|

'Bilmiyorsan baban Pal Sarkozy'e sor'

Başbakan Erdoğan, Fransa lideri Sarkozy'ye Cezayirlilerin fırınlarda yakıldığını hatırlatarak, “Bunu bilmiyorsan babana sor” dedi.

Aa
00:00 - 23/12/2011 Cuma
Güncelleme: 11:34 - 23/12/2011 Cuma
Yeni Şafak
'Bilmiyorsan baban Pal Sarkozy'e sor'
'Bilmiyorsan baban Pal Sarkozy'e sor'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Meclisi'nde 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının inkarını suç sayan yasa tasarısının kabul edilmesiyle ilgili olarak, 'Fransa'da yapılan oylama, ki bugün Fransa'da yaklaşık 5 milyon Müslüman var, Fransa'da ve Avrupa'da ırkçılığın, ayrımcılığın, Müslüman karşıtlığının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını net olarak ortaya koymuştur' dedi.


Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile İİT Parlamento Birliğinin katkılarıyla Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen 'Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı'nda yaptığı konuşmada, dün Fransa Ulusal Meclisi'nde Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir yasa teklifinin oylandığını ve kabul edildiğini hatırlattı.

Böyle bir toplantıda Fransa'ya değinmesinin bazı kişiler tarafından sorgulanabileceğini ifade eden Erdoğan, 'Bunu ortak bir mesele olarak gördüğüm için gündeme getiriyorum. Çünkü ayrımcılığın, ırkçılığın bu dünyada nerelerden neşet ettiğini, nerede hala varlığını koruduğunu bilme bakımından bunu söylemeyi kendim için görev telakki ediyorum' dedi. 

Konuya ilişkin dün değerlendirmelerini yaptıklarını ve Fransa'ya yönelik uygulayacakları bazı tedbirleri açıkladıklarını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

'Fransa'da yapılan oylama, ki bugün Fransa'da yaklaşık 5 milyon Müslüman var, Fransa'da ve Avrupa'da ırkçılığın, ayrımcılığın, Müslüman karşıtlığının ne kadar tehlikeli boyutlara ulaştığını net olarak ortaya koymuştur. Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy, Türk ve Müslüman düşmanlığı üzerinden seçim kazanma hırsı içine girmiştir ve böyle tehlikeli oyunlar oynamaktan da ne yazık ki kaçınmamaktadır. Cezayir'de, 1945 yılından itibaren tahminen nüfusun yüzde 15'i Fransızların katliamına uğramıştır. Bu bir soykırımdır. Cezayirliler, fırınlarda toplu olarak yakıldı, acımasızca şehit edildi. Eğer Fransa Cumhurbaşkanı sayın Sarkozy, bu soykırımı bilmiyorsa, gitsin babası Pol Sarkozy'e sorsun. Babası Pol Sarkozy, 1940'larda Cezayir'deki Fransız lejyonunda askerlik yaptı. Eminim ki oğluna, Cezayir'deki Fransız katliamı hakkında söyleyecek çok sözü vardır.'


Sarkozy'e hatırlatma

Başbakan Erdoğan, Sarkozy'e bir başka hususu daha hatırlatmak istediğini belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

