|

'On yüz bin milyon Matrix'çik topladım!'

"AVCI" AVINA BAKIYORAmpec Genel Müdürü Nilüfer Sapancılar, son haftaların olay filmi "Matrix Reloaded"ın şirketin girişimleriyle ele geçirilen onbinlerce korsan CD'sinden birini incelerken... O, Türkiye'deki korsan film üreticileri için tam bir "korkunç yenge", hem merdiven altında CD çoğaltanların hem de bunları satanların en büyük kâbusu... Hayatını korsan film sektörüyle savaşmaya adayan Ampec Genel Müdürü Nilüfer Sapancılar'ın en kızdığı şey ise "Amerikan ekonomisine darbe vuruluyor" söylemiyle korsancılığın mâzur görülmesi. Çünkü, Sapancılar'a göre yasadışı film ticaretinden doğan büyük ekonomik zarar Hollywood'un değil, yine biz Türklerin kalesine giriyor!

Yeni Şafak
00:00 - 4/06/2003 Çarşamba
Güncelleme: 18:08 - 22/05/2017 Pazartesi
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv

---------------------------------- manset -------------------------------------------
---------------------- manset ---------------------

----------------------- spot -------------------------
O, Türkiye'deki korsan film üreticileri için tam bir "korkunç yenge", hem merdiven altında CD çoğaltanların hem de bunları satanların en büyük kâbusu... Hayatını korsan film sektörüyle savaşmaya adayan Ampec Genel Müdürü Nilüfer Sapancılar'ın en kızdığı şey ise "Amerikan ekonomisine darbe vuruluyor" söylemiyle korsancılığın mâzur görülmesi. Çünkü, Sapancılar'a göre yasadışı film ticaretinden doğan büyük ekonomik zarar Hollywood'un değil, yine biz Türklerin kalesine giriyor! ----------------------- spot -------------------------
ALİ MURAT GÜVEN

Evde film izlemeye meraklı olanlar hemen hatırlayacaktır; yeni bir video CD ya da kaset satın alıp cihazınıza taktığınızda, filmden önce ekranda "korsan kopya üreten ve satanlara yönelik" geleneksel bir uyarı yazısı belirir. Bu akan yazının en sonunda da "Ampec Korsan Film İhbar Hattı" başlığıyla bir telefon numarası sunulur izleyiciye.

Millet olarak ispiyonculuğu pek sevdiğimiz söylenemez, aksine ispiyoncuları gündelik hayatımızda oldukça ağır ifadelerle anarız. Belki de bu yüzdendir ki bir çok sabırsız izleyici bu uyarıdan içten içe rahatsızlık duyar ve kumandasıyla zıplatarak alelacele aşar sözkonusu yazıyı. Ancak, topu topu 20-30 saniye ekranda kalan o uyarı yazısı, yıllardır dünya çapında sürdürülen amansız bir savaşın simgesi aslında. Film yapımcılarıyla korsan film üreticilerinin hiç bitmeyen savaşı bu. Ve pek çoğumuzun -jeneriklerdeki bu uyarısından başka- hakkında hemen hiç bir şey bilmediğimiz Ampec Ltd. Şti. de bu savaşın "film yapımcıları" cephesinin Türkiye'deki başkomutanı.


"Ya yardan geçeceğiz, ya serden"

Ampec, dünyanın en büyük yedi film üreticisinin kurduğu, merkezi Los Angeles'taki MPA (Motion Picture Association) adlı meslek birliğinin Türkiye'deki temsilcisi. Bu birliğin üyeleri sinema dünyasının hepimizce gayet iyi tanınan markalarından oluşuyor: Metro Goldwyn Mayer, Paramount, Universal, Warner Bros, Sony/Columbia/Tristar, Disney/Buena Vista ve Twentieth Century Fox.

İşte Ampec de MPA'in dünya çapındaki korsanlıkla mücadele programının stratejik öneme sahip bir kolu olarak 1987 yılında İstanbul'da kurulmuş. O tarihten bu yana, hem MPA-ABD'deki bu yedi kurucu üye, hem de Türkiye özelindeki diğer üyelerinin hukuksal haklarını korumak için kararlı bir mücadele veriyor. Umut Sanat, Tiglon, Palermo, Özen ve UIP, Ampec'in yukarıda sayılan kurucu üyelerinin yanısıra birliğe sonradan katılan yerel ölçekteki üyelerden yalnızca bir kaçı. Hepsinin de bu merkezden bir tek talebi var: "Filmlerimizin korsan kopyalarını piyasaya sürenlere bu dünyayı dar et!" Ampec bu talebe cevap verebilmek için kalabalık bir araştırmacı ve hukukçu ordusu istihdam ediyor. Önce müfettişler üretim ve satış kaynaklarını saptıyor, ardından da avukatlar polisin desteğini alarak bu noktalara baskınlar düzenliyorlar.

