|

Kriz derinleşebilir birleşmeyen batar

Ekonominin aynası konumunda olan özel eğitim kurumlarında öğrencilerin ödeme öteleme oranının yüzde 5'ten yüzde 20'ye çıktığına dikkat çeken Bil Holding Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mustafa Aydın, 'Birleşmeyen batar' dedi. Dr. Mustafa Aydın, krizin tüm sektörlerde birleşme için fırsat olabileceğini vurguladı

Şükrullah Dolu
00:00 - 9/02/2009 Pazartesi
Güncelleme: 02:38 - 9/02/2009 Pazartesi
Yeni Şafak
Kriz derinleşebilir birleşmeyen batar
Kriz derinleşebilir birleşmeyen batar

Bil Holding Yönetim Kurulu Başkanı olan ve İstanbul Aydın Üniversitesi'nin de Mütevelli Heyet Başkanlığını yürüten Dr. Mustafa Aydın, özel eğitim kurumlarında öğrencilerin ödeme öteleme oranının yüzde 5'ten yüzde 20'ye çıktığını belirterek bunun genel ekonomideki kritik durumun bir yansıması olduğunu söyledi. UFRAD Başkanı olarak bir ayağı da reel sektörde olan Dr. Mustafa Aydın, verimsiz yatırımcı olan Türk girişimcisini birleştirmek için krizin bir fırsat olabileceğini vurguladı. "Birleşmeyen batar" uyarısını yapan ve franchsing modelinin işleyen bir birleşme modeli olduğunu hatırlatan Dr. Aydın'ın konuyla ilgili sorularımıza cevapları şöyle:

Küresel kriz eğitim sektörünü nasıl etkiledi?

Eğitim sektörü, halkın tüm kesimlerinden öğrencisi ile resmin tamanını gösteriyor. Eğitim sektöründe küresel krizi çok daha net görebiliyorsunuz. Hangi çocuk aidatını ödeyebiliyor, hangi çocuk ihtiyaçlarını karşılayabiliyor, hangi çocuk bunları öteleyebiliyor? bunlara baktığınız zaman resmi daha net görebiliyorsunuz.

ÖDEME ÖTELEMESİ ARTTI

Ödeme ve öteleme durumları nasıl gözüküyor?

Özel öğretim kurumlarında yüzde 5'lik bir ödenememe, öteleme (yeniden taksitlendirme) durumu her zaman makul karşılanır. Biz yıllık bütçe planlaması yaparken hep o yüzde 5'lik kısmı ayrı tutarız. Oysa bugün bu oran yüzde 20'lere yaklaşıyor. Yani öğrencilerin ödeyememe, eksik ödeme veya öteleme oranı yüzde 20'ye varıyorsa ekonomik krizin Türkiye'de nasıl bir tahribat yaptığını Türkiye'de çok net bir şekilde görebiliyoruz. Çünkü o çocuğun velisi bir işte çalışıyordu ve oradan ayrıldı. Bir iş yapan o işi yapamaz oldu, dükkanı kapatmak zorunda kaldı. Alacağını alamayınca vereceğini ödeyemiyor.

Akla hayale gelmeyen şirketler işçi çıkarıyor, 'Olur mu bu' diyorsunuz. Ancak yarın kendini korumaya almak için bunu yapmak zorunda kalıyor. Bunun anlamı şu: ekonomik kriz yarın kendini negatif yönde daha güçlü hissettirecek. Bu nedenle piyasayı hareketlendiren her türlü aksiyoner yapıyla birlikte tedbir alarak bu krizi en az zararla atlatmamız lazım. Bunun belirli kuralları var. Amerika'yı yeniden keşfedecek değiliz.

Yatırımcımız da müsrif... Türkiye bir yatırım çöplüğüne dönüştü. İstatistiki değerlere, bilimsel verilere bakmadan yatırım yapılıyor. Bir dükkan açıp bir ay sonra da kapatıyoruz. Babadan kalma usullerle, Anadolu ifadesiyle 'kabalama' iş yapıyoruz. Özellikle KOBİ'lerin biraraya gelerek, birlikte hareket ederek, güçlerini birleştirerek yatırım yapmaları, ortak aklı ortak ürüne dönüştürmeleriyle ancak bu kriz ortamından çıkılabilir.

ÖZEL OKULLAR ÖNCÜ OLABİLİR

Sizin sektörünüzde bu gerçekleşebilir mi?

Türkiye genelinde özel okulların yüzde 60'a yakını, yüzde 50'nin altındaki kapasiteyle çalışıyor. Biraz önce ifade ettiğim mahtıkla hereket edersek, özel okullar güçlerini birleştirebilirler. Mesela bir bölgedeki üç okul, kendi içlerinde fiziki altyapısı en iyi olanda güçlerini birleştirirlerse çok ciddi işletme sermayesi harcamadan yüzde 90 kapasiteye ulaşabilirler. Yüzde 30 işletme sarmeyesi ile yüzde 90'lık kapasite kullanımı mümkün. Bunu bütün özel okulların derhal yapması lazım. Yoksa hepsi batar gider.

Birleşerek kriz fırsata dönüştürülebilir mi?

