|

Kene teyakkuzu

Sivas'ta bu yıl hastanelere 800 kene başvurusu yapıldı. Tedavi gören iki kişi öldü. Halk ve yetkili makamlar teyakkuzda. Başlatılan acil eylem planına Diyanet de dahil edildi. Bütün camilerde kene ile mücadele yolları hakkında bilgi veriliyor

Yeni Şafak
00:00 - 22/07/2006 Cumartesi
Güncelleme: 15:29 - 6/06/2017 Salı
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

Kene, İçanadolu ve Ortakaradeniz'de can almaya devam ediyor. Virüs taşıyan kenelerin en yoğun görüldüğü bölgede bulunan Sivas'ta, kene ile mücadele için 'acil eylem planı' hazırlandı. Sivas Tarım İl Müdürü Mehmet Kaya, kenenin Türkiye'deki anavatanının, ölümcül mikrobun ilk kez görüldüğü Kırım ve Kongo ile iklimsel açıdan benzerlik göteren Kelkit Havzası olduğunu söyledi. Kenenin 2002 yılından sonra ölümlere neden olduğuna dikkat çeken Mehmet Kaya, bunun nedenini şöyle açıkladı: "1985 yılından beri ülkemizdeki hayvan potansiyelinde önemli düşüş oldu. 1985'te 1,5 milyon olan koyun sayımız bugün 350'ye düşmüş durumda. Bu nedenle kene gibi kan emici hayvanlar, küçükbaş ve büyükbaş hayvanlara saldıramadığı için insanları besin kaynağı olarak görüyorlar."

MUHTARLARA KENE CEZASI

Keneye karşı yaptıkları Acil Eylem Planı'nda en büyük görevi mutharlara verdiklerini anlatan Mehmet Kaya, "Muhtarlara bu konuda ciddi bir eğitim verdik. Köylerindeki bütün kene vakalarından sorumlular. Hastayı bir an önce hastaneye yetiştirmek, bilgilendirmek ve kendilerine verilen formlara vak'aları kaydetmek zorundalar. Görevini yapmayan muhtar idari yönden cezalandırılıyor" dedi. Kaya, aldıkları tedbirler sayesinde, bu yıl ilde, keneden sadece iki kişinin öldüğünü anlattı. Eylem planı çerçevesinde film ve broşürler hazıladıklarını anlatan Mehmet Kaya, kenenin bir seferde 3-7 bin arası yumurta bıraktığını, ilaçlamanın kene yumurtasını öldürmediğini, doğaya zarar verdiğini söyledi.

ARAŞTIRMACILAR SİVAS'A AKIN ETTİ

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi, bu güne kadar en çok kene vakasına müdahele eden merkez. Kene için bölüm de oluşturulan hastaneye, dünyada virüslerle ilgilenen bilim adamları akın ediyor. Türkiye'de en fazla kırım kogo virüsü hastasının bulunduğu Cumhuriyet Üniversitesi Hastanesi'nde görev yapan Doç. Dr. Nazif Elaldı hastaneye hastalığın en yoğun olduğu bölge olan Kelkit Havzası illeri olan Tokat, Yozgat, Sivas ve Giresun'dan bugüne dek 400'e yakın kırım kongo virüsünden muzdarip hasta kabul ettiklerini söylüyor. Bu hastaların 21'i hayatını kaybetmiş.

RİBAVİRİN'İN HİÇBİR FAYDASI YOK

Üniversitede kırım kongolu hastalar için ayrı bir bölüm oluşturduklarını belirten Elaldı, burada hastalığın oluşumu üzerine dünyayı aydınlatacak önemli projelere imza attıklarını söyledi. Ayrıca hastalığın tedavisi konusunda da tıp alanına yeni bir veri sunduklarını belirten Elaldı, "Dünyada bilimsel çevrelerin tedavi için mutlak doğru görükleri Ribavirin isimli ilacın hastalar üzerinde hiçbir etkisi olmadığını gördük" diye konuştu.

