|

Yeniden okyanusa açılmak için daha organize olmak gerekiyor

Şükrullah Dolu
00:00 - 6/06/2011 Pazartesi
Güncelleme: 23:57 - 5/06/2011 Pazar
Yeni Şafak
Yeniden okyanusa açılmak için daha organize olmak
Yeniden okyanusa açılmak için daha organize olmak

İstanbul İhracatçı Birlikleri (İİB) Başkanı Zekeriya Mete ve Türk ihracatçıları ile birlikte Endonezya'nın başkenti Jakarta'dayız. Yani bir zamanlar Osmanlı'nın elinin uzandığı, namının yürüdüğü ancak tam hakimiyet kuramadığı topraklarda… 'Hasta adam' olarak nitelenen Osmanlı'nın tarih sahnesinden fiilen çekilmesiyle de okyanuslar ortasında yer alan bu diyardan çıkıp tamamen iç denizlerimize kapanmışız. Yüzyılları aşan bir fetret döneminden sonra yeniden okyanusa açılıyoruz. Bunun öncülüğünü de Zekeriya Mete ve birliği yapıyor. Bölgeye bireysel ve kurumsal ölçekte gelip giden Türkler elbette var. Ancak Zekeriya Mete ve ekibi, Jakarta'da ilkini geçen yıl düzenledikleri ve bu yıl da ikincisini yaptıkları Türk İhraç Ürünleri Fuarı ile Endonezya'ya Türkiye'den 'İlk organize hareket”i başlatmış durumda. Gelecek yıl daha da kapsamlısını gerçekleştirmek, hatta bölgede kendisine büyük sempati duyulan Başbakan Erdoğan'la açılış yapmak niyetinde. Çünkü 240 milyon nüfusuyla dünyanın en kalabalık dördüncü ülkesinden bahsediyoruz. Çin, Hindistan ve Avustralya gibi dünyanın en büyük ekonomilerine komşu bir ülke ve halkı Türkiye'ye karşı büyük bir sempati duyuyor. Bunun için başkan Mete daha da organize olmak gerektiğinin farkında. Yurtdışında Türk ürünleri fuarı yapan İstanbul Ticaret Odası (İTO) gibi kurumların da sürece dahil olmasını arzu ediyor. İTO'nun bölgeye bir inceleme heyeti göndermiş olmasını da memnuniyetle karşılıyor. Hatta kapsama diğer sektör birlik ve kurumlarının da katılmasını bekliyor. Haksız da değil. Çünkü bölgede hâkimiyet kuranlar da öyle yapmışlardı.

1453'te İstanbul'un fethinden sonra Akdeniz bir Türk gölü haline gelince doğuya gitmek için başka yollar arayan ve coğrafi keşifleri yapan Avrupalılar, Endonezya'nın merkezde yer aldığı bu bölgeyi o zaman radarlarına almışlardı. Bölgeye ilk olarak Portekizliler gelmişlerdi. Aynı zamanda ticaret yapan Prens Henri; siyasi, ticari ve askeri paydaşların katılımıyla yeni bir konseptin öncülüğünü gerçekleştirdi. Böylelikle ilk sömürge modelini kurdu. Fakat 1 yüzyıl kadar sonra, 1602'lerde Hollandalılar çıktı sahneye. Onlar sömürge modelini daha da kurumsallaştırdılar ve Hollanda Doğu Hint Kumpanyası'nı (VOC) kurdular. Hollanda eyaletlerinden hissedarların katılımıyla kurulan VOC, devletin askeri ve siyesi gücüyle bölgede dizginlerini ele geçirdi. Endonezya da, 7 Ağustos 1945'te Ahmed Sukarno başkanlığında kurulan bir hükümetle bağımsızlığını ilan edene kadar Hollanda sömürgesi olarak kaldı. Başkan Zekeriya Mete'nin verdiği bilgiye göre nüfuz mücadelesi şimdi de başka aktörlerle sürüyor. 240 milyonluk pazarda yüzde 60 paya sahip olan Çin, pozisyonunu kaybetmemek, Avustralya zeminini genişletmek için hükümet düzeyinde lobicilik yapıyor. İşte böylesine bir arenada daha da organize olmak gerekiyor. Fakat biz sadece diğerleri gibi sömürme için orada olamayız. Çünkü onlar bizim kardeşimiz. Okyanus'un ortasında açılan Türk okul ve medreseleri de bunun göstergesi. Türkiye'den Endonezya'ya, Endonezya'dan Türkiye'ye öğrenci ve eğitimci akışının ticari aktiviteden daha faal olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi bunu ticaretle taçlandırmak gerekiyor, ancak daha organize olarak…


Erbakan'ın Endonezya'daki hatırası

Rahmetli Necmettin Erbakan'ın hatırası sadece Türkiye'de değil, Endonezya'da da yaşıyor hem de iktidarda… Kendisinin kurulmasına öncülük ettiği D-8'in (Gelişmekte olan 8 ülke- Türkiye, İran, Pakistan, Bangladeş, Malezya, Endonezya, Mısır ve Nijerya) 3 yıl genel sekreterliğini yapan Dipo Alam, şu anda Endonezya Kabine Genel Sekreterliği görevini yürütüyor, yani bakanların yöneticisi gibi bir pozisyonda. 3 yıl İstanbul'da kalan ve Türkçe de bilen Dipo Alam, Türkiye'nin Endonezya'daki en önemli dostlarından birisi.


13 yıl önce