|

2019 projeksiyonu: Avrupa’nın rotası ne?

Brexit, Avro krizi, göç ve yabancı düşmanlığı: Avrupa’nın son yıllarında gündemi oluşturan bu konular siyaseti ve toplumu dönüştürdü. Tarihçi Heinrich-August Winkler’in vurguladığı gibi‚ Avrupa Birliği istikrarın ve gelişmişliğin hayat bulduğu coğrafyadır ve öyle kalacaktır’ genel kabülü son yıllardaki gelişmeler ile yerle bir oldu. Gün geçtikçe belirsizliğin ve güvensizliğin hakimiyet alanı genişliyor. 2018 yılı Avrupa Birliği için sancılı geçti ancak 2019’da beklenen yeni meydan okumalar siyasi ve ekonomik durağanlık yaşayan Avrupa’yı daha da zorlayacak.

Asiye Bilgin
04:00 - 22/01/2019 вторник
Güncelleme: 03:30 - 22/01/2019 вторник
Yeni Şafak
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım
İllustrasyon: Cemile Ağaç Yıldırım
Asiye Bilgin

Kuşkusuz 1945 sonrası dünya düzeninde Avrupa refah seviyesi en yüksek olan, gelişmişliğin ve hukukun üstünlüğünün korunduğu bir düzen oluşturabildi. Birliğin en önemli kazanımı barışı getirmiş olması ve ekonomik istikrarı tüm eksikliklerine rağmen adil bir paylaşım düzeni içinde halka yansıtmasıydı. Avrupa toplumlarının istikrar süreci kendiliğinden gelişen doğal bir süreç olmadı, geçmişten ders çıkartan Alman Adenauer ve Hallstein, Luksemburglu Bech, İngiliz Churchill, İtalyan Spinelli, Fransız Schuman ve Belçikalı Spaak gibi yenilikçi siyasetçilerin cesur adımları ile elde edildi. Bugün bakıldığında ise Avrupalı liderler kendi oluşturduğu düzen içerisinde adeta tutsak. 2010 yılından bu yana süre gelen Avro krizini kontrol altında tutmayı kısmen başarırken yönü olmayan, ülkelerin desteğini arkasına alacak projesi olmayan devasa bir bürokratik yapıya dönüştü. Kendi içerisinde göç ve hukukun üstünlüğü gibi konularda doğu ve batı hattı, ekonomi politikalarında kuzey ve güney hattı oluşturdu.

AB DEĞERLERİNE GÜVENSİZLİK KRİZİ

Neredeyse her ülkede ırkçı ve temel insan haklarını küçümseyen siyasi partiler toplumu arkasında sürüklemeyi başarabiliyor. Siyasetin dilini ve yönünü popülist ve ayrımcı söylemler belirliyor. Sağ popülizm gibi sol popülizmde etki alanını genişletmeye devam ediyor. İkinci dünya savaşı sonrası Avrupa’da barış ve refahı sağlayan merkez partiler eriyor. Küreselleşmeden en çok istifade eden Avrupa halkları bugün göç ve küreselleşmeden en çok korkan toplumlara dönüştü. Avrupa derin bir güven krizi içerisinde, siyasi sisteme güvenmiyor, demokrasiden ve özgürlüklerden, kısaca Avrupayı Avrupa eden değerlerden şüphe ediyor.

Birçok AB ülkesinde işsizlik oranları son on yılın en düşük seviyesinde olmasına rağmen toplum içerisindeki hoşnutsuzluk oldukça yüksek. Almanya ve Fransa kendi iç sorunlarına yönelirken AB içindeki reformları ağırdan alıyor. Macron’un 2017 yılında Sorbonne Üniversitesinde yapmış olduğu reform konuşması sonrası oluşan heyecanın yerini çoktan umutsuzluk aldı. Macron’un talebi olan Avro Bölgesi ortak bütçe konusunda uzun tartışmalar sonrası bir anlaşmaya varıldı. Ancak Macron’un istediği gibi ekstra bir bütçe oluşturulmayacak, AB bütçesi içerisinden pay ayrılacak. AB 2021-2027 bütçesi 2019 yıl sonuna doğru netleşmesi bekleniyor. Anlaşma sağlanması 2020 yılını bulabilir.

