|

S-400’le barışı garantiye alıyoruz

Cumhurbaşkanı Erdoğan, S-400 alımının Türkiye için keyfi, isteğe bağlı bir tercih değil zorunluluk olduğunu söyledi. Erdoğan, “Biz, S-400’leri alarak savaşa hazırlanmıyoruz. Barışı ve kendi milli güvenliğimizi garanti altına almaya çalışıyoruz” diye konuştu. Vahdettin Köşkü’nde gazete, televizyon temsilcileriyle bir araya gelen Erdoğan, Pençe harekatıyla ilgili şu bilgileri verdi: Sürecin sonunda artık Kandil diye bir tehdit kaynağı kalmayacağına inanıyorum. Kandil’e alternatif Sincar’ı inşa etmeye çalıştılar, bunu başaramadılar. Fırat’ın doğusundaki terör koridorunun ucunu da kapatmış olacağız.

Hüseyin Likoğlu
04:00 - 15/07/2019 Pazartesi
Güncelleme: 01:55 - 15/07/2019 Pazartesi
Yeni Şafak
Gazete ve televizyon 
yöneticileri, Vahdettin 
Köşkü’nde Cumhurbaşkanı 
Erdoğan ile bir araya geldi.
Gazete ve televizyon yöneticileri, Vahdettin Köşkü’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan ile bir araya geldi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gazete ve televizyon yöneticileri ile Vahdettin Köşkü’nde bir araya geldi. S-400 sistemine ilişkin tanıtım filmi de gösterilen toplantıda Erdoğan, şunları söyledi: Ülkemizin, S-400 alımı ve süren tartışmalar bize, milletimizin sağduyusu ve irfanı ile bunların sesi olduğuna inandığım medya duyarlılığının tüm gücüyle ayakta olduğunu göstermiştir. İnşallah hepimizin ortak geleceğini ilgilendiren diğer tüm hususlarda da benzer bir kenetlenme ortaya koyacağımıza inanıyorum.

VEHME DEĞİL OLGULARA DAYALI:
Türkiye’nin milli güvenlik hassasiyetleri, herhangi bir vehme veya örtülü başka bir amaca değil, tamamen olgulara dayalı. Coğrafyamız, binlerce yıldır hep cazibe merkezi olmuştur. Geldiğimizden beri kesintisiz mücadele içindeyiz. Bu toprakları vatan kılma çabamıza yönelik tehditler daima olmuştur, bundan sonra da olacaktır.
DÜNYA SANCILAR YAŞIYOR:
Dünyada ve bölgemizde yeni yapılanmaların sancıları yaşanıyor. Ülkemiz kritik sınamalar karşısında tutarlı ve ahlaki politikadan taviz vermedi. Suriye meselesinde, Mısır’daki, Libya’daki, Katar’daki pek çok Afrika ülkesindeki gelişmelerde hatta Venezuela hadisesinde tutarlı ve ahlaki çizgide hareket etti. Suriye’den Türkiye’ye yönelik terör tehdidi tırmandı.
GÜVENLİK ARAYIŞINA GİRİLDİ:
NATO’ya en büyük desteği veren ülkelerden olan Türkiye, bu tehdit karşısında güvenliği için arayışlara girdi. Kimi NATO üyesi ülkeler geçici olarak hava savunma sistemleri gönderdi. Türkiye’ye geçici olarak konuşlandırılan hava sistemlerinin bir kısmı sökülüp geri gönderildi. Türkiye, ABD’ye başvurdu. Bize o zaman Patriotlar satılmadı. Amerika’dan sonuç alamayınca, Çin ile görüşmeler yaptık. talebimizi karşılayacak nitelikte somut bir ürün olmadığı için Rusya’ya yöneldik.
İDLİB’DE RUSYA İLE İŞBİRLİĞİ:
Terör koridorunun batı kanadında Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekatlarıyla önemli ölçüde kırdık. Aslında Sayın Obama, döneminde bir Zeytinlik Operasyonumuz önümüzdeydi. Fakat ne kadar konuştuysak masada kaldı. Sahada Rusya ile işbirliği halinde İdlib’deki durumu stabil hale getirdik.
  • SAVAŞA HAZIRLANMIYORUZ:
    Ortaya çıkan tablo, Türkiye’nin S-400 hava savunma sistemi tedarikinin tamamen kendi toprakları içinde ve bölgesinde barışı koruma amaçlı olduğunu göstermektedir. Biz, S-400’leri alarak savaşa hazırlanmıyoruz. Barışı ve kendi milli güvenliğimizi garanti altına almaya çalışıyoruz. Savunma sanayimizi geliştirmeye yönelik diğer tüm atılımlarımızın da amacı budur. Evet bizim tüm hazırlıklarımızın gayesi şu anda barışı korumaktır.
BAŞIMIZA GELEBİLECEKLER:
Türkiye içi siyasette ve ekonomide özellikle de savunma sanayinde güçlü olmal bir tercih değil, zorunluluk. Hiç uzağa gitmeye gerek yok. Şöyle, çeyrek asır önce Bosna Hersek ve Kuveyt, daha yakın tarihte Irak, Suriye, Ukrayna, Yemen, Katar meseleleri, İsrail’in bölgedeki yayılmacılığının yol açtığı sorunlar, güçlü olunmadığında nasıl bir sonuçla karşılaşılacağına işaret ediyor.
2020’DE TAMAMI GELECEK:
Zira siyasette bile şu anda S-400 konusunda maalesef adeta Amerika’nın temsilcileri gibi gayret edenler var. Onları savunanlar var. Bu şekilde parlamentomuzun içerisinde hangi düşünceler nasıl tezahür ediyor, hepsi ortada. Bu keyfi değildir, bir zorunluluktur ve bu zorunluluğun bir gereği olarak devam ediyor. İnşallah yılsonuna kadar belli bir bölümü ve 2020’nin nisan ayına kadar tamamıyla bu işi bitirmiş olacağız ve çok daha öz güven içerisinde yolumuza da devam edeceğiz.
O ZAMAN PATRİOT VERİN:
ABD ile orta yolun en önemlisi F-35. Ortağız. 9 ülkeden biri biziz. Taksitlerimizde aksama yok. İlla S-400 almamızı istemiyorsanız ‘verin bize Patriot’ diyoruz. O da olsun o da olsun elimizde. Bize farklı bir alternatif getirmiyorlar. Özellikle F-35’te sadık kaldığımıza göre, karşımızdakilerin de aynı sadakati göstermesini diliyorum.
RUBLE İLE Mİ DOLARLA MI?:
Rusya ile Türkiye ticarette tam manasıyla rubleye geçemedi. Merkez bankalarımızın tavrı maalesef etkili. Bürokratik oligarşi diyoruz ya oralarda tıkanıklıklar var. S-400’ü yüzde 3 faizle çok uygun kredi ile aldık. Rusya ile yerli paraya çok önemli.