KESİLEN TAVŞANDAN BİLE BULAŞABİLİR

Doç. Dr. Eladı hastalığın bulaşma yollarını anlatırken "Bir hayvan 10 güne kadar virüs taşıyabilir. Bu nedenle virüs taşıyan hayvan kesilirse kanından bile hastalık bulaşabilir" uyarısında bulundu.n SİVAS

VİRÜS GİDECEĞİ ÜLKEYİ SEÇİYOR

Kırım Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) virüsünün nasıl çıktığı ve ne şekilde yayıldığı konusunda değişik görüşler ileri sürülürken, Dünya Sağlık Örgütü'nün hazırladığı virüsün yayılma haritası biyoterör ihtimalini güçlendirdi. KKKA virüsünün Doğu'dan ve Güney'den yayılması ve Avrupa sınırlarına geldiğinde söz konusu hastalıkların gerileme eğilimi göstermesine, uzmanlar bilimsel bir açıklama getiremiyor. Haritada Türkiye'nin de yer aldığı Balkanlar, Ortadoğu ve Afrika'nın güney ve batı kısımlarını içine alan kırmızı noktalı bölgeler hastalığın görüldüğü coğrafyayı gösterirken, Batı Avrupa, Kuzey Afrika, Avusturalya kıtası hastalığın yayılma riski olmayan bölgeler olarak beyaz renkte gösteriliyor. Amerika kıtası ise sıfır risk taşıdığı için haritaya bile alınmadı. İsrail'de virüs gözükmezken, komşuları Suriye ve Mısır ile Arabistan'ın tamamı hastalığın görüldüğü ve görülebileceği bölge içinde yer alıyor.

  • ALİ EYVAZ / ANKARA

    Eker: Keneleri imha etme şansımız yok
    Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehmet Mehdi Eker, "Dünyadaki keneleri imha etme şansımız yok" dedi. Bakan Eker, makamında ziyaret ettiği Aksaray Valisi Sebati Buyuran'dan ilin sorunları hakkında bilgi aldı. Burada, bir gazetecinin "kırım-kongo hastalığının Türkiye'deki durumuyla" ilgili sorusu üzerine Eker, bu hastalıkla ilgili bakanlığın eğitim ve ilaçlama çalışması yaptığını söyledi. Proje hazırladıklarını ve 23 ilde uygulamaya geçtiğini dile getiren Eker, "Projeyle büyükbaş hayvanlar meraya girerken ve çıkarken ilaçlanacak. Ayrıca vatandaşlar çeşitli yollarla bu hastalığa karşı eğitilip bilgilendiriliyor" dedi. Hastalığa karşı korunmanın en iyi yolunun, hayvanların keneye karşı ilaçlanması ve korunması olduğunu belirten Eker, şunları kaydetti: "Bu yüzden 50 milyon YTL maliyetli projeyi hazırladık ve uygulamaya koyduk. Turizmi engellemek için biyolojik bir engelleme şeklindeki spekülasyonlara katılmıyorum. Bu hastalık 1945'ten bu yana görülen bir hastalık. Ülkemizde ise birkaç yıldır tespit ediliyor. Hastalığın göçmen kuşlarla taşındığına ilişkin bazı bilimsel iddialar var. Afrika'da oluyor ve sonra her yere taşınıyor. Bunun taşınması muhtemelen göçmen kuşlar, yabani kuşlar yoluyla oluyor. Tabii keneler de bunun sadece taşıyıcısı. Dünyadaki keneleri imha etme şansımız yok."

    Hutbe verildi

    Kene için başlatılan acil eylem planına, Diyanet de dahil edildi. Dün Sivas'taki bütün camiilerde, hutbe ve vaazlarda imam hatipler, kene ile mücadele yolları hakkında halkı bilgilendirdi.


    Ben geldim sen git kene

    Kene bu kadar gündemde olunca, batıl inançlar da devreye girdi. Köyün ileri geleni, keneyi dişiyle ezerek, bir kova dolusu suyun içine atıyor. Sonra ahırın kapısına gidip ayağını kaldırıyor ve tüm koyunları altından geçiriyor. Bu sırada, içinde kene bulunan suyu, süpürgeyle koyunların üzerine serperken, "Ben kene sen kene. Ben geldim sen git kene" diyor.



  • #Arşiv
    #Yeni Şafak Arşiv
    18 yıl önce