'1492 yılından itibaren, yani 15'inci yüzyılın sonlarından itibaren binlerce Musevi aile, İspanya'dan engizisyondan kaçarken onlara Osmanlı devleti, yani bizim dedelerimiz kucak açtı. Bunu söylediğimizde bazı Museviler bundan rahatsız oluyor. 'Niye ikide bir bunları hatırlatıyorsun?' diye... Tarih bilmiyorsunuz da onun için. Binlerce Musevi, Osmanlı topraklarına, Osmanlı'nın hoşgörüsüne sığındı. Yüzyıllar boyunca da Osmanlı Devleti'nin tebaası olarak sorunsuz şekilde hayat sürdü. İspanya'dan kaçıp Osmanlı'ya sığınan Museviler, bugün Yunanistan'da bulunan Selanik şehrine ve çevresine yerleştirildiler. Benedikt Malla, işte Osmanlı'nın sahip çıktığı, kucak açtığı bu Musevilerden biridir. Selanik Osmanlı idaresinden ayrıldıktan sonra 1904 yılında Fransa'ya göç etmek zorunda kalmıştır. Benedikt Malla, bugün Fransa'nın Cumhurbaşkanı olan sayın Sarkozy'nin de dedesidir. Sayın Sarkozy, Türkiye'nin tarihinde soykırım bulamaz. Eğer Türkiye tarihine bakarsa, eğer kendi ailesine, kendi aile şeceresine şöyle bir derinliğine bakarsa, orada Türkiye'nin, Türklerin yardımından, hoşgörüsünden, şefkatinden başka hiçbir şey görmez ve göremez.'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 'Biz dünyaya, insanlığa örnek teşkil edecek bir değerler manzumesine ve tecrübeye sahibiz. Çünkü bizim dinimiz İslam, kelime anlamı itibariyle barıştır. Bu barış dininin mensupları olarak bizler dünyaya, tüm insanlığa örnek olmak zorundayız' dedi.

Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile İİT Parlamento Birliğinin katkılarıyla Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen 'Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı'nda yaptığı konuşmada, mensup olduğumuz medeniyetin insanı, yaratılmışların en şereflisi olarak, eşref-i mahlukat olarak gördüğünü, erkek, kadın, çocuk, yaşlı ayrımı olmaksızın insanın, yaratılmışların en şereflisi olduğunu belirtti.

Hazreti Peygamber'in, cahiliye dönemine ait yasakladığı geleneklerin en başında kız çocuklarının diri diri gömülmesinin geldiğini anlatan Erdoğan, yine Hazreti Peygamber'in, annelerin yerini 'Cennet, anaların ayaklarının altındadır' mesajıyla açık ve net olarak bildirdiğini kaydetti.

Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

'Ben şu anda ayağının altını öpeceğim anneden mahrum, sizler de mahrumsunuz, bir çoğunuz mahrum... O kadar önemli orası. Orada o koku var, orada o tablo var. Bizim için, bizim medeniyetimizin mensupları için anneler ayaklarının altı öpülesi muhterem varlıklardır. Ve düşünün bir iş kadını olarak Hz. Hatice Validemizin yanından sevgililer sevgilisi, örnek, numune, rehber insan Hz. Peygamber çıkmıştır ve o başından itibaren sevgililer sevgilisinin yanında olan en önemli insandır. Ve o ağır yük kendisine yüklendiği andan itibaren 'Beni örtünüz', 'Beni örtünüz' dediği anda kendisini örten ilk insan Hz. Hatice validemizdir. İşte böyle bir güç, sevgililer sevgilisinin o kervanında bugünleri hazırlamıştır. Hz. Ayşe Validemizin elinde Allah Resulü'nün yanında neler ortaya koyduğu çok açık net ortadadır.'


'Bizim ortak tarihimizde Asr-ı Saadet var'

Ortak bir coğrafya kadar, ortak bir medeniyeti, ortak bir tarihi paylaştıklarını vurgulayan Başbakan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

'Bizim ortak tarihimizde Asr-ı Saadet var… Bizim ortak tarihimizde Bağdat var, Endülüs var, Afrika'nın, Ortadoğu'nun muhteşem medeniyetleri, Selçuklu, Osmanlı devletleri var. Aynı şekilde, ortak bir medeniyeti paylaşmakla bizler, ortak kaynakları referans olarak alıyoruz. Kadınlarla, annelerle ilgili emir ve tavsiyeleri hepimiz biliyoruz. İnsanın canının kutsiyetine dair tecrübeleri, emir ve nehiyleri hepimiz çok iyi biliyoruz. İnsan öldürmenin, insana şiddet uygulamanın, işkencenin, insanı haklarından mahrum etmenin, ırkçılığın ve ayrımcılığın çok kesin bir şekilde reddedildiğini, şiddetle lanetlendiğini hepimiz çok ama çok iyi biliyoruz. Ancak, bildiklerimizle, gördüklerimiz, şahit olduklarımız arasında ne yazık ki çok büyük bir uçurum olduğunu da büyük bir teessürle kabul etmek durumundayız.'