Pençe Harekâtları ile hedef Kandil

KORİDORUNUN UCUNU DA KAPATACAĞIZ:
Kuzey Irak’taki duruma değinen Erdoğan, “Pençe ve Pençe-2 Harekatları şu anda başarıyla devam ediyor. Bu sürecin sonunda artık Kandil diye bir tehdit kaynağı kalmayacağına da inanıyorum. Kandil’e alternatif Sincar’ı inşa etmeye çalıştılar. Orası temizlenmiş durumda. Ve bunu başaramadılar. Başaramayacaklar. Böylece Fırat’ın doğusunda kökleştirmeye çalıştıkları terör koridorunun ucunu da kapatmış olacağız” dedi.
GÜVENLİ BÖLGE HAZIRLIĞIMIZ VAR:
Türkiye’nin güneyindeki askeri hareketliliğe de değinen Erdoğan, “Burayı terör koridoru ilan etmişlerdi. Amerika’nın Münbiç’i boşaltma sözleri vardı. Ne yazık ki boşaltılmadı. Arap aşiretler ‘temizleyeyim’ diyorlar. Hedef Münbiç’i sahiplerine teslime etmek. Telabyad ve Tel- Rıfat’ta çalışmalarımız var. Terör bölgesini bir güvenlik bölge yapma hazırlığımız var. Bu güvenli bölgeyi koruma adımlarını atıyoruz. Kararlı bir şekilde TSK yoluna devam ediyor” diye konuştu.
MEB ADIMI ATILIR:
Libya ve Türkiye’yi tehdit eden General Hafter’e de değinen Erdoğan, Hafter’in uluslararası tanınılırlığı olmadığını söyledi. Erdoğan, “Libya ile eskiden kalan askeri işbirliği anlaşmamız var. Oradaki dengeler değişti. Savaş biter. Libya ile olan şu anki münasebetlerimiz mühnasır ekonomik bölgeyi etkileyecektir. Kaddafi’nin son döneminde bu adımları atıyorduk. Mısır’da da iyi bir durum söz konusuydu. Mursi ile çalışmalarımız vardı. Mübarek dönemine ilişkin de çalışmamız vardır. Mühhasır ekonomik bölge haritası bambaşkaydı. Libya ile gelişmede süratle bir gelişme alırsak, münhasır ekonomik bölge konusunda adım atılır. Gerek kuzeyde, gerek güneybatıda bazı adımlar atacağız” şeklinde konuştu.