Kesinlikle... Krizleri fırsata dönüştürme hadisesi budur işte... Tek kişilik memlekette kral olmayı biz her zaman istemişizdir. Ama artık dünya değişiyor. Batıyorsunuz, hâlâ neden ısrar ediyorsunuz ki! Bunun kaçarı, göçeri yok. Dolayısıyla hangi sektörde olursa olsun, KOBİ'ler güçlerini birleştirmeli. Ben artık, ortanın üstünde büyüklüğe sahip işletmelerin de birleşmesi gerektiğini düşünüyorum.

BAŞARILI BİRLEŞME ÖRNEĞİ

UFRAD Başkanı olarak en garantili yatırımın franchisenig olduğunu ifade ediyorsunuz. UFRAD üyelerinde kapanma oranı nedir?

Çok az, yüzde 5 civarında. Orta ölçekli işletmelerin biraraya gelmeleri ile kriz ortamında avantajlı konuma geleceklerini söylemiştim. Franchising sistemi de gücün birleştirilmesi demek. Ortak aklın ortaya konulması demek. Franchisingle siz güçlü bir şemsiyenin altına giriyorsunuz, rüzgar onu çeviremiyor, içine yağmur akmıyor. Şemsiye altına giren herkes sapını tutuyor. Böylelikle daha güçlü tutuluyor. Daha güçlü tutulduğu için de fırtınadan, yağmurdan etkilenmiyor. Bu nedenle franchising yöntemi her durumda kendini ticari olarak garantiye alan ve rağbet edilen bir yöntem. Ancak kriz ortamında ille de tercih edilen bir yöntem. Çünkü sizin normal zamanda yatırm yaparken taşımış olduğunuz risk, kriz ortamında 200'e, 300'e katlanıyor. Şu anda her ay 50'ye yakın başvuru olması, bu güven arayışının ifadesi. Biz KOBİ'lerin birleşmesini orada yapıyoruz zaten.

Zamanla 'Az olsun benim olsun' anlayışı yerini 'Ortak akla' bırakacak. Türkiye'de şu anda 800 marka var. Bunların 600'ü yerli marka. 2000 yılında Türk markası 150 civarındaydı. Dolayısıyla muazzam bir atılım ve gelişme var. Sektörün büyüklüğü 35 milyar dolar seviyesinde. Türkiye'de marka olup da bunu bilmeyen bir kesim de var. Hatta franchising verdiği halde bunun farkında olmayanlar var.

Bir hobiniz var mı?

Seyahati çok seviyorum. Seyahat ederken dinlenirim. Bir de okuyorum.

Neler okuyorsunuz?

Ekonomi okuyorum, tarih ve edebiyatı severim.


Global yüksek öğretim pazarından pay alabilmek için neler yapılabilir?

Son 10-15 yılda 11 milyar dolar parayı biz eğitim için dışarıya verdik. Bugün dünyanın birçok ülkesi girdisini eğitimle karşılıyor. ABD'den bir üniversite rektörü, bir Çinli öğrenciyi kazanmak için kalkıp Çin'e gidiyor. Biz ise bize gelen yabancı öğrenciyi almamak için gereken her şeyi yapıyoruz. YÖK kanunlarında yabancı öğrencinin üniversitelerimize gelmesini kolaylaştıracak değişiklik yapmamız lazım. Çin bize, 'İstemediğiniz kadar öğrenci göndereyim' diye baskı yapıyor. Yabancı Öğrenci Sınavı (YÖS) diye bir sınav ve kontenjan koyuyoruz. YÖS'ü normal bir yabancı öğrencinin geçmesi mümkün değil. Dolayısıyla çok sınırlı bir öğrenci geliyor. Gelenler de devlet bursuyla...

Çalışmayla ilgili tevsiyeniz?

Öncelikle plan, program, kararlılık ve istikrar... İş dünyasında kim olursa olsun kesinlikle plansız iş yapılmasın. Kesinlikle program yapmadan yola çıkmasınlar, güne başlamasınlar. Bir de kararlılık ve süreklilik... İkide bir karar değiştirip maymun iştahlılık yapmak işdünyasının en büyük düşmanıdır. Fırtına gelebilir, anafor olabilir, tutunsunlar. Ama tutunacakları dalı seçmeden önce de iyi düşünsünler.


Yüksek enerji seviyenizle dikkat çekiyorsunuz, sırrı nedir?

Akşamları 23:00 gibi yatarım. Sabah 03:00'de de kalkarım. Her kalktığım zaman deftere tarihi ve saati yazarım. 05:00'e kadar günü planlarım. Bunu yaparken dünyayı tararım. TV'de de BBC, CNN ve Arap kanallarını izlerim. Bu arada yaptığım programla ilgili olarak genel müdür, rektör ve dekanlar düzeyinde görev maillerimi gönderirim. 05:00-06:00 arası uyurum, Sonra duş, traş, kahvaltı.

Özel bir mönünüz var mı?

Klasik bir Türk kahvaltısı yaparım. 07:00'de evden çıkarım ve 7:30'da ofiste olurum. 12:00- 13:00 arası içerideki istirahat odamda 45 dakika istirahat ederim. Kalkıp bir duş alıp gardroptan kiyafetimi de değiştiririm. Birçok STK'da görevim olduğu için saat 22:00'ye kadar hayat devam eder benim için.



15 yıl önce