|

Müslümanlar ABD'yi yeniden inşa edecek

İslam'ın 21. yüzyılın hakim dini olacağını belirten Dr. Hofmann Batı'da İslam'ın yükseldiğini belirterek, "50 yıldan daha az bir süre içerisinde İslam Avrupa ve Kuzey Amerika'da belirleyici ana unsur olacak" dedi

Yeni Şafak
01:00 - 16/11/2004 Salı
Güncelleme: 11:11 - 26/05/2017 Cuma
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
---------------------------------- manset -------------------------------------------
---------------------- manset ---------------------

Müslüman entelektüellerin çabalarıyla İslam 21. yüzyılın hakim dini olacak diyorsunuz. Bu tezinizi destekleyen güncel tesbitleriniz nelerdir?

Batı'da şu anda gelişen tek din İslam. Doğu'da da İslam yüzyıl öncesine göre daha etkili ve insan sorunu anlamında daha duyarlı. Büyük Britanya nüfusunun sadece yüzde 3'ü Müslüman olmasına rağmen cumaya giden Müslümanların sayısının kiliseye giden Hristiyanlardan fazla olduğu kesin rakamlarla bilinen bir gerçek. Özellikle Lutheryan kilisenin Protestan bölgelerinde gitgide önemini yitirmesinden dolayı aynı fotoğrafı Almanya'da da gözlemleyebilirsiniz. ABD'deki azınlıklar arasında Müslüman nüfus akademik eğitim olarak en yüksek orana sahip. Batı'da İslam üzerine oldukça yüksek kalitede kitaplar yayınlanıyor. Doğu'da İslam üzerine Arapça yayınlanan kitaplardan daha fazla sayıda Batı'da İslam üzerine İngilizce kitap yayınlanıyor. Elli yıldan daha az bir sürede İslam Avrupa ve Kuzey Amerika'da belirleyici ana unsur olacak.

İslam'ın önümüzdeki süreçte Batı için neleri değiştireceğini düşünüyorsunuz?

İslamın Batı için yapabileceği en iyi şey en üstün ahlak değerlerini savunması. Batı ahlaki değerleri yitirmesinden dolayı yozlaştı. Oysa eskiden ahlaki değerlerinden dolayı Batı uygarlık kurabilmeyi başarabilmişti. Bu nedenle bazı Amerikalı Müslümanlar kendilerini son Amerikanlar olarak düşünüyorlar, çünkü onlar ABD'nin kurucu babalarının değerlerini yaşatıyorlar.

Müslüman entelektüellerin durumu ve yaşadığımız 'küresel terör' ortamında neler yapmaları gerketiğini düşünüyorsunuz?

11 Eylül'le beraber İslam'a yönelik eski önyargılar tekrar canlandırıldı. Biz, öncelikle Müslümanların yaptığı her yanlışın 'İslami' olarak yaftalanması eğilimine medya aracılığıyla direnmeliyiz. Hitler hiçbir zaman "Katolik Terörist" ya da Stalin "Ortodoks Despot" olarak suçlanmadı. Ve hiçkimse Şaron'un bir "Yahudi" savaş suçlusu olduğunu iddia etmedi. Fakat küçük bir Filistinli çocuğun eli bir taşa uzansa hemen "İslami Terörist"e dönüştürülüyor. İkinci olarak şunu kesinleştirmeliyiz, Kur'an ve Sünnet güç kullanımına ancak savunma amacıyla izin verir, saldırmayanlara karşı güç kullanımı yasaktır.

Batılı diplomat, siyaset ve düşünce adamları arasında Kur'an'a kafa yoran insanlar var mı?

Batı'da benim gibi düşünen çok sayıda Müslüman entelektüel var ve sayıları giderek artıyor. Onlar arasında Tarık Ramazan (şu anda Notre Dame Üniversitesi, Indiana'da İslam profesörü) ve Muhammed Kalish'i (Münster Üniversitesi'nde İslam profesörü) zikredebilirim. Benim gibi bir İşviçreli diplomat ile iki İtalyan büyükelçisi de İslam'ı seçti. Britanya'da Lordlar Kamarası'nda iki lord ve bir baron Müslüman.

İslam dünyasındaki farklı anlayışlar ve ekollerin geleceği sizce ne olacak?