AB ülke ekonomilerindeki heterojen yapı Avro Bölgesi’nin en büyük temel problemi olmaya devam ediyor. 1982-1998 yılları arasında Almanya başbakanı olan Helmut Kohl’un o tarihlerde dediği‚ Avrupa’da biyerde para gerektiğinde gözler sessiz şekilde Almanya’ya çevriliyor’ tespiti 2000’li yıllarda da geçerliliğini koruyor. Fransa’da sarı yelekliler protesto gösterileri akabinde oldukça zayıflamış bir lider olarak yeni yıla giren Macron 2019’da AB içerisinde Almanya’nın rolünü olduğundan daha da büyütecektir.

AB’Yİ NE BEKLİYOR?

2019 yılı Avrupa Birliği için birçok kırılmanın yaşanacağı bir yıl olacak. Kuşkusuz en önemli konulardan biri 29 Mart 2019’da birlikten ayrılacak olan İngiltere. Brexit realitesinin ilk somut etkisi 26 Mayıs 2019’da yapılacak ve önümüzdeki beş yılı Avrupa siyasetini belirleyecek olan Avrupa Birliği seçimlerine olacak. Geçmişteki 751 sandalyeli Avrupa Parlamentosu yerine 705 parlamenterin olduğu yeni bir meclis aritmetiği oluşacak. Kamuoyu yoklamaları AB Parlamento seçimlerinde merkez partilerin oy kaybedeceğini ve Avro ve Avrupa Birliği karşıtı, ırkçı güçlerin oylarını yükselteceğini gösteriyor. Fransa ve Belçika’da oldukça büyük tahribata yol açan sarı yelekliler protestoları gösterdi ki AB savunucusu olan Macron ve liberal yaklaşımda olanlara halk desteği zayıflıyor. Halkların siyasi gidişattan memnuniyetsizliği her yeni seçimde marjinal partileri merkeze bir adım daha yaklaştırıyor.

2019 yılı AB için geçiş yılı olarak değerlendirilebilir. AB Parlamenterleri dışında AB komisyon üyeleri değişecek, liderler tarafından Avrupa Konseyi Başkanı Tusk’ın yerine kimin geleceği oylanacak. AB dönem başkanlığı Ocak 2019 itibarıyla 6 ay boyunca Romanya’da olacak. Romanya da birçok doğu Avrupa ülkesi gibi AB bürokrasisi ve siyasileri ile kavga içerisinde. AB, Romanya’yı AB değerlerine aykırı adım atmak ve hukuk devletini zayıflatmakla eleştirirken Romanya Başbakanı Dancila Brüksel’in eleştirel tutumunu doğu Avrupa ülkesi oldukları için ayrımcılığa uğradıklarına bağlıyor. Romanya 2016’dan bu yana siyasi kriz içerisinde. Kısa süre önce sekiz bakanın görevden alındığı Romanya ayrıca yolsuzluğun önünü açan yasal düzenleme hazırlığı içerisinde. Brüksel’den saygı bekleyen doğu Avrupa ülkeleri de Brüksel’i otorite olarak kabul etmekten ve saygı göstermekten uzak. Romanya siyasi istikrarsızlık ile mücadele ederken 2019 yılının ilk yarısında AB sorunlarının çözümünde nasıl ev sahipliği yapacak şüpheli.

AVRUPA’NIN ÇÖZEMEDİĞİ
MÜLTECİ VE GÖÇ KRİZİ

Avrupa siyasetinin merkezinde olan mülteci konusunda hiçbir ilerleme kayıt edilemiyor. Aralık ayında yapılan AB zirvesinden çıkan sonuç Avrupa siyasetindeki akıl tutulmasını gösteriyor. İltica süreci başvuru şartlarını, mülteci, sığınmacı ve göçmen hakları ve bunların iadeleri ile ilgili düzenlemeleri içeren Dublin Anlaşmasının reform edilmesinde hiçbir ilerleme kaydedilemedi. Almanya, İtalya gibi ülkeler mültecilerin Avrupa ülkeleri arasında dağıtılması noktasında bağlayıcı kotaların olmasını istiyor ancak orta ve doğu Avrupa ülkeleri mülteci almayı tamamen ret ediyor.

