|

1-7 Nisan Kanser Haftası: KANSERDEN KORUNMAK İÇİN “12 ALTIN KURAL”

Türkiye’nin ikinci en büyük halk sağlığı sorunu olan kanserle mücadelede, farkındalık büyük önem taşıyor. Her yıl 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası çerçevesinde düzenlenen etkinlikler, bu farkındalığı artırmayı amaçlıyor. Vücudumuzun çeşitli bölgelerinde, hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla oluşan ve 100'den fazla çeşidi bulunan kanser hastalığı, yılda 10 milyon kişiyi canından ediyor.

Aybike Eroğlu
00:00 - 12/05/2021 Çarşamba
Güncelleme: 10:17 - 12/05/2021 Çarşamba
Yeni Şafak
Fotoğraf: Arşiv
Fotoğraf: Arşiv

Türkiye’nin ikinci en büyük halk sağlığı sorunu olan kanserle mücadelede, farkındalık büyük önem taşıyor. Her yıl 1-7 Nisan Ulusal Kanser Haftası çerçevesinde düzenlenen etkinlikler, bu farkındalığı artırmayı amaçlıyor. Vücudumuzun çeşitli bölgelerinde, hücrelerin kontrolsüz şekilde çoğalmasıyla oluşan ve 100'den fazla çeşidi bulunan kanser hastalığı, yılda 10 milyon kişiyi canından ediyor. GLOBOCAN verilerine göre, geçtiğimiz yıl dünyada 19.3 milyon yeni kanser vakası tespit edildi. Sağlık Bakanlığı kayıtlarına göre ise ülkemizde her yıl 230 bin yeni vaka ortaya çıkıyor. Ülkemizde her yıl 126 bin kişinin kanser nedeniyle yaşamını yitirdiğini belirten Anadolu Sağlık Merkezi Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Necdet Üskent, “Türkiye'de erkeklerde akciğer, prostat, kolon ve mide, kadınlarda ise meme, tiroid, kolon ve mide kanseri olarak görülüyor” dedi. Üskent, kanserden korunma yollarına ilişkin 12 altın öneri paylaştı.


SİGARA TÜKETMEYİN

  • Sigara içmeyin. Sigarada 4 binin üzerinde zararlı kimyasal bulunuyor. Bu kimyasalların DNA’ya zarar vererek önemli genlerde değişikliğe neden olduğu ise bilimsel bir gerçek. Sigara kanser hücrelerinin vücutta hızla gelişerek kontrol dışı çoğalmasına yol açıyor.

STRESİ KAPI DIŞARI EDİN

Kanserden korunmak için stresle mücadeleyi öğrenmemiz şart. Hücre duvarlarındaki enerjiyi azaltan stres, uzun süre maruz kalınması halinde hücrelere zarar veriyor. Fiziksel aktivite, egzersiz, meditasyon, yoga, müzik terapisi gibi yöntemler stresi azaltır.

ELEKTRONİK CİHAZLAR KANSERİ TETİKLER

  • Cep telefonu kullanılırken kulaklık kullanın. Telefonu yastığın altına ya da başucuna koyarak uyumayın. Dünya Sağlık Örgütü’nün 14 ülkeden 31 bilim insanının katılmayla gerçekleştirdiği araştırmaya göre cep telefonu beyin kanseri riskini artırıyor.

ŞEKERİ MEYVE VE SEBZELERDEN ALIN

Şekeri doğal gıdalardan alın. Vücutta kanser hücreleri dahil, tüm hücrelerin şekere ihtiyacı var. Ancak meyve ve sebzelerden alınmayan şeker, vücutta enflamasyonu (iltihap) artırıyor. Enflamasyon kanser hücreleri çoğaltıyor.

