|

30 bin şehidin haberi 4 yıl sonra geldi

Tarihçi Tuncay Öğün, Sarıkamış üzerine kapsamlı çalışmalarda bulundu. Öğün, facianın detaylarının ilk kez 4 yıl sonra halka ulaştığını söylüyor. Tarihimizin en acı olaylarından biri olan Sarıkamış faciasının üzerinden 105 sene geçti. Türk ve Rus kaynaklarını inceleyen Prof. Dr. Tuncay Öğün, olay üzerine ilk yazının 4 yıl sonra yayınlandığını, 6 yıl sonra ise 25 bölümlük kapsamlı bir yazı dizisinin basında yer aldığına dikkat çekiyor.

İlker Nuri Öztürk
04:00 - 15/12/2019 Pazar
Güncelleme: 22:43 - 14/12/2019 Cumartesi
Yeni Şafak
Kar üstünde bekletilen esirler
Kar üstünde bekletilen esirler

Birinci Dünya Savaşı’nın ilk günlerinde Sarıkamış’ta gerçekleşen felaket, Türk tarihinin en hassas ve tartışmalı konularından biridir. Bu hadisenin 105. yıl dönümünde, Sarıkamış’ın detaylarını ve eldeki son bilgi belgeleri Prof. Dr. Tuncay Öğün ile konuştuk. Sarıkamış’ta doğup burada tahsilini başlatan Öğün, Rumuz Yayınları arasından çıkan “100 Soruda Sarıkamış Hârekatı”yla okur karşısında. Türk Rus arşivlerinde çalışan yazar, öncesi ve sonrasıyla kronolojik seyrin dışındaki olayları yorumladı.

93 Harbi, Balkan Harbi derken Birinci Dünya Savaşı’nın ilk günlerinde Sarıkamış Harekâtı ihtimâli doğuyor. Bu günlerde halk ne durumdaydı?

Türk halkı söz ettiğiniz savaşların her ikisinden de ağır kayıplarla çıkmıştı. Halk kelimenin tam anlamıyla savaş yorgunuydu. Evlatları yeniden silahaltına çağrılanlar, kardeşlerini 93 Harbi’nde, oğullarını Balkan Savaşları’nda şehit vermişlerdi. Yaralıların sağalmasını, esir düşenlerin dönüşünü hasretle beklemişlerdi. Üstelik bu muharebeler sırasında Osmanlı Devleti’ni yalnız bırakan Avrupa’nın ikiyüzlü büyük devletlerine de kızgınlıkları vardı. Bu yüzden Avrupa’yı kan ve ateş seline boğan büyük harbi onların iç sorunu olarak görüyorlardı. Türk’ün ahını alan zalimlere Tanrı tarafından verilmiş bir ceza olduğuna inandıkları bu musibete kesinlikle bulaşmak istemiyorlardı.


MALZEME VAPURU YAKILDI

Harekât öncesi beslenme, iklim, cephane hazırlıkları ne durumdaydı?

Askerin ne sırtı pek ne de karnı toktu. İstanbul’dan cepheye 60 bin takım kışlık giyim ve muhtelif askeri malzeme taşıyan vapurlar, Rus filosu tarafından Karadeniz’de batırılmıştı. Bir kaput ve bir başlıktan başka bir şey verilemeyen askerlerin çoğu köylerinden getirdikleri mahalli kıyafetlerle kalmışlardı. Kış bütün şiddetiyle bastırdığı halde sırtında entarisiyle dolaşanlar, ayağında doğru düzgün ayakkabısı olmayanlar vardı. Erzak kıtlığı ordunun müzmin sorunuydu. Koskoca ordunun elinde 6 adet küçük kamyondan başka motorlu araç yoktu. Kadınlar, hatta mektep çocuklarının sırtıyla cepheye erzak taşındığı halde askerin karnı doyurulamıyor, ordu emrindeki hayvanlara yem yetiştirilemiyordu. Coğrafya engebeli, kış sert, dağ yolları karla kaplı olduğundan ağır silahlar ve cephanenin taşınması da kolay olmuyordu. Kısacası ordu, bir kış taarruzu için yeterli donanıma sahip bulunmuyordu.

Sarıkamış, bir taarruz hareketi. Dönemin komutanları arasında bir anlaşmazlık olduğunu okuyoruz. Bunun sebebi nedir?

