|

İhracat dış borca yetişemiyor

1991'de ihracat gelirlerinin 2,7 katı olan dış borç stoğu, geçen yıl ihracat gelirlerinin 3,5 katına ulaştı.

Yeni Şafak
00:00 - 16/09/2002 Pazartesi
Güncelleme: 11:57 - 20/06/2017 Salı
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
----------------------- spot ------------------------------------------------ spot -------------------------

İhracatta bu yıl yaşanan olumlu gelişmeye karşın, ihracat gelirleri, yıllık dış borç servisine (ödemesine) ancak yeter hale geldi. Türkiye'nin dış borç stoğu da ihracat gelirlerinin 3,5 katına ulaştı. Uludağ Üniversitesi (U.Ü) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi (İİBF) Öğretim Üyesi Dr. Nejla Adanur Aklan'ın araştırmasına göre, 1991'de Türkiye'nin ihracat gelirlerinin yüzde 55,2'si dış borç servisine giderken, geçen yıl bu oran yüzde 88,2'ye ulaştı. Dış borç servisinin karşılanması konusunda, 1993-1997 döneminde bir iyileşme yaşanmasına karşın, bu oran 1998'den itibaren yeniden bozuldu.

Borçta sınıra dayandık

Dr. Aklan'ın Dış Ticaret Müsteşarlığı'nın yayın organı Dış Ticaret dergisindeki değerlendirmesine göre Türkiye ekonomisi ihracat gelirlerinin çok üzerinde bir borçlanma miktarına sahip bulunuyor. Dr. Aklan, dış borçların ihracat gelirleri ile karşılanamayan kısmı için diğer finansman yöntemleri olan iç borçlanma ve Merkez Bankası kaynaklarına başvurulduğunu, bunun da ekonomi üzerinde baskı yarattığını belirtti. Dış kaynak kullanımının büyüklüğünün ülkenin gelir kaynaklarının üzerinde olmaması gerektiğine, aksi takdirde dış borçların, makroekonomik istikrarsızlıkların kaynağını oluşturacağına işaret eden Dr. Nejla Aklan, "Bazı Latin Amerika ve Asya ülkelerinde olduğu gibi ve Türkiye'de de dış borçlanmanın sınırına ulaşılmıştır" dedi.

Büyüme 3. çeyrekten itibaren yavaşlayacak

İç ya da dış talepte ciddi bir canlanma olmaması durumunda gayri safi yurtiçi hasıla (GSYİH) artışının yılın ikinci yarısındaki, yüzde 8,2'yi bulan ikinci çeyrekteki artışın altında gerçekleşebileceği tahmin ediliyor. Ekonomi bürokratlarından alınan bilgiye göre, üretim artışının baz etkisinin azalması, seçim ortamının belirsizliği, faizlerin yükselmesi ve stok değişiminin büyümeye katkısının azalması ile birlikte büyümenin yılın ikinci yarısında, ikinci üç aylık dönemdeki gibi yüzde 8'ler düzeyinde olmayabileceği bir miktar bunun altında kalacağı tahmin ediliyor.

Uzmanlar, hem bekleyişlerde hem de piyasada ılımlı bir talep artışı bulunduğu belirtirken, ancak 2000 yılı gibi bir talep artışı beklenmemesi gerektiğini ifade ediyor. Bu gelişmelerin ışığında bu yılın tamamı için yüzde 5'ler civarında bir büyüme olabileceği belirtiliyor.


----------------- imza------------------

----------------- imza------------------



#Arşiv
#Yeni Şafak Arşiv
22 yıl önce