|

Yaşatmak için yaşamaktan vazgeçenlerin zaferi

Siperler ölen insanlar nedeniyle o kadar yaklaşmıştır ki saniyeler içerisinde bir sonraki sırada yer alanlar öleceklerini görüyorlar, biliyorlar ve diyorlardı ki: “Arkadaşlar cenaze namazımızı henüz sağken kılalım.” Kimisi tuttuğu tüfeğin kabzasına yani tahtaya, kimisi cephe duvarına ellerini teyemmüm ederek abdest almıştı. Yüzbaşı ‘Kâbe karşımızda’ dedi, Oflu Ali Çavuş da ‘Er kişi niyetine Allahu ekber!’ diyerek bağırdı ve kendi cenaze namazlarını kıldılar; ardından hemen şehit oldular.

04:00 - 19/03/2023 Pazar
Güncelleme: 03:00 - 19/03/2023 Pazar
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım.
Doç. Dr. Ebru Demircioğlu
Trabzon Üniversitesi Öğretim Üyesi

Bir milletin zaruret içinde dünyaya ders verdiği zaferdir Çanakkale. Osmanlı, 18 Mart’ta İstanbul’u boşaltıyor. Neden? Düşmanın; İngiliz ve Fransızların 248 tane irili ufaklı tekneleri var, bizim ise 6 tane. Önce 200’e yakın daha sonra 200’den fazla uçakları var; bizim başta 4, sonra gelenlerle 8 tane. Savaşta bizim cephemizde 650 bine yakın askerimiz var; onlarda ise 1 milyon 280 bin. 3547 metrelik siperlerde 2 milyon civarında insan alt alta üste üste savaşıyorlar.

ÇELİĞE KARŞI ETİN VE KEMİĞİN ZAFERİ

İngilizlerin hedefi İstanbul’du. Ancak Çanakkale Boğazı’nın iki tarafını da Türkler tutuyordu. Buraya yarma harekâtı ile başlandı ki 18 Mart Zaferi o harekâtın eseridir. Bir şekilde Çanakkale tabyaları, Çanakkale’den yapılan bombardıman geçilecek, İstanbul’a gelinecek, İstanbul bombalanacak baskı altına alınacaktı. Böylece Osmanlı Devleti çaresiz kalıp kenara çekilecekti. Rüyaları böyleydi. Rüyalarını gerçekleştiremeyince karadan girmeyi denemişlerdi. Böylece 18 Mart deniz zaferinden sonra 25 Nisan’dan 6 Ocak’a kadar süren, çok büyük kayıplar yaşadığımız kara savaşları yapılmıştı. İstanbul’un kaybedilmesi demek tüm Anadolu’nun kaybedilmesi anlamına geliyordu ki bu olasılığın karşısında başkentin Eskişehir’e taşınması gündeme gelmiş ve Eskişehir’de binalar kiralanmış, tadilat yapılmış ve bu kiralar bir yıl boyunca ödenmeye de devam edilmiştir. Bu bir tedbirdi.

İngilizlerin o dönem genç ve hümanist şairleri (!) Rupert Brooke, Çanakkale’ye atmosferi görüp anlatmak için giderken şunları yazmıştır:

“Bu inanılmayacak kadar güzel bir şey, talihimizin bize bu kadar yardımcı olabileceğini hiç sanmıyordum. Gidiyoruz, Galata Kulesi toplarımızla yerle bir edilecek, deniz kana boyanıp leş dolacak. Ayasofya’nın mozaiklerini, halılarını yağma edeceğiz, Türk kızları benim olacak. İnanıyorum ki bir devrin kapanışına şahit olacağım. Tanrım hayatımda bu kadar mesut olmamıştım.”

ŞEHİT OLDU, CENNET-İ ALÂ’DA!