'Kadınlarına yapılanlar karşısında hepimiz irkildik'

Bosna'da kadınlar toplu halde işkencelere maruz kaldığında seslerini yükselttiklerini kaydeden Başbakan Erdoğan, 'Filistin'in kadınlarına reva görülen insanlık dışı saldırılar karşısında hepimizin yürekleri yandı. Irak'ın kadınlarına yapılanlar karşısında hepimiz irkildik, üzüldük, göz yaşı döktük ve çırpınıyoruz. Ancak Afganistan'da, Somali'de, yine Irak'ta, Suriye'de, Mısır'da, bizzat kendi devletleri, kendi din kardeşleri tarafından zulme, işkenceye, haksızlığa maruz kalan kadınlar karşısında çok daha fazla müteessir olduk, daha fazla acı hissettik' dedi. 

Erdoğan, 'İsrail askeri Filistinli kadınları çocuklarının gözü önünde aşağılarken, hatta öldürürken, yerlerde sürüklerken duyduğumuz öfkeyi, Tahrir Meydanı'nda tekmelerle, dipçiklerle dövülen kadınlar için duymuyorsak hep birlikte kendimizi sorgulamak zorundayız' diye konuştu. 

Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

'Bunu seslendirdiğim zaman, kendi ülkemden de dünyanın değişik yerlerinde de 'Türkiye niçin bizim iç içlerimize karışıyor' ifadelerini duymak ayrı bir zillettir. Ayrı bir alçaklıktır. Siz bir kadını dipçiklerle dövemezsiniz. Hele hele savunmasız insanlara bu şekilde yaklaşamazsınız. Dikkat ediniz. Yabancılar tarafından değil, bizzat kendi komşuları, kendi dindaşları tarafından sokakta, pazarda, camide topluca katledilen Iraklı erkekler ve kadınlar nedeniyle özeleştiri yapmak zorundayız. Siirt'te, Batman'da, Bitlis'te, Ankara Kumrular Sokak'ta, İstanbul'da bir belediye otobüsünde katledilen kızlar, karnında çocuğuyla öldürülen hanımlar, çocuklarını korumak için canlı bombanın üzerine atlayan kadınlar için de sesimizi, tepkimizi yükseltmek zorundayız.'

Erdoğan, elbette İslam coğrafyasını yoksulluğa mahkum eden, kendisi için hak olarak gördüğü demokrasiyi başka toplumlar için lüks görenleri eleştireceklerini belirtti.


'Tüm insanlığa örnek olmak zorundayız'

Elbette İslamofobiyi, ırkçılığı, ayrımcılığı şiddetle eleştireceklerini anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

'Elbette Afrika'nın, Ortadoğu'nun kaynaklarını talan etme hırsı içindeki çevreleri eleştireceğiz. Ancak onları eleştirdiğimiz kadar kendi özeleştirimizi de yapabilirsek, sorunlara daha kolay çözümler üretebileceğimize inanıyorum. Yoksulluk, kan, gözyaşı, acı, bu toprakların, bizim ortak coğrafyamızın değişmez kaderi asla değildir. Böyle zengin bir tarihe, böyle insan odaklı, sevgi odaklı bir medeniyete sahip olanların, kadın hakları konusunda da en ideali, en mükemmeli yakalamaları, kaçınılmaz bir zorunluluktur. Biz dünyaya, insanlığa örnek teşkil edecek bir değerler manzumesine ve tecrübeye sahibiz. Çünkü bizim dinimiz İslam, kelime anlamı itibariyle barıştır. Bu barış dininin mensupları olarak bizler dünyaya, tüm insanlığa örnek olmak zorundayız.