Altımızı oydurtmayız

  • DOĞU AKDENİZ’DEKİ HAKLARIMIZ:
    Türkiye’nin güvenlik hassasiyetini tetikleyen bir diğer gelişmenin Doğu Akdeniz’de yaşandığını belirten Erdoğan, “Türkiye’nin ve Kıbrıs Türklerinin, Doğu Akdeniz’deki haklarını, hukuklarını, çıkarlarını yok sayan anlayışın bölgeye çöreklenme çabalarına karşın somut adımlar atıyoruz. Halen Fatih ve Yavuz sondaj gemilerimiz, bunun yanında da Barbaros Hayrettin Paşa Sismik Araştırma Gemimiz, bölgede faaliyetlerini tüm tehditlere aldırmadan sürdürüyor. Bu gemilerin güvenliğini sağlamak amacıyla tabii yanlarında Deniz ve Hava Kuvvetlerimizin unsurları da bulunuyor” diye konuştu.
DURUŞUMUZ DİKTİR:
Doğu Akdeniz konusunda Erdoğan, “Burada koparılan kıyametler bizi ilgilendirmiyor. Biz işimize bakıyoruz. KKTC’de bizim soydaşlarımız var. Burada üç garantör ülke var. Söz söyleme hakkına sahibiz. AB bu süreçte yer almış ama üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmemiştir. AB KKTC’deki Türklerin haklarını savunmadı. AB verdiği sözleri yerine getirmedi. AB hala tek taraflı hareket etmeye devam etmektedir. Biz buna eyvallah mı edeceğiz. KKTC’deki soydaşlarımızın haklarını garantör olma hasebiyle atıyoruz. Buradaki duruşumuz diktir” dedi.
ALTIMIZI OYDURTMAYIZ:
Balkanlar’ı, Doğu Avrupa’yı, Kafkasya’yı, Orta Asya’yı da aynı çerçevenin içinde düşünmek gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Çünkü buralarda yaşanacak her meselenin ucu, eninde sonunda gelip mutlaka ülkemize dayanacaktır. Bu sebeple en küçük bir boşluğa meydan vermeden, rehavete kapılmadan, altımızın oyulmasına fırsat tanımadan gereken her durumda inisiyatif kullanmakta tarafız” diye konuştu.

Türkiye’ye Nobel verilmeli

BARIŞ ÖDÜLÜ:
Suriye başta olmak üzere bölgedeki çatışmalar ve krizlerden kaçan 4,5 milyona yakın insanın Türkiye’de sükunetle barındırılıyor olmasının dahi başlı başına bir başarı olduğunu dile getiren Erdoğan, “Aslında Türkiye’ye tamamen kendi fedakarlığı ile yürüttüğü bu sığınmacı politikası sebebiyle Nobel Barış Ödülü verilmesi gerekir. ‘Nobel’ dediğiniz zaman ‘adalet’ diyorlar. Türkiye’den başka bunu dünyada yapan bir başka ülke var mı? Yok. Peki niçin bu konu ele alınmıyor veya niçin değerlendirmeye tabi tutulmuyor. Bu gayretleri herhangi bir karşılık beklediğimiz için değil sadece kültürümüzün de gereği bu adımları atıyoruz” diye konuştu.
TAKDİR YERİNE CEZA:
Erdoğan, Türkiye’nin bölgesini istikrara ve güvenliğe kavuşturma çabaları sebebiyle takdir edilmek yerine cezalandırılmaya çalışıldığını belirterek, “Mesela, Suriye krizinin çözümü ‘Gelin, Suriye sınırlarımız boyunca, bir güvenli bölge oluşturalım.’ Bu bölgeyi teröristlerden tamamen arındırarak ülkemize ve diğer yerlere sığınan Suriyelilerin hayatlarını sürdürebilecekleri bir yer haline getirmeyi G20 liderlerine teklif ettim. Prensipte herkes bu işe olumlu baktığını söyledi ama maalesef istisnasız hiç bir Batılı lider, bu doğrultuda somut herhangi bir adım atmaya yanaşmadı” dedi.
TRUMP’LA GÖRÜŞME OLABİLİR:
ABD’nin, bu hafta Türkiye’ye bir heyet göndereceğini ifade eden Erdoğan, ABD Başkanı Donald Trump ile bir görüşme yapmalarının söz konusu olacağını söyledi.
  • 3’LÜ ZİRVE AĞUSTOS’TA:
    1-2 Ağustos’ta Astana’da teknik bir toplantı gerçekleştirilecek. Ağustos sonunda, Üçlü Zirve’yi İnşallah Türkiye’de yapacağız. Ardından da Dörtlü Zirve’yi de yine Türkiye’de yapacağız. Hedef anayasa komisyonunu artık kurma noktasına geldiğimizi söyleyebiliriz. 4’lü zirve ile birlikte işi daha daha hızlandırmış olacağız.
#Recep Tayyip Erdoğan
#15 Temmuz
#FETÖ
5 yıl önce