Her ne kadar İtalya ile oluşan bütçe anlaşmazlığında orta yol bulunsa da AB içerisinde ülkeler birbirini tehdit ederek ulusal çıkarları doğrultusunda kararlar aldırmaya devam ediyor. Ortak çıkarlardan çok ulusal çıkarların ön plana çıkması ortak karar alınmasını imkansız hale getiriyor. AB Komisyonu Polonya ile davalık olurken AB Parlamentosu’nun Macaristan ile ilgili başlattığı yasal süreç devam ediyor.

1973 yılında Avrupa Birliği’ne dahil olan Büyük Britanya’nın Avrupa serüveni girişinde olduğu gibi çıkışında da maceralı. Britanya iki başarısız üyelik başvurusu, iki referandum ve onlarca ayrıcalıklı uygulama talebi sonrası üye olabilmişti. Zamanın Fransa Devlet Başkanı Charles de Gaulle 1963 ve 1967’de Büyük Britanya’nın iki üyelik başvurusunu da veto ederken ango-amerikan ilişkisinin ABD’nin Avrupa Birliği içerisindeki ağırlığını büyüteceği ve Fransa’nın etkinliğini azaltacağı endişesiyle üyeliği engellemişti. Britanya ancak Charles de Gaulle’un görevi bırakmasından birkaç yıl sonra, 1973’de üye olabildi. Bugün Brexit’e karşı olan Almanya ve Fransa aynı gerekçelerle Brexit karşıtlığı yapıyor. Brexit sonrası AB içerisindeki dengelerin değişmesiyle AB ekonomi politikalarını ve dış politikasını yeniden konumlandırmasını beraberinde getirecek.

DAHA FAZLA SAVAŞ TANKI,
DAHA AZ DÜŞÜNCE KURULUŞU

AB Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker 2018 Münih Güvenlik Konferansı’nda ‚Avrupa Birliği bunu öncelikli görevi olarak hiçbir zaman tanımlamadı ama şartlar bizi dünya politikası becerilerimizi geliştirmeye zorluyor’ açıklamasıyla Avrupa siyasetinin dünya siyaseti içerisindeki etkisizliğini bir kez daha tescillemiş oldu. AB liderlerinin ve bürokratlarının geçmişten bu yana yapılan ‚transatlantik dostluk’ vurgusunun özellikle Trump sonrası süreçte reel politik gerçekliklerden ne denli uzak olduğunu gösterdi. Ortak değerler, ortak hedefler, ortak adımlar gibi söylemler yerini kuşkuya ve karşılıklı eleştirilere bıraktı.

Trump’un Suriye’den ABD askerlerini çekme kararı alması ve yılbaşından önce Irak’taki ABD askerlerini ziyarette yapmış olduğu ‚daha fazla dünya polisi olamayız’ açıklaması önümüzdeki süreçte ABD savunma ve dış politikasında radikal değişikliklerin olabileceği sinyalini veriyor. ‚Daha fazla ülkelerin kendi güvenliği için kullanılmak, muhteşem ordumuzun kullanılmasını istenmiyoruz. Bunun için ödeme yapmıyorlar. Bu yükü sadece ABD’nin taşıması adil değil!’ diyen Trump yine AB liderlerine gönderme yaptı. AB’ni hazırlıksız yakalayan ve zorlayan Trump birlik içerisinde güvenlik ve savunma politikalarında dönüşüme gidilmesini zorluyor. Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki AB dış politikası ve güvenliği ile ilgili‚ ihtiyacımız olan daha fazla savaş tankı, daha az düşünce kuruluşu’ derken abartmış olabilir ancak AB yumuşak güç politikası denkleminde savunma ve güvenlik politikalarını dönüştürmeden dünya politikasında ciddiye alınan aktör olamayacak.

#Brexit
#Avro krizi
#Göç
#Yabancı düşmanlığı
#Avrupa
5 лет назад