|

Urfalılar ile Kerküklüler meğerse dayı yeğenmiş!

Böyle diyor Türkmenler... Hoyratlarda aynı duygular paylaşılıyor. Besteler o kadar yakın ki, kulağımda Kemal Haddad'ın sesi, aklımda Kazancı Bedi. Okuyan Haddad değil de sanki Bedi.

Yeni Şafak
00:00 - 19/06/2004 Cumartesi
Güncelleme: 14:24 - 25/05/2017 Perşembe
Yeni Şafak
Arşiv
Arşiv
---------------------------------- manset -------------------------------------------
---------------------- manset ---------------------

Hoyrat denilince Türkiye'de Urfa, Irak'ta Kerkük gelir akla. Hoyratları, içli türküleri, yanık sesleriyle meşhurdur bu iki şehir. Kerkük'te, Erbil'de dolaşırken, meşhur seslerden içli hoyratlar, yanık türküler dinlerken bunun farkına daha fazla varıyor insan. Bir hoyrata kulak verirken, ister istemez merhum Kazancı Bedi, İbrahim Tatlıses akla geliveriyor hemen. 3 Haziran'da gerçekleştirilen Türkmen Meclisi'ne katılmak üzere Irak Milli Türkmen Partisi başkan yardımcıları Selahattin İlhanlı ve İbrahim Kasap ile Erbil'den Kerkük'e doğru yol alırken, Selahattin İlhanlı geçtiğimiz yerlerin isimlerini sayıyor. "Burası Kuştepe" diyor; biraz daha gidiyoruz, "Burası Gel Git köyü, burası Yedi Kızlar" diye saymaya devam ediyor. "Türkmen mi buralarda yaşayanlar" diye soruyorum. "Hayır" diyor, Selahattin İlhanlı, "Osmanlılardan kalma isimler olmalı" diye cevaplandırıyor. Derken söz Kerkük türkülerinden, hoyratlarından açılıyor. Birkaç kaset almak istediğimi söylüyorum. İbrahim Kasap, bu sözler üzerine bir kaset takıyor hemen arabanın teybine. Çalan parça bana "Urfa'nın etrafı dumanlı dağlar"ı hatırlatıyor. Peşinden bir hoyrat. Kulağımda sanki Kazancı Bedi'nin sesi "Yahu" diyorum, "Bu Urfalılar ile Kerküklüler arasında kesin bir şeyler var. Bir yerde kanları karışmış olmalı bunların." Dikiz aynasından biraz şaşırmış bir eda ile bana bir bakış fırlatan İbrahim Kasap, "Bilmiyor musun, Urfalılar ile Kerküklüler dayı yeğendir" diyor. Bu kez ben şaşkın bir eda ile "Nasıl yani! Gerçekten de dayı yeğenler mi yani" diye soruyorum. "Hayır" diyor İbrahim: "Bizim burada öyle derler. Eskiden beri vardır bu söz. Biz Türkmenler Urfalılara dayı deriz." "İbo da dayı mı" diye takılıyorum, İbrahim Kasap'a. Bu kez o gülerek, "Hayır, o bizim yeğen" diye cevap veriyor.

Akşamüstü hoyrat sohbeti

Erbil'de, bir akşam üstü Türkmen Kardeşlik Ocağı'nın bahçesindeyiz. Bol siyasi bir röportajın ardından kendimizi bahçeye atıyoruz. Ocak Başkanı Vedat Arslan, Başkan Yardımcısı Esat Erbil, Ocak Genel Sekreteri Aydın Arslan, ben ve birkaç Türkmen daha birlikteyiz... Vedat Bey'e de Türkmen türkülerini ve hoyratlarını soruyorum. Yanındaki kişiyi göstererek, "En iyi hoyrat okuyanlardan biridir, ama gel de okut" diyor.

Tam karşımda duran ve yaşı nerdeyse sekseni gösteren yaşlı amcayı sohbete katıp bir hoyrat okutmak için bir soru sorarak kendimce yem atıyorum. "Yaşın kaç amca" diyorum. Gülümseyerek "Kaç gösteriyorum" diye soruyor. "60, bilemedin 65" diyorum. Hoşuna gidiyor. Vedat Bey "Amcamızın adı Seyyit Said Demirci. Çok sayıda hoyratı var, ama bir kaset doldurmaya ikna edemedik. Sadece benim için bir kasete okudu" diyor. Kazancı Bedi'yi tanıyor musun diye sorduğumda, başını öne arkaya doğru sallayarak evet anlamında cevap veriyor. "

"Kamil Haddad vardı" diye söze devam ediyor Vedat Bey, "Kamil Demirci yani. Kazancı Bedi ile yakın dostmuş. Hatta duyduğuma göre, rahmetli Kamil Demirci, Urfa'ya gidip Kazancı Bedi ile görüşmüş" diyor.

SAİD AMCA HATIRIMI KIRMADI

"Said amca, bak ta İstanbuldan geldim buraya. Artık benim için bir hoyrat okursun" diyorum. "Okumaz" diyor Vedat Bey. Biraz nazlanıyor, yüzünden hiçbir anlam çıkaramadığım bir anda birden başlıyor okumaya. İnanılmaz güzel bir ses. Kerem ile Aslı'yı okuyor. Küçük gazeteci teybimi uzatıyorum önüne. Okumaya devam ediyor. Ben hiç bitsin istemiyorum zaten. Belki 20 dakika okuyor. "Ya nereden bu duygu, bu hislerin kaynağı ne" diye takılıyorum. Cevap yine Vedat Bey'den geliyor. "Eşlerin kaybettikçe hüzünlendi, eşiğe çöküp hoyrat okudu" diyor, gülerek. En sonunda "Yok mu bir dörtlük, oku da şu minik teybe ben de kalkayım artık" diyorum. Artık naz yapmıyor eğiliyor, teybime ve son noktayı koyuyor:

Uyan ağam

Yatmışsan uyan ağam

Hayana üz dönderdim

Dolandı o yana ğam

(Hayana: Hangi yana Üz: Yüz )
  • ALİ AKEL / KERKÜK-ERBİL


    ----------------- imza------------------

    ----------------- imza------------------



  • #Arşiv
    #Yeni Şafak Arşiv
    20 yıl önce