YAĞLI YİYECEKLERDEN UZAK DURUN:
Kızarmış yiyecekler, yağlı etler ve diğer yüksek yağ oranlı yiyecekler daha az tüketilmeli. Yeşil yapraklı sebze ve C vitamini içeren meyve tüketimine ağırlık verilmeli. Yulaf gibi tahılların yanısıra haftada 2 kez balık yenmeli.

HAREKET EDİN

Düzenli egzersiz vücudun metabolizmasını olumlu etkiler. Bağışıklık sistemini güçlendiren egzersizler, fazla kiloları da yok ediyor. Haftada 5 gün 30 dakika yürüyerek kolon ve meme kanseri riskini yüzde 30-40 oranında azaltabilirsiniz.

OBEZİTEYE KARŞI ÖNLEM ALIN

  • Aşırı kilolu kişilerin yağ dokuları sağlıklı kişilere oranla daha fazla hormon ve büyüme faktörü üretir. Obezite meme, kolon, karaciğer, rahim ve yemek borusu kanserlerine yakalanma riskini yüzde 25-30 artırıyor. Fazla kilo ve obezitenin mutlaka önlenmesi gerekiyor.

KALİTELİ UYUYUN

Düzensiz ve kalitesiz uyku metabolizmayı olumsuz etkiliyor. Uyku sırasında vücudumuz için faydalı pek çok hormon salgılıyor. Sağlıklı koşullarda gerçekleşmeyen uyku hem fiziksel hem de ruhsal pek çok hastalığı tetikliyor, kanser riskini artırıyor.

MİKRODALGA FIRINLARA DİKKAT!

  • Mikrodalgaların, yiyeceklerin yapısını bozduğu ve yiyeceklerdeki besin değerlerini oldukça azalttığı iddia ediliyor. Vücudumuza aldığımız vitaminlerin değeri değişirken, bu da kansere davetiye çıkarıyor. Özellikle kullanılan kapların, mikrodalga fırınlara uygun olmasına dikkat edilmeli.
11-16 SAATLERİ ARASI GÜNEŞE ÇIKMAYIN:
Güneş, cilt kanseri riskini artırıyor. Özellikle de güneş ışınlarının, çok yoğun ve kanserojen etkiye sahip oldukları 11:00-16:00 saatlerinde güneşe çıkmamakta yarar var. Cilt tipine uygun, yüksek koruma faktörlü güneş kremlerini kullanmak ise çok önemli.

ESKİMİŞ TAVALARI KULLANMAYIN

  • Eskimiş, çizilmiş teflon tavaların kullanılmamasında büyük önem taşıyor. Ancak kaliteli, yüksek standartlarda üretilmiş tavalarda risk olmadığı belirtiyor. Ayrıca kanserojen madde içeren plastiklerin yerine cam ya da ahşap ürünleri tercih edin.

KİMYASALI ARINDIRIN

Kanserden korunmanın en önemli yollarından biri de meyve ve sebzelerde bulunan kimyasal maddelerden uzak durmak. Sebze ve meyveleri tüketmeden önce iyice yıkamak, tuzlu ve sirkeli suda bekletmek çok önemli.

