|

FETÖ ve eğitimin kitlesel silaha dönüştürülme süreci

"FETÖ yapılanmasının Türk demokrasi tarihi ve siyasi hayatındaki 15 Temmuz’la birlikte görünür hâle gelen fonksiyonu, mahrem bir çekirdek yapılanmanın kitleleri yönlendirme ve kontrol edebilme bakımından ne kadar tehlikeli bir suç örgütü olduğunu gözler önüne serdi. Bu fonksiyon, elbette siyasi sonuçlarını açık bir misyon çerçevesinde icra etmekten çok toplumu etki altına almak için eğitimi silah gibi kullanmasıyla örüntülüdür. Bu bağlamda siyasi algısını Türkiye merkezinde analiz ederek eğitim stratejisine yönelmenin FETÖ’yü anlamak için daha doğru bir yol olacağı açıktır."

04:00 - 15/07/2022 Cuma
Güncelleme: 19:55 - 14/07/2022 Perşembe
Yeni Şafak
Gündem
Gündem
Doç. Dr. Kemal Şamlıoğlu
Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi

FETÖ’nün 15 Temmuz’a kadarki sistematik hamleleri, iktidarın temsil noktasındaki demokratik düzenine açgözlü bir iştah ile dâhil oluşuyla başlamadı. Devleti oluşturan temel dinamikler ile doğrudan mücadele etmekten çok, asimetrik olarak devlet içindeki güvenlik yapılarına sızan FETÖ, Türkiye’nin devlet politikasını ve diplomasisini sivil-asker ilişkisi üzerinden gererek, Türkiye’de 27 Mayıs’tan beri kötü bir gelenek hâline gelen darbeler ve vesayet anlayışını, toplumsal sinir ucu olarak diyalektik bir sekülerlik ve dindarlık üzerinden kurguladı. 28 Şubat sürecindeki sessizliği ve 28 Şubat konjonktüründe irtica kriterlerinden her seferinde muaf tutuluşu, yeri geldiğinde ileri demokrasi argümanlarına sığınışı, yeri geldiğinde ise İslâm davası adına cemaat anlayışına bürünmesi, çok iyi organize olmuş ve üst bir akılla strateji belirlediğinin tarihsel numunelerini anlaşılır kılmaktadır. Bir bakıma FETÖ, görüngü atmosferini ve simülasyonunu cemiyeti kör edip toplumun önüne koyarken; diğer yandan toplumsal belleğin manevi kodlarını yeniden dizayn edip, Türk eğitim sisteminin eksik noktalarını, lojistik olarak işgal etti. Gelinen noktada FETÖ, devlet mekanizmasında paralel bir yapılanmaya girerek bir kesimi; din, vatan ve bayrak değerlerine karşı kozmopolit, küresel ve yersiz-yurtsuz hâle getirdi. Milli birlik, milli irade ve adalet gibi kıymetlere karşı siyasal bir cemaat mantığının yer değiştirişi, FETÖ’nün kolektif bir mankurt-robot insan tipiyle aynı hedeflere yönelerek devlet idealindeki kılcal damarlardan atar damarlara kadar var olan akış ve işleyişi kesmeyi ve başka bir şeye dönüştürmeyi denemesiyle ve başarısızlığıyla sonuçlandı.

Bu bağlamda FETÖ’nün siyasi gündem belirlemek için yetişmiş insan sermayesini, yargı, siyaset ve kolluk üzerinden organize ederek bir siyasal yörüngeye oturtmak istediği dikkate alınırsa, bu çabaların devleti doğrudan güç kullanmadan ele geçirme, yönetme ve yönlendirme faaliyeti içinde olduğu, başka bir deyişle iktidar odağını 17-25 Aralık Kumpası ve 15 Temmuz askeri ayaklanmasına kadar anarşi ve terör yöntemleri kullanmadan süreci ilerlettiği görülecektir. Söz konusu tarihler ve özellikle FETÖ’nün; 15 Temmuz’da fiili olarak demokrasiyi feshetme ve milletin iradesini ortadan kaldırmaya yönelik terör ortamı oluşturduğu göz önüne alındığında; asimetrik yerleşme ve egemen olma stratejisindeki gizliliğin yani illüzyonun en temel dinamiği olan eğitim kavramının önemi ve hassasiyeti bir kez daha anlaşılacaktır.

Peki o hâlde FETÖ’nün eğitim stratejisi ve eğitimi siyasal bir araca dönüştürüp terörize etmesinin bileşenleri nasıl yorumlanabilir?

