer ayırır. Bir diğer Kuzey Avrupalı yönetmen Roy Andersson gibi Batı’nın mülteci konusundaki tavrını eleştiren Kaurismaki, bir röportajında göçmen meselesinin Avrupa adına utanç verici olduğunu söyler. Umut Limanı’nda Fransa’ya sığınan çocuğun ihbar edilmesi ya da Umudun Öteki Yüzü’nde göçmen olduğu anlaşılan kişinin saldırıya uğraması gibi sahnelerde göçmen nefretinin toplumsal boyutunu gözler önüne serer. Haberlerde göçmen tehlikeli insan olarak tanımlanır. Yönetmen İşçi sınıfı ve Finlandiya üçlemelerindeki gibi göçmenleri anlattığı filmlerde de bu kişileri dramın parçası olarak sunmaz. Göçmenler de sığındıkları ülkede her türlü zorluğa rağmen ayakta durmaya çalışırlar. Kaurismaki’nin temel yaklaşımı bu şekildedir. Üçlemelerde zor konular anlatılır. Fakat ‘dışarda kalanların’ hali acınacak bir durum değildir. Oyuncuların performansında hüzün yer almaz. Cennetteki Gölgeler’de aşkına karşılık bulamayan, Kibritçi Kız’da kaderine terk edilen ya da Sürüklenen Bulutlar’da işsiz kalan karı koca… Yaşananlar yürek burkar fakat Kaurismaki bu hikayeleri dramatik şekilde sunmaz. Geçmişi Olmayan Adam’da olduğu gibi insanın bir anda hayatı sıfırlansa dahi kaldığı yerden mücadele etmenin erdemine işaret eder. Onun için değerli olan alt sınıfların yaşadığı zorlukları anlatıp umutlu olmanın yollarını göstermektir.

  • Üst sınıfların hikayesini anlatmak için film çekmediğini, o hikayeleri ‘bilmediğini’ söyler. “Eğer işsizlik üzerine bir film yapmasaydım, aynada kendi yüzüme bakmaya utanırdım” diyerek neden film çektiğini anlatır. Kati Outinen ve Matti Pellonpaa başta olmak üzere genelde aynı oyuncularla çalışır. Karakterler Kuzey Avrupa insanın ‘soğukluğunu’ yansıtır. Duygusal değildirler. Her olumsuzluğa hazırlardır. Yvette Biro Sinemada Zaman adlı eserinde şöyle bir değerlendirmede bulunur, “Kaurismaki’nin karakterlerinde de, artık beklentilerin olmadığı, hiçbir şeyin kendilerini şaşırtmadığı bir tür bitkinlik ve alaycı bezginlik vardır. Sanki hüzünlü bir küçümsemeyle daha fazla üzüntüden, ateşli duygulardan kurtarılmış gibidirler.”

ÖNCELİĞİ ONURLU BİR YAŞAM

Kaurismaki’nin hikayelerinde insanca ve haysiyetli bir yaşam önceliklidir. Bunu yaparken de meselesini büyük anlatılarla değil yaşamın içinden son derece insani, minimal hikayelerle gerçekleştirir. Mizah önemlidir. Zor hikayelerin anlatıldığı bir sinemada mizahın bu denli ön planda olması paradoks olarak görülebilir. Ancak mizah bir komedi unsuru değildir. Anlatımın bir parçası olarak, ironiyi besleyen unsurlardan sadece biridir. Uzun cümleler kurmayan karakterler için bir iletişim modelidir. Zaten karakterler de pek gülmezler.

  • Geçmişte inşaatlarda çalışan, bulaşıkçılık yapan yönetmen eleştirmenlik ve senaristlik yaparak sinema dünyasına adım atar. Bugün ise özellikle Hollywood’un etkisiyle filmlerin birbirine benzediği bir ortamda hem içerik hem de biçim olarak özgün anlatıma sahip “auteur” olarak sinemanın önemli isimlerinden biri olmuştur. Finlandiya başta olmak üzere Avrupa’da yaşanan sosyal adaletsizliğin alt sınıflar için ortaya çıkardığı toplumsal ve politik sonuçları gerçekçi bir üslupla perdeye taşıyarak ciddi bir sistem eleştirisinde bulunmaktadır. Kaurismaki, her türlü zorluğa karşın onurlu bir yaşamı savunmaya devam ediyor.
#Aki Kaurismaki
#Hollywood
#Avrupa
#Finlandiya
2 yıl önce