2- Kansere karşı ‘Akdeniz’ modeli
  • Beslenme şeklimizi düzenleyerek kanser riskini azaltmamız mümkün. Uzman Diyetisyen Zehra Bora’ya göre, Akdeniz tipi diyet modeliyle, kan kolestrolünü yükseltici doymuş yağın az olması, kan lipitlerini yükseltmeyen zeytinyağı içeriyor olması kansere karşı koruyucu etki sağlıyor. Akdeniz'de yaşayan insanların tipik olarak kalp krizi, diyabet, yüksek kolesterol, depresyon ve anksiyete gibi yaşam tarzı hastalıklarının çok daha düşük vakalara sahip olduğunu kaydeden Bora, bunun sebebinin sağlıklı beslenmeyle ilişkili olabileceğini söyledi. Akdeniz diyet modeli bölgede yetişen sebze ve meyveler, tam tahıllar, baklagiller, kuruyemişler, sağlıklı yağlı tohumlar, deniz ürünleri ve en önemlisi zeytinyağı temelli olmasıyla dikkatleri üzerine çekiyor. Aynı zamanda Akdeniz diyeti yüksek düzeyde antioksidan bileşenler, doymamış yağ asitleri, posa da içeriyor. Rafine tahıllar, işlenmiş et ve trans yağlar gibi işlenmiş gıdalardan ve şekerden uzak durulan bir diyet sistemi olan Akdeniz diyetinin temelinde dengeli ve sağlıklı beslenme düzeni oluşturma yatıyor. Yapılan araştırmalara göre kişileri obeziteye iten basit şeker ve trans yağlı besinlerden oluşan kötü beslenme alışkanlığı ile rafine, işlenmiş besinlerdeki katkı maddeleri kanser oluşumunda neden oluyor. Aşırı alkol alımı, düzensiz yaşam, aşırı yağ ve yağlı besin alımı, lifli besinlerin az tüketimi, işlenmiş şarküteri ürünleri gibi tütsülenmiş, dumanlanmış ve tuzlanmış besinlerin aşırı tüketimi yine kanser riskini artıran faktörler arasında yer alıyor.

1-Pratik bilgiler: DİŞİMİZİ NASIL KORURUZ?

  • Gülüşümüzün en önemli parçası dişler, yaşam kalitemizin de anahtarı niteliğinde. Ağız ve diş sağlığının korunması için günde en az 2 kez 2'şer dakika dişlerinizi fırçalanması gerekiyor. Düzenli olarak diş ipi kullanımı da diş sağlığı açısından büyük önem taşıyor. Dişleri düzenli olarak temizlemenin yanı sıra, zarar verecek etkenlerden de korumak gerekiyor. Sert ve kabuklu cisimlerin dişlerle kırılması, şekerli, asitli ve sağlıksız yiyecek ve içecekleri tüketilmesi diş sağlığını olumsuz etkiliyor. Bu faktörlere bir de sigara tüketimi eklenince ağız sağlığı tam anlamıyla içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Özellikle diş eti kanamaları, çürük ve koku gibi etkenlerle karşılaşmaya başladıysanız, diş hekimine gitmeyi ihmal etmeyin.

2- Anne çocuk köşesi:

