|

Vaktin değeri

Bir bardak çay için ömrünüzden dört dakika, bir Akbil geçişi için yirmibeş dakika ödediğiniz bir dünya hayal edin. Nakit, kart ve dijital ödemelerin artık geçersiz olduğu, tek geçerli para biriminin insan nakdi değil, insan vakti olduğu bir dünya...

00:00 - 12/10/2021 Salı
Güncelleme: 04:04 - 12/10/2021 Salı
Yeni Şafak
Düşünce Günlüğü
Düşünce Günlüğü
SÜMEYYE CEYLAN/SUNUCU – TRT WORLD

Bir bardak çay için ömrünüzden dört dakika, bir Akbil geçişi için yirmibeş dakika ödediğiniz bir dünya hayal edin. Nakit, kart ve dijital ödemelerin artık geçersiz olduğu, tek geçerli para biriminin insan nakdi değil, insan vakti olduğu bir dünya...

Benjamin Franklin’ın 18.yüzyılda
Advice to a Young Tradesman-Written by Old One (1748)
yazısında, “unutma ki vakit, nakittir,” sözünün tam anlamıyla gerçek olduğu bu dünyayı 2011 yapımlı “In Time” bilim kurgu filminde görüyoruz.

Filmde, yakın gelecekte genetik mühendislerinin çalışmalarıyla yeni gelişmeler yaşanır ve bu gelişmeler sayesinde insanların yaş alması 25 yaşında sabitlenir ve yaşlanması durur. Kulağa ilk duyuşta hoş gelse de, kollarında 25 yaşına girer girmez yeşil renkte beliren bir zaman sayacı çalışmaya başlar. Bu sayaca sadece bir yıl eklenir ve bir yıllık zaman bittiğinde sayaç sıfırlanır, gri renge dönüşür ve kişinin tam da o anda hayatı sona erer. Durum böyle olunca insanlar, yaşamlarını devam ettirebilmeleri için yeterli miktarda para değil, yeterli miktarda zaman satın almaları gerekir, bunu da günümüzde olduğu gibi kimisi çalışarak, kimisi de çalarak veya kumar oynayarak elde ederler.

Zenginler bu sistem içerisinde rahatlıkla zaman satın alıp, kollarındaki saate yükleyerek sonsuza kadar yaşayabilirken, fakir ve güçsüz olanlar bir ay, bir hafta ve bir gün daha hayatta kalabilmek için var gücüyle mücadele etmek zorundadır.

Filmin genel olarak başarısı tartışılır elbette, hatta bana kalırsa bir başyapıt olma potansiyeli varken, senaryoya tam olarak gereken özen gösterilmemiş. Fakat hikaye itibarıyla orijinal ve düşündürücü bir meseleyi ele almış. Her ne kadar “vakit, nakittir,” anlayışı kapitalist bir zihnin ürünü olsa da film, “zaman” kavramının önemini günlük hayatta sürekli yansıtarak, akan zamanı verimli kullanmaya sağlam göndermede bulunuyor.

Her müzik tarzından şarkılar, sık sık duyduğumuz atasözleri ve yanıbaşımızdaki büyüklerimiz de bize her günümüzü son günümüzmüş gibi yaşamayı ve dünyada geçirdiğimiz zamanın kıymetini bilmeyi çok kez öğütler. Fakat genellikle arada bir gelen farkındalıklar dışında bu gerçeğin hakkını pek veremeyiz.

İKİ NİMETTEN BİRİ

Ayrıca Müslümanlar için de son derece hayati bir kavramdır “zaman,” çünkü Allah, insanlara verdiği en büyük nimetlerden birisinin vakit, sermayesinin de ömür olduğunu bildirmiştir.

Müslüman büyüklerinden birisi; “Asr Suresi’nin manasını pazarda buz satan birinden öğrendim” diyerek anlatır:

“O kişi sabahleyin pazara çıkar ve şöyle seslenirdi: ‘Sermayesi eriyen bu adama acıyın! Sermayesi eriyen bu adama acıyın!’ Onun bu sözünü işitince; ‘İşte insanın hüsranda/zarar ve ziyan içerisinde olmasının anlamı budur’ dedim. Çünkü insana verilen ömür de buz gibi her saniye erimektedir. Eğer insan, ömrünü ziyan eder, maddi ve manevi herhangi bir şey kazanmaz veya ömrünü yanlış yerlerde tüketir ve böylece zaman israfında bulunursa, bu durum insanın hüsranına neden olur” diyerek vaktin kıymetine dair bir buz satıcısından edindiği farkındalığı bize de aktarır.

Zamanın önemi ile ilgili Peygamberimiz (s.a.v) de çok kez hatırlatmalarda bulunmuştur. “İki nimet vardır ki, insanların çoğu onları değerlendirme hususunda aldanmıştır: Sağlık ve boş vakit.” (Buhârî, Rikâk, 1) buyurmuştur.

Geçenlerde tam da bu yazıyı kaleme almaya niyetlendiğim sırada Cemil Meriç’in Jurnalinde, “Günler” başlıklı yazısına denk geldim. Bu kısımda geçen iki dize yine hızla akıp giden günlerimizin değerini son derece zarif, bir o kadar da çarpıcı benzetmelerle hatırlatmış.

“Günler birer kelebek belki,” demiş ve eklemiş: “Ama ellerine konmuyorlar ki bilesin ve bir anda tozlaşan o çiçekleri hatıraların defterine gözyaşlarınla iğneleyesin!

“Seni denemek istiyor günler, dostum. Onlar birer masal sfenski, büyülerini çözdün mü perileşirler...”

Gerçekten de insan düşünmeden edemiyor, sonun ne zaman geleceğini bilmediğimiz günümüz dünyasının aksine, kalan günlerimiz ve hatta dakikalarımızı sürekli olarak kollarımızdaki sayacın tik taklarıyla kontrol edebileseydik, zaman kavramına olan bakışımız, ona verdiğimiz değer değişir miydi?

#Benjamin Franklin
#Peygamber
#Cemil Meriç
2 yıl önce
default-profile-img