Asırlar önce yaşayan Müslüman ilim adamlarının, depremin nedenleri hakkındaki görüşlerinin, günümüz verileriyle örtüştüğü belirtiliyor. 'İslam Dünyasında Depremler ve Algılanma Biçimleri' adlı kitap, 20. yüzyılda şekillenen jeolojik ve sismolojik gözlemlerin ve fikirlerin, Ortaçağ Müslüman ilim adamları tarafından biliniyor olduğuna dikkat çekiyor. Kitabın yazarı Nuh Arslantaş, bu durumun, İslâm dünyasının Ortaçağ'daki ilmi seviyesinin önemli bir göstergesi olduğunu söylüyor. Tarih, depremi birtakım efsanelerle açıklamaya çalışan ve deprem esnasında kaçmanın caiz olup olmadığına kafa yoran ilim adamlarının varlığını da tespit ediyor.
Yeryüzünün şekillenmesinde depremin önemli bir rolü olduğu tesbitini yapan İbni Sina, depremlerin oluş sebebini, göklerin etkisi ile oluşan buharın toprak altında sıkışması neticesinde patlamasına bağlıyor. Bu, bugünkü teoriyi tam karşılamasa da, depremin sebebini basınca, strese bağlaması açısından son derece ileri bir teori olarak değerlendiriliyor. Günümüzde depremin, faylar üzerinde stres ya da gerilme ile biriken plastik enerjinin aniden boşalması sonucu meydana geldiği biliniyor.
Bazıları İbni Sina'dan etkilendiği tahmin edilen birçok ilim adamının da, aynı teoriyi yüzyıllar öncesinden dillendirmesi dikkat çekici bulunuyor. Bazı ilim adamları ise depremi, 'dünyayı boynuzunda taşıyan öküzün boynuzlarını sallaması' ve 'yeryüzünü taşıyan balinanın bazı yerlerini hareket ettirmesi' gibi efsanevi nedenlere dayandırıyor.
Nuh Arslantaş, İspanya'dan başlayıp Himalayalar'a uzanan Akdeniz-Himalaya deprem kuşağı, Kudüs'ten Antakya'ya kadar uzanan Ölüdeniz Fayı ve çeşitli bölgesel faylar üzerinde bulunan İslâm coğrafyasının tarihte de deprem etkinlikleri bakımından çok zengin olduğuna işaret ediyor. Anadolu ve Arap-Afrika plakası ile Kıbrıs yayı arasında bulunan Antakya, tarihte en çok yıkıcı deprem yaşayan şehirlerin başında geliyor. Buna rağmen Antakya her seferinde, Hristiyanlık için kutsal olması, Anadolu ile Yunanistan ticaret yollarının üzerinde bulunması ve Kudüs'e yakın olması gibi nedenlerle, çok kısa sürede yeniden imar edilmiş.
Deprem araştırmalarına en çok önem verenler ise, büyük depremlerin devletlerinin yıkılacağının alâmeti olduğuna inanan İranlılar. İranlılar'ın, bu araştırmaları içeren kitapların bulunduğu kütüphaneleri, depreme dayanıklı malzemeler kullanarak, deprem riski az olan şehirlerde kurdukları görülüyor. İranlılar'ın geliştirdiği depremden korunma yöntemlerinin, Hintliler ve Çinliler başta olmak üzere birçok medeniyete de örnek olduğu belirtiliyor.
İlgili kayaklar, Müslüman ilim adamlarının, depremlerin şiddetini ifade etmek için bazı terimler de kullandığını gösteriyor. Nuh Arslantaş, bu terimlerin, günümüzde kullanılan matematiksel şiddeti tahmin/tesbit etme imkanı olabileceğini kaydediyor.
----------------- imza------------------
----------------- imza------------------