Ne büyük bir acıdır ki bu vatanın okumuş gençliği o dönem yok olmuştur. Bu ülke o nedenle hiçbir ülkeye benzetilemez. 100 yılı aşkın bir sürede etrafı sırtlanlarla çevrili olmasına rağmen vatan toprağı namus gibi korunmuştur. Öyle bir tablo vardı ki karşımızda tüylerimizi diken diken etmekle kalmamış, ciğerimizi de yakmıştır: 1911’de 64 öğrencisini mezun eden Kastamonu Abdurrahman Paşa Lisesi, 1916-1917’de cepheye gidenler nedeniyle hiç mezun verememiştir. 1912’de 60 mezun veren Galatasaray Lisesi 1915 yılında 18, 1916’da 4, 1917’de ise 5 evladını mezun edebilmiştir. Çanakkale’ye gönüllü olarak giden İstanbul Lisesi öğrencileri 13 Mayıs 1915’te Arıburnu’na sevk edilen 2. Tümen’e katılmışlar ve İstanbul Lisesi 19 Mayıs taarruzunda 50 evladını kaybetmiştir. Bu haber duyulunca okulun öğrencileri okulun pervazlarını siyaha boyanmıştır. Çanakkale Zaferi’nden sonra okulda yoklama yapılırken şehitlerin ismi okununca diğer öğrenciler “Şehit oldu, Cennet-i Alâ’da!” diye bağırmışlardır. Vefa Lisesi ve Çapa Erkek Öğretmen Okulu ise bu yıllarda Çanakkale Savaşı’na katılan ve şehit düşen öğrencileri nedeniyle hiç mezun verememiştir. 1916-1917 yılında Balıkesir Lisesi, Çanakkale Savaşları’nda 94 şehit vermiştir. Balıkesir Erkek Muallim Mektebinde de büyük miktarda öğrenci savaşa katılmış ve okul, 1914-1918 yıllarında yalnızca 2 evladını mezun edebilmiştir. Babaları Balkan Savaşı’nda şehit düşen Edirne Lisesi’nden Balıkesir Lisesi’ne yatılı olarak nakledilen 25 izci öğrencinin tamamı gönüllü olarak Çanakkale’ye katılmışlar ve bir daha geri dönememişlerdir. 1915’te Sivas Lisesi’nin 17 yaşındaki öğrencileri cepheye giderken sınıfın kara tahtasına “Hocam biz Çanakkale’ye gidiyoruz, haklarınızı helal ediniz!” deyip gitmişler ve bir daha da geri gelmemişlerdir. Böylece 1915’te Sivas Lisesi de hiç mezun verememiştir. Sadece Anafartalar’da, Arıburnu Muharebeleri’nde 6-22 Ağustos 1915’te 15 gün içinde 18 bin şehit verdik.

İNGİLİZLER ZEHİRLİ GAZ KULLANDI

Churchill’e sormuşlar:

-Türklere karşı Çanakkale’de zehirli gaz kullanıyormuşuz doğru mu?

-Evet doğru.

-Efendim insanlara karşı gaz kullanmak insanlık suçu değil mi?

-Hayır değil, çünkü Türkler insan değil demiştir.

Alman komutanlar da demiştir ki bize: “Biz de kimyasal silah kullanalım.” Bizimkiler ise “Öyle savaşmak bize yakışmaz, zafer süngülerin ucundadır. ”cevabını vermişlerdir.

Mustafa Kemal kara savaşları başladığında da inisiyatif alıyor ve başarılar alınmaya başlıyor. Biz Arıburnu’nda Anzak çıkarmasında çok kuvvetli değildik. Bunun bir çıkarma olduğunu anlayan Atatürk, hemen emir beklemeden 57. Alay’la birlikte o an direnmekte olan 27. Alay’a yetişmişti. Bu ciddi bir karardı. İlk çıkarmada kaçışmalar olduğunda Mustafa Kemal sormuş: “Niye kaçıyorsunuz?”, “Efendim düşman geliyor” demişler. O da “Ama düşmandan kaçılmaz ki” deyince onlar da “Ama silahımız yok onlar kalabalık” diye cevap vermişlerdir. Atatürk hemen emir vermiş: “Süngü tak, yere yat, siper kaz!”. Hemen durup siper kazmaya başlamışlar ve düşman da bunların durduğunu görünce tuzağa düştüklerini sanmış ve durmuşlardır. İşte o an kazanılmıştır bu savaş.

CENAZE NAMAZIMIZI SAĞKEN KILALIM

Kendi cenaze namazlarını sağken kılan bir nesil. Siperler ölen insanlar nedeniyle o kadar yaklaşmıştır ki saniyeler içerisinde bir sonraki sırada yer alanlar öleceklerini görüyorlar, biliyorlar ve diyorlardı ki: “Arkadaşlar cenaze namazımızı henüz sağken kılalım”. Kimisi tuttuğu tüfeğin kabzasına yani tahtaya, kimisi cephe duvarına ellerini teyemmüm ederek abdest almıştır. Balıkesir İvrindi’nin Mallıca köyünden Azman Dede lakaplı Çanakkale gazisi bu olayı şöyle anlatmıştır: “Yüzbaşı dedi ki ‘Kâbe karşımızda’, Oflu Ali Çavuş ‘Er kişi niyetine Allahu ekber!’ diyerek bağırdı ve kendi cenaze namazlarını kıldılar; ardından hemen şehit oldular.” Onlar iman hamuruyla yoğrulan, şehitlik makamına sevdalı olan bir nesildi.

Agememnon, Troya önünde kaybettiği askeri için Çanakkale Şehitleri Abidesi’nin bulunduğu yere heykelini dikmişti. Kültür Bakanımız Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, diyor ki:“Dünyaya, Troya’ya cevap olarak, Agememnon’un heykel diktiği yere biz anıt dikmeliyiz.” Yani bu anıt oraya tesadüfen dikilmemiştir. Anaların yavrularını kınalayıp gönderdiği ateş meydanından, cennet-i alaya vardıkları destanın tacıdır Çanakkale!


#18 Marat
#Çanakkale
#Şehit
#Oflu Ali Çavuş
1 yıl önce