|

AİHM'in Kıbrıs kararını çürüten belgeler

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'nin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı nedeniyle Rum yönetimine tazminat ödemesine karar verdi ancak Anadolu Ajansı'nın (AA) arşivlerinde yer alan fotoğraflar, kanlı Rum saldırıları ve Kıbrıs Türklerine karşı düzenlenen katliamları açıkça ortaya koyuyor.

Aa
00:00 - 13/05/2014 Salı
Güncelleme: 15:49 - 13/05/2014 Salı
Yeni Şafak
AİHM'in Kıbrıs kararını çürüten belgeler
AİHM'in Kıbrıs kararını çürüten belgeler

AİHM, Kıbrıs Rum yönetiminin 22 Kasım 1994'deki başvurusu nedeniyle açılan davada, Türkiye'nin 1974 Kıbrıs Barış Harekatı'ndan dolayı Rumlara 90 milyon avro tutarında manevi tazminat ödemesine hükmetti. Dava, Rum yönetimi tarafından 1974'teki harekattan sonra 1491 Rum vatandaşının kaybolduğu ve 211 Rum vatandaşının da yerlerinden edildiği gerekçesiyle açılmıştı.

Ancak geçen yüzyılın ortasından itibaren adada azınlıkta olan Türklere yönelik aşırı milliyetçi Rumların saldırıları AA'nın 1963'ten itibaren arşivlerinde yer alan fotoğraflarıyla açıkça ortaya konuyor. Kıbrıslı Türkler, 1950'li ve 1960'lı yıllardaki şiddet eylemleri nedeniyle çok sayıda karma köyü terk etmek zorunda kalmıştı.

AA'nın arşivinde yer alan fotoğraflar, Muratağa, Atıllar ve Sandallar köylerindeki vahşeti gözler önüne seriyor. Fotoğraflar, Rumlar tarafından yapılan katliamda, 100'den fazla kişinin cesetlerini ve toplu mezarları, evlerini terk etmek ve Kızılay tarafından kurulan çadırlarda barınmak zorunda kalan Kıbrıs Türklerini, saldırılardan kurtulan çocukları ve bebekleri, tahrip edilen evleri, iş yerlerini gösteriyor.

Kıbrıs Türklerine karşı şiddet eylemleri

Yunanistan'ın 1950'de adadaki Rumların kendi geleceğini tayin etme hakkı olduğunu ileri sürerek, Kıbrıs sorununu BM'ye taşımasıyla adada Kıbrıs Türklerine karşı şiddet eylemleri başlamıştı.

Yunanistan'dan gelen Albay Grivas tarafından 1955 yılında kurulan EOKA adlı terör örgütü yoluyla Kıbrıs'taki şiddet eylemleri giderek artmıştı. EOKA lideri Nikos Sampson'ın 15 Temmuz 1974'te adayı Yunanistan'a bağlamak amacıyla Makarios'a karşı bir darbe yapması şiddet olaylarının zirve yapmasına yol açtı.

Kıbrıs'ın egemenliğine ve toprak bütünlüğüne kasteden bu hareket karşısında Türkiye, 1960 Garanti Anlaşması çerçevesinde İngiltere'ye ortak müdahale teklifinde bulunmuş ancak olumsuz bir cevap alması üzerine 20 Temmuz 1974 günü Kıbrıs Barış Harekatı'nı başlatmıştı.

Türkiye, 1974'te askeri müdahalede bulunana kadar adada barış ve huzur ortamı ile Kıbrıslı Türklerin can ve mal güvenliği tehdit altında olmaya devam etti.

Kıbrıs Barış Harekatı sırasında Türk tarafından toplam 498 kişi öldü, 1200 kişi yaralandı. Ayrıca Kıbrıslı Türklerden de 270 sivil hayatını kaybetti, 1000 kişi yaralandı.

Türkiye ve KKTC sessiz kalmadı

AİHM'nin Kıbrıs harekatı için Türkiye'nin 90 milyon avro manevi tazminat ödemesine hükmetmesi, siyasi bir tutum olarak algılandı.

KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, AİHM'nin kararını "siyasi bir karar" şeklinde niteleyerek, "Müzakerelerin öze yönelik tekrar başlatıldığı bir dönemde böyle bir kararın alınması, Rum uzlaşmazlığını artırarak AB'nin de taraf olduğu izlenimi yaratacak bir davranıştır" dedi.

Eroğlu, "1974 Barış Harekatı niye yapıldı? Türkiye müdahale etmemiş olsaydı bugün Kıbrıs'ta bir tek Türkü hayatta bulamayacaktınız. Bizim 1974'e gelinceye kadar kurmuş olduğumuz cumhuriyetten dışlanmamız, cumhuriyet kuruluncaya kadar da birçok şehit, kayıp vermemiz, cumhuriyetten dışlandıktan sonra 11 yıl gettolarda yaşamaya mahkum edilmemiz, köylerimizi boşaltmamız ve adanın yüzde 30'unda sıkışıp kalmamız, bunlar hep göz ardı edilerek alınan kararlardır" diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da AİHM'nin Kıbrıs tazminatı kararına ilişkin, "Dayandığı mesnet, uygulanan yöntem ve devletlerarası hukuk bağlamında Türkiye'nin tanımadığı bir devleti muhatap alması noksanında kesinlikle bağlayıcı da görmüyoruz, bu ödemeyi de bu anlamda yapmayı gerekli görmüyoruz" ifadesini kullandı.

AB Bakanı ve Başmüzakereci Mevlüt Çavuşoğlu ise AİHM'nin kararının "zamanlaması bakımından hiçbir faydası olmayacak bir karar olduğunu" belirterek, "Her açıdan, hukuki açıdan da siyasi açıdan da uygulanabilirlik açısından da sakıncaları olan bir karar" şeklinde konuştu.

10 yıl önce