Bu değerler manzumesini hayata geçirmek, tarihi tecrübemizden yola çıkarak, insan haklarında da kadın hakları özelinde de en ileri standartları yakalamak zorundayız. Son dönemde Kuzey Afrika'da, ardından Ortadoğu'da yaşanan büyük değişimleri bu noktada ümit verici gördüğümü ifade etmek istiyorum. Kadınların ön sıralarda olduğu bu değişim hareketi, Yasemin devriminden tutun 'Arap Baharı'na kadar inşallah, zarafetin, nezaketin, şefkatin egemen olduğu yeni bir dünyanın kapılarını hepimiz için aralayacaktır diye düşünüyorum.'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Meclisi'nde 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının inkarını suç sayan yasa tasarısının kabul edilmesiyle ilgili olarak, 'Bu ırkçı, ayrımcı, İslam karşıtı tutuma yönelik olarak ilk aşamada tedbirlerimizi aldık ve dün açıkladık. Bu tutum devam ettiği sürece, biz de aşama aşama tedbirlerimizi alacak, kararlılıkla uygulayacağız' dedi. 

Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile İİT Parlamento Birliğinin katkılarıyla Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen 'Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı'nda yaptığı konuşmada, dün Fransa Ulusal Meclisi'nde Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir yasa teklifinin oylandığını ve kabul edildiğini anımsattı.

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'in, kendi aile tarihine de baksa, Fransa'nın tarihine de baksa, Türkiye'nin yardımından, dayanışmasından, dostluğundan başka hiç ama hiçbir şey göremeyeceğini vurgulayan Erdoğan, ancak maalesef Sarkozy'in art niyetle, önyargıyla ve oy hırsıyla baktığını ve görmesi gerekenleri görmekten aciz kaldığını belirtti.

Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

'Bu tehlikeli tutuma karşı Avrupa'yı ve Avrupa Birliğini uyarıyoruz, uyaracağız. Bu tehlikeli tutuma karşı Afrika ve Ortadoğu başta olmak üzere dost ve kardeş ülkeleri uyardık ve uyaracağız. Bu ırkçı, ayrımcı, İslam karşıtı tutuma yönelik olarak ilk aşamada tedbirlerimizi aldık ve dün açıkladık. Bu tutum devam ettiği sürece, biz de aşama aşama tedbirlerimizi alacak, kararlılıkla uygulayacağız.'

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Fransa Meclisi'nde 1915 olaylarıyla ilgili Ermeni iddialarının inkarını suç sayan yasa tasarısının kabul edilmesiyle ilgili olarak, 'Böyle bir sulandırılmış gayri ciddi bir oylama olabilir mi? Eğer yüreğin varsa tüm grubunla parlamentoya girersin ve oylamanı orada yine yaparsın ama maalesef bunlarda o yürek yok, bunlarda omurga yok. Omurga olmuş olsa bunu böyle yaparlar' dedi.

Erdoğan, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ile İİT Parlamento Birliğinin katkılarıyla Ceylan Intercontinental Otel'de düzenlenen 'Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı'nda yaptığı konuşmada, buradan tarihi bir belgeyi göstermek istediğini ifade ederek, bu belgeyi, Türkiye'yi ziyareti esnasında Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'e de hediye ettiklerini, ancak onun bu belgeyi okumadığının belli olduğunu vurguladı.

