|

Kadınlar Günü hutbesi Uçan Süpürge'den

Stockholm'de düzenlenen kadın konulu sempozyumda konuşan Uçan Süpürge Genel Koordinatörü Halime Güner, erkeklerin kadın hakları konusunda eğitilmesi için Diyanet'le birlikte çalıştıklarını ve 8 Mart haftası hutbesine katkıda bulunduklarını söyledi.

Yeni Şafak
00:00 - 28/05/2005 Cumartesi
Güncelleme: 16:49 - 27/05/2017 Cumartesi
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
---------------------------------- manset -------------------------------------------
---------------------- manset ---------------------
  • FADİME ÖZKAN / STOCKHOLM

    Kadın hakları konusundaki gelişmişliği ile tanınan İsveç'in başkenti Stockholm'de Moderat Parti ile AK Parti ortaklığında düzenlenen 'Kadının Toplumdaki Yeri' başlıklı sempozyumda konuşan Uçan Süpürge Genel Koordinatörü Halime Güner, erkeklerin kadın hakları konusunda eğitimini sağlamak için Diyanet'le birlikte çalıştıklarını ve 8 Mart Dünya Kadınlar günü dolayısıyla camilerde okunan hutbeye katkıda bulunduklarını söyledi. Türkiye'nin çok farklı bir dönemden hızla geçtiğini ve toplumun her kesiminin birbiriyle iletişim halinde olduğunu anlatan Güner, sözlerine "Ben ateistim" diye başladı ve şunları söyledi: "İletişim etkileşimi sağlıyor. Erkeklerin kadın hakları konusunda eğitilmesi amacıyla Diyanet İşleri Bakanlığı'yla birlikte çalışıyoruz. Diyanet'in davetiyle 8 Mart haftasının Cuma hutbesinin yazılmasına katkıda bulunduk. Böylece 15 milyon erkeğe ulaşmamız mümkün oldu. Kadın bilincini geliştirmek için 81 ilde çalışıyoruz ve çalışmalarımızda AK Parti hükümetinden büyük yardım ve destek alıyoruz."
    Açılış konuşmasını Gül yaptı

    Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne giriş sürecinde beklenen uyumu gerçekleştirmek, Avrupa Birliği değerlerini ve İsveç'in kadına yaklaşımını anlamak, karşılıklı görüş alışverişinde bulunmak amacıyla düzenlenen "Kadının Toplumdaki Yeri / Farklı Perspektifler" başlıklı sempozyum 24 Mayıs'ta arasında Stockholm'deki Parlamento Binası'nda gerçekleştirildi. Sempozyum iki ülke milletvekillerinin, akademisyen ve gazetelerinin katılımı ile üç oturum halinde yapıldı. 2006 yılında yapılacak seçimlerde iktidar olmasına kesin gözüyle bakılan Moderat Parti'nin Sosyal ve Siyasi Tartışmalar Vakfı Jarl Hjalmarson ile AK Parti ortaklığında düzenlenen sempozyumun açılış konuşmasını Dış İşleri Bakanımız Abdullah Gül yaptı. Gül, konuşmasında Türk kadının siyasete katılımının zayıf olduğunu ancak önümüzdeki seçimlerde kadın katılımının genişlemesi için AK Parti olarak gerekli desteği vereceklerini söyledi.

    Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacı var

    Partilerinin yüzyıllık bir parti olduğunu ve parlamentoda 55 milletvekillerinin bulunduğunu söyleyen Moderat Parti Genel Başkanı Gunilla Carlsson ise AK Parti'yi ve icraatlarını yakından takip ettiklerini söyleyerek "Genişlemek, güçlenmek isteyen Avrupa'nın genç, dinamik ve iyi eğitimli bir nüfusa ihtiyacı var. Türkiye bunu gerçekleştirebilir. Avrupa toplumu Türkiye'de kadın rolünün değişmesi ve güçlenmesinden çok etkilenecek." dedi. Carlsson İsveç'in cinsiyet eşitliğini sağlamış bir ülke olarak bilinmesine rağmen aile içinde şiddet, işsizlik ve eşit işe eşit olmayan ücret gibi sorunlarının olduğunu anlattı. Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit, hükümetin kadın-erkek eşitliği konusunda yaptığı çalışmaları anlatırken sempozyuma Amerika'dan katılan Monterey Institute öğretim üyesi Prof. Nüket Kardam ise global kadın hakları Türkiye'de hayata geçirilirken İslam değerlerinin dikkate alınmasının şart olduğunu vurguladı.