İslami hukuk mezhepleri şimdiye kadar olduğundan daha az önemlidir. Batı Afrika'dan, Cezayir'den, Bosna'dan, Arnavutluk'tan ve Türkiye'den Müslümanlar Britinya'daki bir camide bir araya geldiklerinde onlar artık Şafii, Hanbeli veya Hanefi mezheplerine bağlı değil sadece ümmettirler. Yakın gelecekte Batı'da yaşayan Müslümanların karşılaştığı günümüz problemlerine cevap verilebilmesi için Batılı yeni bir İslami mezhebin doğması muhtemeldir. Zaten ABD'de Kanada'da ve Avrupa'da bulunan fıkıh konseylerinin verdiği fetvalar arttığında bu yeni bir mezhebi doğuracaktır.

Müslümanların İslam'ı 'temsil' sorunu olduğunu düşünüyor musunuz?

Batılılar - Prof. John Esposito gibi az sayıdakiler hariç- İslam hakkında hemen hiçbir şey bilmiyor. Tek bildikleri şey, yüzyıllardır düşmanlığa dayalı çarpıtmalar. Her Müslüman şahsen sorumluluk taşımaktadır. Eğer, alkolden, sigaradan kaçınırsa, temizse, çalışkansa ve komşularıyla iyi geçiniyorsa o İslam'ın paha biçilemeyen bir büyükelçisidir.

21. yüzyıl'da postmodern sekülarizm ile İslam arasındaki mücadele nasıl geçecek?

Dünyanın bugün, yüzyıl öncesine göre daha az dindar olduğuna inanmak bir yanlıştır. Mesela, post-modernizmin Amerika'daki dini sağ üzerinde hiçbir etkisi yoktur. Bugün Hristiyan Siyonistler tarafından yönetilen yeni bir Haçlı seferi ile karşı karşıyayız. Herhangi bir şekilde, kesin sınırlar boyunca "Medeniyetler çatışması" diye bir şey olmayacak.

Sık sık Türkiye'ye gidip geldiniz. Türkiye ve Türk aydını için neler söyleyeceksiniz

Türkiye geçtiğimiz yüzyıl boyunca İslami düşünce anlamında fazla etkili olamadı. Türk düşünürlerin kafaları Türklerin ulusal problemleri ile çok fazla meşguldü. Türk Müslümanlarının Nurcular, Süleymancılar, Mevleviler, Milli Görüş ve diğerleri şeklinde ayrılmış olmalarından dolayı üzüntü duyuyorum.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girme çabalarını nasıl karşılıyorsunuz?

Türkiye'nin AB üyeliği ülkenin demokratik eğilimini arttırmasına ve dini özgürlükler dahil insan hakları uygulamalarını yerine getirmesine yardımcı olur. Bu gelişmeden sadece ekonomi değil İslam da faydalanacak. Bundan dolayı Türkiye'nin AB üyeliğini destekleyen bazı laik kesimlerin bu işten soğuyacak olmalarına ve desteklerini çekecek olmalarına şaşırmam.

AB üyesi Türkiye merkez olacak
ABD'nin Irak politikası nereye doğru gidiyor?

Avrupa'nın aksine Amerikan politikasında din hâlâ önemli ve etkili bir role sahiptir. Şu an özellikle Hıristiyan Siyonistlerin de içinde yer aldığı Hıristiyan sağ olarak isimlendirilen kesimler çok güçlü bir konuma sahip. ABD Başkanlık seçimlerinde Bush'a ne ekonomik ne de terörizmle savaş gibi nedenlerden dolayı oy verdiler. Bush'u ahlaki-moral nedenlerden dolayı desteklediler. Genel olarak kürtaja, kamusal alanda homoseksüelliğin tanınmasına karşılar. Özellikle de cinsler arası evliliğe. Yeniden doğmuş bir Hıristiyan olarak Bush, Müslümanlara karşı yürütülen Haçlı saldırısının liderliğini yapıyor. Bu da Richard Perle ve Paul Wolofowitz gibi birçok siyonisti neden kendi yönetimine aldığını kanıtlıyor zaten. Irak'a saldırının asıl nedeni ne kitle imha silahları ne de petrol. Adına önleyici saldırı denilen ve günümüzdeki uluslararası hukuku ortadan kaldıran bu politikanın amacı, bizi geriletmektir. Kendimizi giderek etkisini artıracak Amerikan emperyalizminin yeni dönemi için hazırlamalı, bu yeni döneme hazırlıklı olmalıyız.