Türkiye'nin uzun yıllar boyunca "korsan fikir ve sanat eserleri" konusunda tüm dünyada çok kötü bir şöhreti olduğunu anlatan Ampec Genel Müdürü Nilüfer Sapancılar, AB başvurusuyla birlikte hem devlet, hem korsan film üreticileri, hem de tüketiciler açısından artık denizin bittiğini, bütün tarafların AB uyum yasalarının hayata geçirilmeye başlandığı bu yeni dönemeçte artık kendisine bir çeki düzen vermesi gerektiğini vurguluyor. AB üyesi bir ülkede, binlerce kişinin ortak emeğinin ürünü olan bir filmin kaldırımlarda berbat CD kopyalarının satılmasının imkânsız olduğunu hatırlatan Sapancılar, "Ben bir Türk olarak Ampec'te Amerikan çıkarlarının değil, evrensel fikir haklarının savunuculuğunu yapmaktayım. Korsan filmcilik çağdaş bir hırsızlık türüdür, ancak uzun yıllar piyasaya egemen olan çarpık mantık bunu hiç böyle görmedi" diyor. "Korsan film sektörünü yönetip yönlendirenler anti-Amerikan söylemden güç alıyorlar. Bilinçli bir çabayla 'Ne kadar çok korsan ürün satın alırsanız Amerikan ekonomisine o kadar çok zarar vermiş olursunuz' mesajı yayılıyor topluma. Oysa, işin gerçeği son derece farklı. Bu ülkeye yasal olarak giren her yabancı film, gösterimi ve çoğaltımı için belli teknik işlemlerden geçiyor, bu da sektörde dublaj stüdyolarından altyazı baskılarını yapanlara, çevirmenlerden makinistlere, sinema salonu işletmecilerinden reklam materyallerini basan matbaalara dek yüzlerce kişinin ekmek yediği ciddi bir iş potansiyeli oluşturuyor. Filmlerin batılı yapımcılarının oluşan bu katma değerden aldıkları pay taş çatlasa yüzde 15-20'dir, yüzde 80'lik bir gelir ise yine Türkiye'de kalmaktadır. Belediyeler ve devlet bir filmin gösterim sürecindeki tüm bu aşamalardan ayrı ayrı vergi geliri elde ediyor. Oysa, kayıtdışı korsan sektöründe bunların hepsinin üzerine kocaman bir çizgi çekin. Amerikan sinema endüstrisinin bir takvim yılında Türkiye'de oluşan kaçaktan kaybı 35-40 milyon dolar civarındadır. MPA üyeleri bu kaçakla batmaz, çünkü dünya çapında bir pazara sahipler."


"Asıl zarar gören, Türk sinema endüstrisi"

"Öte yandan, bizim ulusal sinema sektörümüz aynı miktarda maddî kayba uğruyor ve bu kaçaklardan da inanılmaz zarar görüyor. Çünkü Türkiye'deki üretim maliyetleri çok daha düşük, bu parayla düzinelerce yeni film çekilebilir ve yepyeni salonlar açılabilir. Meselâ, 'O Şimdi Asker' filminin korsan kopyaları Amerikalılara mı zarar verdi, yoksa Türk sinemasına mı? O filmin daha kurgu masasındaki tamamlanmamış bir kopyasını çalıp piyasaya sürdüler. Onbinlerce kişi evlerinde henüz bitmemiş olan bir filmi izledi. Sinema sektöründe son yıllarda gözlenen hareketlenmeden umutlanıp açılan bir sürü kaliteli salon, şimdilerde işletme giderlerini dahi karşılayamaz durumda. Yabancı sermayenin bir kısmı korsan yüzünden Türkiye pazarından çekildi, kalanlar da gelecek için karar verme aşamasındalar. Çünkü, milyonlarca dolar harcanarak açılan süper konforlu bir salonun önünde, orada gösterilen yeni bir filmin korsan CD'si satılıyor. Öte yandan, korsanı önleyemediğimiz zaman batılılar bizi bu sefer daha başka sektörlerde cezalandırıyorlar. Bir bakıyorsunuz tekstile, bir bakıyorsunuz gıdaya kota gelmiş. Meseleye nereden bakarsanız bakın, emperyalist mantıkla bu yöntemle savaşma iddiası tutarsız. Eğer kimi tüketicilerin hedefi gerçekten buysa, o zaman ulusal bir sinema endüstrisinin varolma çabasına bandrollü yasal CD satın alarak, bilet alıp sinemaya giderek destek vermeleri gerekir. Oysa korsanlar yerli-yabancı ayırdetmeden tüm bir sinema sektörünü felç ediyor."