    Türkiye çok yol aldı

    Gaziantep'in ilk, Güneydoğu Anadolu bölgesinin tek kadın milletvekili olan AK Parti Gaziantep milletvekili Fatma Şahin'in kişisel siyaset deneyimini, AK Parti Kadın Kolları Başkanı Selma Kavaf'ın partinin kadın kolları teşkilatlanmasını anlattığı toplantının ikinci oturumunu yöneten Boğaziçi Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dekanı Prof. Binnaz Toprak ise, Türkiye'de kadınların siyasete girme isteğinin yüzde 38, ama temsilinin yüzde 4.4 oranında gerçekleştiğini, bunun aşılabilmesi için de kadınlar lehine pozitif ayrımcılık gerektiğini belirtti. İsveç Sosyal Demokrat Parti milletvekili Nalin Pekgül ise Diyarbakırlı bir ailenin çocuğu olarak 13 yaşında Türkiye'den ayrıldığını, İsveç Parlamentosunda müslüman Türk kadınını temsil ettiğini söyledi. İsveç Tıp Derneği Başkanı Eva Nilsson Bagenholm, İsveç'te kadınların erkeklere göre daha yavaş terfi ettiğini ve aynı meslekleri yapıyor olsalar bile erkeklerden daha düşük ücretler aldıklarını hatırlattı.

    Başörtüsü orta sınıf talebidir

    Sempozyumun tek erkek konuşmacısı Can Paker TESEV olarak 'demokrasiye yardım çalışması' yaptıklarını ve İmam Hatiplilerin hakları, başörtüsüne getirilen yasaklar, Silahlı Kuvvetlerin sivil inisiyatif üzerindeki etkisi, Kıbrıs, azınlık hakları gibi konularda çalıştıklarını anlattı. Türkiye köylü toplumundan orta sınıf toplumuna doğru bir geçiş süreci yaşadığını ve toplumun taleplerinin de buna bağlı olarak değiştiğini vurgulayan Paker, başörtüsü özgürlüğünü 'bir orta sınıf talebi' olarak tanımladı. Stockholm Ekonomi Üniversitesi Dr. Anna Pia Höök, İsveç'te kadınların iş hayatında üst düzey görevlerde az sayıda bulunduğunu anlatırken Alarko Holding Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Alaton Günyeli Türkiye'deki kadın girişimciliğini kişisel serüveniyle birlikte aktardı. İsveç ordusunun 20 yıl önce kadına açıldığını belirten Yüzbaşı Carin Amstrom ise şu an İsveç ordusunda yüzde 5 oranında kadın asker ve subay olduğunu belirtti. AK Parti milletvekilleri Zeynep Karahan Uslu hükümetin yaptığı yasal düzenlemeleri aktarırken Prof. Nüket Hotar son oturumu yönetti. İstanbul milletvekili hukukçu Nimet Çubukçu ise sempozyumun kapanış konuşmasını yaparak hükümetin kadın hakları konusunda çıkardığı yasaları anlattı.

    Batı'nın gözünde müslüman kadın bir 'imaj'dan ibaret
    Müslüman kadının batıdaki temsilinin bir imajdan ibaret olduğunu, gerçek olmadığını anlatan sosyolog-yazar Nazife Şişman ise şöyle konuştu: "Afrika'nın güney ucundan kuzeyde Tataristan'a, batıda ise Türkiye'den doğuda Afganistan'a kadar geniş bir coğrafyadaki kadınların sosyo-ekonomik ve siyasal durumundan bahsedilirken genel olarak "Müslüman kadın" terimi kullanılır. "Müslüman kadınlar" ortak bağımlılıklar, güçsüzlükler veya ezilme ile tanımlanan bir sosyolojik gruba dönüştürüldüğünde, ciddi bir sorun ortaya çıkmaktadır. Burada meseleyle ilgili hem çok şey söylenmekte, hem de hiç bir şey söylenmemiş olmaktadır. Bu terminolojide Müslüman kadınları dinden başka bir şeyin etkilemediği ön kabulü söz konusudur ve sanki Müslümanlar hiç değişmez, adeta tarih dışı bir hayat sürerler. Batıda, dünya üzerindeki tüm müslüman coğrafya için tek bir müslüman kadın imajı ve tanımı var. Müslüman kadın homojen ve duragan kabul ediliyor. Değişimi göze alınmıyor ve bu yanlış imaj müslüman kadının ayağına dolanıyor. Avrupa sürecindeki kültürel tartışmalar sadece kadın hakları ile ilgili olmadığı gibi, sadece "Avrupa birliği" ile ilgili de değildir. Bu aslında bizim ve tüm dünyanın geleceği ile ilgili bir tartışmadır. Bu nedenle geleceğimiz için, ümit ediyorum ki, "öteki"ni, kadın, din, kültür vs. çerçevesinde monolitik tanımlara hapsetmenin ötesine geçmemizin zamanıdır. Geleceğimizi birlikte kurarken bu gerçek dışı imajı silmemiz ve birbirimizi gerçekten tanımamız gerekiyor." Diyanet İşleri Başkanlığı'na bağlı İstanbul Kadın Vaizlerinden İlahiyatçı Fatma Bayram ise Kur'an-ı Kerim'de kadının kocasıyla mücadelesini anlatan 'Mücadele' adlı bir sure olduğunu söyleyerek "Kadının çalışması, ilim ve sanatla uğraşmasında dinen mahsur yoktur. İş hayatını değil ev hayatını seçen bir kadın da, bu tercihinden dolayı aşağılanmamalıdır." dedi.


    ----------------- imza------------------

    ----------------- imza------------------



  • #Arşiv
    #Yeni Şafak Arşiv
    19 yıl önce