Erdoğan, bu belgenin, 1526'da işgal altındaki Fransa'nın tutuklu kralı Françesko'ya Kanuni Sultan Süleyman'ın gönderdiği mektup olduğunu belirterek, konuşmasına şöyle devam etti:

'Mektubu aynen sizlere aktarıyorum; 'Ben ki sultanların sultanı, hakanların başı, krallara taç giydiren, Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in, Karadeniz'in, Rumeli'nin, Anadolu'nun, Karaman'ın, Sivas'ın, Zülkadriye'nin, Diyarbekir'in, Kürdistan'ın, Azerbaycan'ın, Acem'in, Şam'ın, Haleb'in, Mısır'ın, Mekke'nin, Medine'nin, Kudüs'ün, Arabistan'ın ve Yemen'in ve de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın gücüyle sahip olduğum nice ülkelerin sultanı ve padişahı olan Sultan Süleyman Han'ım. Sen ki Fransa ülkesinin kralı olan Françesko'sun. Kralların sığınağı olan kapıma mektup göndererek ülkenizin işgale uğradığını ve esir edilerek hapse atıldığınızı bildirmişsiniz. Bu durumdan kurtulmak için benden yardım istiyorsunuz. Gönlünüzü ferah tutun ve sakın üzülmeyin. Sadece Allah'ın dediği olur. Ne yapacağımı elçinizden öğreneceksiniz. Selim'in oğlu Süleyman. 1526, İstanbul.' İşte Türkiye'nin tarihinde bu vardır.'


'Dünkü oylama çok manidardır'

Bu ifadelerinin asla Fransız halkına yönelik olmadığını, Fransa'daki bu ayrımcı, ırkçı bazı hezeyan içinde olan yönetime karşı olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şunları dile getirdi:

'Tabii ki dünkü oylama çok manidardır. 557 kişilik bir parlamentonun içinden 55 kişinin katılımıyla yüzde 10 bile değil ve orada 11 kişinin ret verdiği, 30 küsur kişinin de 'kabul' dediği bir oyla böyle bir netice alıyorlar. Böyle bir sulandırılmış gayriciddi bir oylama olabilir mi? Eğer yüreğin varsa tüm grubunla parlamentoya girersin ve oylamanı orada yine yaparsın ama maalesef bunlarda o yürek yok, bunlarda omurga yok. Omurga olmuş olsa bunu böyle yaparlar. Bunu Avrupa Birliğinde de bize Fransa aynen bu şekilde yaptı. Hala aynı şekilde yapıyor.'

Başbakan Erdoğan, Sarkozy'den önceki Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın bunları yapmadığını, onun daha dürüst ve dik olduğunu kaydederek, 'Ancak ne olursa olsun, şunu bilmeleri lazım; Türkiye, Avrupa Birliği ile ne kadar birlik olmak istiyorsa Avrupa Birliği de Türkiye ile o kadar birlik olmak istediği sürece bir güç ifade edebilir. Aksi takdirde Avrupa birliği de eksik kalacaktır' şeklinde konuştu.

Türkiye'nin İspanya ile birlikte başlattığı 'Medeniyetler İttifakı'nı bugün de sürdürmesinin nedeninin dünya barışına katkı için olduğunu ve bu adres olarak da Avrupa Birliğini gösterdiklerini ifade eden Erdoğan, 'Ancak bunlarda ne yazık ki bu anlayış da yok' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hiç kimsenin endişe etmesine gerek olmadığını, her şeyin daha güzel olacağını söyleyerek, 'Türkiye, bugüne kadar onlarla buraya gelmedi. Türkiye, kendi insanı, kadını, erkeğiyle buralara geldi ve bundan sonra da gücünü aynı şekilde katlayarak artırmaya devam edecektir. Yeter ki biz İslamofobya karşısında hep birlikte tüm İslam dünyası el ele verelim, birlikte olalım, dünya barışına hep birlikte bu katkı sağlayalım diyorum. Biz de ayrımcılık olmayacak, biz de ırkçılık olmayacak çünkü biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdik, Yaradan'dan ötürü sevmeye devam edeceğiz' şeklinde konuştu.


12 yıl önce