Öncelikle maarif, Türk İslâm dairesinin en temel medeniyet dinamiği olarak Anadolu irfanının mayasını teşkil ederken İslâm uygarlığının ilk kurucularından, son yaşatıcılarına kadar ehemmiyetli bir konu olmaktan beri kalmamıştır. İrfan ocakları, hikmetin sadece teorik boyutuyla ilgilenmeyip, onu aynı zamanda bir medeniyet problemine dönüştürmeyi başarabilmiştir. Müslüman bir kimliğin inşası; Selçuklu, Osmanlı ve Türkiye Cumhuriyeti’yle birlikte yaklaşık bin yıllık bir hâkimiyeti, neredeyse kadim Roma’yı bile geride bırakacak düzeyde devamlı bir tutarlılık içinde sürdürülebilmiştir. Bu bakımdan eğitim, İslâm uygarlığının sadece bir insani sermeye meselesi değil; medeniyet meselesi olmuştur. Avrupa Orta Çağ’ında eğitim, manastır ve kiliselerden bağımsız değilken; İslâm medeniyetinde tabiat bilimleri bağımsız rasathane ve medreselerde okutulmuştur. Başka bir deyişle Batı Patristik dönemini yaşarken İslâm beldelerinde yükseköğretim ve ihtisas, oturmuş kurumlarca yürütülmekteydi. Dolayısıyla eğitimin ehemmiyetli bu durumu ve hassas itibarı Türkiye Cumhuriyeti’nin son 40 yılında FETÖ olarak adlandırılan siyasal ayrılıkçı örgüt tarafından yara aldı. Fetullahçı Terör örgütü bütün faaliyetlerini cebri faaliyetler üzerinden silahlı bir mücadele olarak planlamamış; aksine eğitim ve kültür politikalarına sızmak ve yön vermek şeklinde dizayn etmiştir. Elbette bu durumun ortaya çıkmasında iki temel neden ve sonuç üzerinde durulabilir.

Birincisi Türk eğitim sisteminin eşitlikçi ve kapsayıcı temel anayasal niteliğinin zaman zaman ekonomik, siyasi ve toplumsal krizlerden sıkça etkilenmesi; bir anlamda toplumun her kesimini kuşatıcı lojistik alt yapının ve eğitim politikalarının yetersiz kalışıdır. Barınma, eşit öğretim hakkı ve burs gibi lojistik gerekliliklerin Anadolu insanı için tümüyle devlet eliyle yapılması ve bürokrasi işleyişindeki boşluklar, FETÖ’nün sistemi kopyalaması için yeterli fırsatı sağladığı gibi yetiştirdiği insan sermayesi adına “devletsizlik” hissini ve siyasal bir anti-devletçiliğin yani sadece mensup olunan cemaatin farkındalığıyla hareket edişin, ortak toplumsal davranış prensiplerinden ayrışmanın kapısını araladı. Devletin istemeyerek uzanamadığı, tutamadığı her el, FETÖ’nün zihinsel bir savaş makinesine dönüşme potansiyelini kendinde barındıracağı üzücü sonucu da doğuracaktır. Sadece bireysel bir ihata olmayan bu durum, Türkiye’nin kayıp nesillerini aşikâr kılarak, genç beyinleri zehirleyip, milletin ufkuna ve umutlarına gölge düşürmeye çalıştı.

Dolayısıyla FETÖ’nün küçümsenemeyecek küreselci niteliği, her ne açıdan bakılırsa bakılsın basit bir ideolojik veya dinsel ayrılmadan ziyade, farklı tehlikeli süreçleri tetikledi. Eğitim anlayışındaki manipülasyon biçimleri, idealleri uğruna iyi bir Müslüman, vatandaş, birey olma yolunu netleştiremeyen genç zihinleri telafisi mümkün olmayan bir uçuruma sürükledi. Bu bakımdan eğitim politikalarında izlenmesi gereken yöntem, yol ve idealler, çok kapsamlı bir ahlâkî değerler manzumesinden ölçütlenerek üzerinde düşünülmeli ve yürürlüğe konulmalıdır. Milli bir talim terbiye ve eğitim usulünün ıskalanması; dün ve bugün olduğu gibi yarın da her an hazır bekleyen tarihi örnekleri ve toplum üzerindeki ciddi tehlikeleri, yeniden görünür hâle getirecektir. Milli irade ve devlet devamlılığı bağlamında kararlı politikalar yürütüldüğü sürece, milletimizin istikametindeki yerli ve milli eğitimin önünde bu tarz yapı ve zararlı unsurlar tutunamayıp yok olmaya mahkûm olacaktır.

#15 Temmuz
#FETÖ
2 yıl önce