REFLEKSİMİZ DOĞUŞTAN

Dünyaya merhaba diyen bebekler, reflekslerini de beraberinde getiriyor. Minikler, yeni yaşam alanına uyum sağlamaya çalışırken sergiledikleri refleksleri zaman içinde bilinçli hareketlere bırakıyor. Bebeklerin istemi dışında gerçekleşen bu temel donanımlar, bebeğin sinir sisteminin iyi geliştiğinin bir göstergesi sayılıyor. En bilinen refleks, 'arama refleksi': bebeklerin memeyi bulmasında ve beslenmesinde etkin rol oynuyor. Bir diğer temel refleks ise 'emme refleksi'dir. Bebeğin en yaşamsal faaliyeti olarak bilinen emme refleksi, doğum sonrası uyanıkken 3-4 aya kadar uyanıkken ise 7 aya kadar sürebilir. Moro(sıçrama) refleksi: Sinir sisteminin gelişmesinin bir ölçütü kabul edilir. Yatan çocuğu her iki bileğinden tutup hafifçe kaldırıp daha sonra yattığı yere bıraktığınızda irkilme hareketi meydana gelir. İlk 4 ayda normal kabul edilen bu refleks, bebeğin sinir ve kas sisteminin gelişmesiyle en geç 6'ıncı ayda kaybolur. Yakalama refleksi: Bebekler avuç içine veya ayak parmaklarına konan herhangi bir şeyi parmaklarıyla yakalamak ister. El, ayakla kavrama refleksi 3 ay içinde son bulurken, bilinçli yakalama refleksi ise 6 ay civarında ortaya çıkar. Tonik boyun refleksi: Başın vücuda göre konumunu belirleyen bu refleks, doğumdan sonraki 3-4 hafta daha belirgin hale gelir. Yatan bebeğin başı sağa çevrildiğinde sağ taraf kol ve bacakta gerilme, sol tarafta ise çekilmenin gözlendiği bu refleks, bazı çocuklarda uyku sırasında 2-3 yıl sürebilir. Yürüme refleksi: Basma ve adımlama anlamına gelen bu reflekste bebek, koltuk altından tutularak yere bastırılırsa, adım atarmış gibi yapabilir. Bu refleks 4 aydan sonra kaybolur. Babinski refleksi: Ayak tabanının kenaslarından çok sivri olmayan bir cismi basınç yapılmadan çizilirse başparmak aşağı kıvrılır. 8-10 ay süresinde bu refleks de kaybolur. Yüzme rekleksi: Bebekler suda nefesini tutarak kol ve bacaklarını oynatır. Bu durum 4-6 ay içinde kaybolduğu gibi, bebeğin yüzebildiği anlamına da gelmez. Bebeğin üst beyin yapıları geliştikçe 1 yıl içinde kendiliğinde ortadan kalkan bu durum yerini istemli hareketlere bırakır. Bebek 1 yaşını tamamladığında bu tip refleksler devam ediyor veya görülmesi gereken süreçte gözlemlenmiyorsa beyin hasarı sözkonusu olabilir. Bu nedenle bebeğin doktor kontrolü altında büyümesi büyük önem taşıyor.

3- Şifalı bitkiler

MOR BAHÇELERDEN YÜKSELEN ŞİFA
  • 20'inci yüzyılın başlarında Aromaterapinin babası olarak da anılan Fransız kimyager Dr.Rene'-Maurice Gattefosse, lavantanın sırlarını keşfeden kişi olarak biliniyor. Ailesine ait bir kozmetik laboratuvarında çalışırken elini yakan Gattefosse, içinde lavanta bulunan bir kaba can havliyle elini sokar ve acısının dindiğini hisseder. O vakitten sonra da lavantanın gizemini keşfetmeye başlar. Yaprak dökmeyen ve 40'tan fazla çeşidi bulunan lavanta, anksiyete, depresyon, uykusuzluk, baş ve diş ağrılarının tedavisinde kullanılır. Cilt ve saç tedavilerinin yanısıra yara ve ağrıyı tedavi eden losyonların içinde de yine lavanta bulunur. Sinir sistemini yatıştırır. Derin rahatlama sağlayacağından uykuya geçişi kolaylaştırır. Cilt bakımına yardımcı olur. Solunumu destekler. Sinüs tıkanıklıklarında etkili olur. Yanıklarda yatıştırıcı, iz giderici olarak kullanılır. Morluklar, böcek ve arı sokmaları ile bitlenmede etkilidir. Duygusal denge sağlar. Baş ağrısı, kas gerginliği ve strese karşı tıbbi nane ile birlikte kullanılır. Haftanın meyvesi: Pazar tezgahlarında yerini alan çilek, antioksidan kapasitesi en yüksek meyvelerden biri. Ona rengini veren antosiyanin adlı madde kalp sağlığını koruyucu özelliğiyle biliniyor. B1, B2, B3, B5, B6 gibi B grubu vitaminlerinin yanı sıra E vitamini ve K vitamini ve folik asit de içeren çilek, kalsiyum, demir, bakır ve magnezyum açısından da oldukça zengin. Çilek içindeki lifler sayesinde kötü kolesterolün düşürülmesinde kilit rol oynarken, 2008 yılında yayımlanan bir çalışmaya göre çileğin içindeki antioksidanların kolestrol düşürücü etkisi de var. Nasıl tüketelim? Çilek, sabah kahvaltılarında yoğurt ve yulaf karışımızın üzerine eklenerek tüketilebilir. Bunun yanı sıra ara öğünlerin de vazgeçilmezi haline gelen çilek, üzerine tarçın serperek ya da süt ve muzla blenderdan geçirip smoothie haline getirerek tüketilebiliyor.