"Ben, Matrix'i yapan dingilim!"

Nilüfer Sapancılar ile sohbetimizin sonunda sözü, korsan film sektörünün son haftalardaki flaş ürünü "Matrix Reloaded"e getiriyoruz. Gazetelerde ve televizyon kanallarında mutlaka gözünüze çarpmıştır, filmin tüm dünyada aynı anda gösterime girdiği 16 Mayıs günü çeşitli kentlerde yapılan operasyonlarda binlerce "korsan Matrix CD'si" ele geçirilmişti. Sapancılar'a bu operasyonun da kendisinin başının altından çıkıp çıkmadığını soruyoruz, "Elbette ki bizim işimizdi" diyor. Ampec'in yalnızca bir haftada ele geçirdiği korsan "Matrix Reloaded" miktarı 50 bin CD dolayında. "Bu, ayzbergin yalnızca görünen yüzü" diyor ve ekliyor: "Gösterim günü piyasaya sızan berbat bir kopyadan hâlâ mantar gibi yeni CD'ler üretmeye devam ediyorlar. Her kentte emniyet güçleriyle işbirliği halindeyiz, sürekli toplatıyoruz ancak yine de başedemiyoruz. Bu iş yalnızca polisiye önlemlerle olmaz, tüketicilerin kesinlikle bilinçlendirilmesi gerekiyor."

"Matrix Reloaded"in yasadışı sürümü, kabul etmek gerekir ki korsan film sektörü açısından yeni bir dünya rekoru oldu. Kendi alanındaki bu garip rekoru Nilüfer Hanım da kabul ediyor: "Tüm araştırmalarımıza rağmen, master kaydın geldiği ülkeyi tesbit edemedik. Film, gösterime girdiği komşu ülkelerden birinde sinema perdesinden kamerayla çekilmiş, aynı gün uçakla Türkiye'ye ulaştırılmış ve binlercesi çoğaltılıp yine aynı gün piyasaya sürülmüş. Tabiî, böylelikle Türk ekonomisi bir kez daha avucunu yalamış oluyor. Ne bandrol, ne devlete vergi, ne de sektöre en küçük bir girdi sözkonusu. Bütün gelir, vergi levhası bile bulunmayan üç-beş korsan üreticinin cebine giriyor. Hâl böyleyken hâlâ korsan filmciliği savunanlara pes doğrusu diyorum, başka da birşey demiyorum."

Nilüfer Sapancılar, "Matrix Reloaded"in korsan kopyasını izlediğinde gördüğü kalitesizlik karşısında başından aşağı kaynar sular döküldüğünü söylüyor. "Piyasada dolaşan kopya, ses ve görüntü açısından tam bir felaket" diyor, "Çok acele üretildiği için CD'lerin bir çoğu zaten yanık çıkıyor. Bu da tüketicinin verdiği 2-2,5 milyonun direkt çöpe gitmesi demek. Ayrıca filmin altyazılarını hazırlayan meçhul vatandaşın öyle bir çeviri mantığı var ki akıllara ziyan. Sözgelimi, Neo'nun gizli odaya girip Matrix'in mimarı olan kişiyle karşılaştığı sahnedeki altyazı aynen şöyle: ''Merhaba Neo, ben Matrix'i yapan dingilim!'

Bırakın görsel kaliteyi, korsancılar artık tüketiciyle bu şekilde resmen alay ediyorlar!"



----------------- imza------------------

----------------- imza------------------



#Arşiv
#Yeni Şafak Arşiv
21 yıl önce