Bir diplomat olarak Türkiye'nin bu süreçte Batı'nın ve Doğu'nun sınırında bir ülke olarak politikalarını nasıl buluyorsunuz?
Bir yabancı olarak Türkiye'nin rolünün ne olması gerektiğini söylemek bana düşmez. Fakat öyle görünüyor ki, Türkiye jeopolitik konumundan dolayı, Doğu ve Batı arasında köprü olma konumu gereği, eğer isterse bu konuda etkin ve müdahil olacaktır. AB üyesi olarak Türkiye Doğu ile Batı'nın merkezinde daha büyük bir ülke haline gelecektir. Eğer Arap dünyası ile arasında yeni düşmanlıklar yaratılmazsa. Çünkü Genç Türkler döneminde uygulanan Pan-Türkist politikalar Arap dünyasında infiale ve kırılmaya yol açmıştı. O dönemden beri halifeliğin yeri hâlâ boş duruyor. Hâlâ bulunduğu yerde duruyor.

***

"İslam'da son derece canlı bir tartışma ortamı ve düşünce çeşitliliği mevcut. Bu çeşitlilik Peygamber'in de ifade ettiği gibi 'ümmet için bir rahmet' olabilir. Ama eğer İbn-i Rüşd günümüzde yaşasaydı ve fikirlerini bugün neşretseydi muhtemelen bazı çağdaş fanatik Müslümanlar tarafından katledilirdi." Bu sözler İslam'ı entellektüel bir beyin fırtınası geçirerek seçen Batılı diplomat Dr. Murad Wilfried Hofmann'a ait. Uzun yıllar Almanya Büyükelçiliği yapan ve NATO'da üst düzey görevlerde bulunmuş Hofmann Cezayir'deki görevi sırasında İslam'la tanışmış. Türkçe'ye çevirilen yeni eserlerinde Müslüman entelektüellerin çabalarıyla 21. yüzyılın İslam'ın altın çağı olacağını öngörüyor. Şu sözler de ona ait; "Gelecekte sadece İslam'a yöneltilen eleştirilere cevap veren ve savunmaktan başka bir şey yapmayan Müslümanların yerini, iddialı ve kendine güvenen Müslüman entelektüeller alacak!"

DR. MURAD WİLFRİED HOFMANN

1931'de Almanya'da doğdu. 1950'de New York' taki Union College'de üniversite eğitimine başladı. 1957'de Münih Üniversitesi Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra avukatlık yaptı. Aynı fakültede 'Hukuk Doktoru' oldu. 1961'de Bonn'daki Diplomasi Okulu'nu bitirdikten sonra Almanya Dışişleri Bakanlığı'nda göreve başladı. Sırasıyla Brüksel'deki NATO Enformasyon Dairesi Başkanlığı, Cezayir ve Fas Büyükelçiliği yaptı. Cezayir'in bağımsızlık savaşı yıllarında büyükelçilik görevi nedeniyle orada bulunan Hofmann İslam'la tanışmasını şu şekilde anlatıyor; "İslam'a yolculuğum Cezayir'in bağımsızlık savaşı sırasında başladı. Türkiye'de Süleymaniye Camii ve Mimar Sinan'ın Mısır'da ki eserleri, Tunus'ta EL- Karaviyyin Camii ve İspanya'da da (Sevilla, Kurtuba ve Granada'daki) muhteşem İslam sanatını görünce çok etkilendim. Gazali, İbni Sina ve İbni Rüşd'ü okuduğumda ise sersemledim. Arayışım Muhammed Esed'le tanışınca son buldu ve Müslüman oldum." M. Wilfried Hofmann'ın dünyanın birçok diline çevrilen kitapları Türkiye'de Çağrı Yayınları'ndan basıldı.

  • FATMA DURMUŞ / İSTANBUL


    ----------------- imza------------------

    ----------------- imza------------------



  • #Arşiv
    #Yeni Şafak Arşiv
    19 yıl önce