ÇOCUKLARIMIZI OYUNLA TANIRIZ

Çocukların anne ve babasıyla iyi bir iletişim zemini oluşturması için en önemli faktör oyundur. Özellikle psiko-sosyal gelişime de katkı sağlayan oyunun günlük rutinin bir parçasına dönüşmesi gerekir. Ebeveynlerin oyun sırasında göz teması kurarak, beden ve zihin bütünlüğüyle oyuna dahil olması, geçirilen zamanı kaliteli hale getirir. Çocuğun bir şeyi sevip sevmediğini anlamanın en iyi yollarından olan oyunlar, gün sonunda elde edilecek kazanımlar açısından çocuğunuzu daha yakından tanıma fırsatı sunar. Küçük yaşta sokağa çıkmaya başlayarak çevreyi, doğayı ve hayvanları tanıyan minikler, 4 yaş itibariyle de sizlerin belirleyeceği kurallar çerçevesinde arkadaşlarıyla evde oyun oynayabilmeli. Çocukların zeka gelişimine de katkı sunan oyunlar, fikir alışverişi yapılarak daha da zenginleşebilir. Oyun sırasında çocuğun fikrini sormak, oyuna ilaveler yapmasına olanak tanımak, tekrarlara sabır göstermek, dinlemek, başarı anında kutlamak ve başarısızlık halinde 'daha iyisini yapabileceği' konusunda desteklemek çok önemlidir. Mutlu çocukların yolu, oyun alanından geçer. Bu merkez Türkiye’de bir ilk .... kişinin kalbini kontrol ettik -- İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi bünyesinde hayata geçirilen kardiyo onkoloji laboratuvarı, kanser hastası olan vatandaşların umudu oldu. İstanbul Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı öğretim üyesi Doç. Dr. Cafer Zorkun’un öncülüğünde kurulan laboratuvar, kanser hastalarının tedavisi sürecinde kalpte meydana gelen sorunların tespit edilmesinde kilit rol oynuyor. Kanserlerin tedavisi sürecinde kalbin olumsuz etkilenebildiğini aktaran Laboratuvar Sorumlusu Doç. Zorkun, “Kanser hastalarının kalp açısından durumunu inceleyerek, tedaviyi yürüten onkoloğa destek oluyoruz. Bu merkeze gelen hastaların önceden bir kalp hastalığı olabilir, aldığı tedavi sonrası ilaç yan etkisiyle kalp yetersizliği yaşıyor olabilir. Hiç farketmeksizin, kanserin tedavi edilmesi sürecinde kalp sağlığını inceliyoruz. Gerekli bilgileri de doktorlara iletiyoruz Amacımız hastanın rahat bir biçimde tedavi edilebilmesini sağlamak” dedi.

HER KANSER HASTASI YARARLANABİLİR

  • Her kanser hastasının tedavi sürecinde bu merkeze ihtiyaç duyduğunun altını çizen Zorkun, “İstisnasız her kanser hastasının alacağı tedavi öncesi kalp açısından kontrolü gerekli. Bu nedenle biz hastalarımızın daha rahat şartlarda kontrol olabilmesi için bu merkezi kurduk. Kovid-19 sürecinde de oldukça titiz davranarak hastalara bakmaya devam ettik. Merkezimiz kurulalı 1 yılı aşkın süre oldu ve biz şu ana kadar .......(hasta sayısı) kişinin kontrolünü gerçekleştirdik” diye konuştu. Merkezin kurulumu için 1 milyon 800 bin TL harcandı.
#Kanser
#Necdet Üskent
#Uyku
#Sağlık
3 yıl önce