Cephede öne çıkan üç komutan vardı. Hasan İzzet Paşa pasif, Enver Paşa ve Hafız Hakkı Paşa ise gereğinden fazla aktifti. Savaş başladığında cephe komutanı Hasan İzzet Paşa’ydı. Ordunun lojistik sorunlarını göz önüne alarak sınırı geçen Rus birlikleri karşısında Erzurum’a doğru çekilip savunmaya geçmişti. Direnmeden geri çekilmesi halkın ve ordunun moralini bozmuş inisiyatifin Rusların eline geçmesine yol açmıştı.

Üstünlüğün Ruslara geçmesini Başkomutan Vekili Enver Paşa ve Hafız Hakkı Paşa ise taarruzdan yanaydı. Lojistik sorunları fazla önemsemiyorlardı. Kafkas cephesindeki kuvvetlerinin önemli bir kısmını Almanlara karşı Avrupa cephesine gönderen Rus ordusunun yeterince güçlü olmadığını düşünüyorlardı. Napolyon’un aç ve çıplak askerleriyle İtalya’ya girdiği gibi Kafkasya’ya girerek hem ordunun kangren olmuş lojistik sorunlarını çözeceklerine, hem de Kafkasya ve Türkistan’ın isyan ettirerek Rusya’yı zor durumda bırakacaklarına inanıyorlardı.

Tercih edilen her iki harekât tarzının da eksik ve yanlış tarafları vardı. Zaten Sarıkamış faciası da iş başında ikisinin ortası itidal sahibi bir komutan bulunmadığından meydana gelmiştir.

ŞEHİT SAYISI 30 BİNE YAKIN

Sarıkamış’la ilgili farklı kayıplar söyleniyor. Sizin araştırmalarınıza göre kayıplar ve esirlerin sayısı nedir?

Sarıkamış’ta 90 bin şehit verildiği sıklıkla dile getirilse de herhangi bir kanıta dayanmayan bu iddia asılsız ve mesnetsizdir. Enver Paşa muhaliflerinin uydurduğu “Bütün ordu donarak şehit oldu” algısının ürettiği bir efsanedir. Türk ve Rus kaynakları Sarıkamış’ta şehit düşen asker sayısının 90 bin değil, 30 bin civarında olduğunu göstermektedir. Esir düşenlerin sayısı da 20 bin civarındaydı. Bunların 200 kadarı subaydı. Ruslar daha çok ricat eden birliklerin arkasında kalan yürüyemeyecek durumdaki hasta, yaralı ve ayaklarında donuklar bulunanları toplayarak esir etmişlerdi. İnsan kayıplarının yanı sıra ağır silahlar da elden çıkmıştır. Bin bir zahmetle Sarıkamış önlerine kadar götürülen toplar, makineli tüfekler ve önemli miktarda savaş malzemesi Rusların eline geçmiştir.

S
a
rıkamış taarruzunda başarılı olup da Rusya’yı bozguna uğratsaydık tarihte nasıl bir değişiklik olurdu?

Sarıkamış harekâtının, büyük savaşın seyrini etkileme şansı olmasa da bölgesel dengeleri değiştirecek potansiyeli vardı. Harekâtın başarılı olması Turan’a gitmek, İslâm âlemini ayağa kaldırmak gibi büyük ideallerin gerçekleştirilmesine muhtemelen yetmeyecek, ancak yurt topraklarının Rus işgaline uğramasını önleyecekti. Ruslarla birlik olan Ermeni çetelerinin Kafkasya ve Doğu Anadolu’da İslâm katliamı yapmasına izin vermeyecekti. Osmanlı Ermeniler, Ruslara üstünlük sağlayan Türk ordusunun gücü karşısında muhtemelen isyan etmeye yeltenemeyecek, böylece tehcir edilmelerine de gerek kalmayacaktı.

  • Türk halkı 4 yıl sonra öğreniyor
  • Türk halkı bu faciayı 6 sene sonra gazeteden öğreniyor. Halkın tepkisi hakkında ne söylenebilir?
  • Sarıkamış faciası aslında ilk defa 6 yıl değil, 4 yıl sonra basın yoluyla halka açıklanmıştır. Kamuoyu Sarıkamış faciasını 14 Kasım 1918 tarihli Âti gazetesinde yayınlanan “Sarıkamış Hezimeti” başlıklı yazıyla öğrenmiştir. Harekâta katılan Emekli Topçu Binbaşı Osman Sıddık tarafından kaleme alınan bu yazı Sarıkamış taarruzunu “tam bir cinnet” olarak nitelendiriyor, insan kaybının 60 bin olduğunu bildiriyordu. Ne gariptir ki Sarıkamış sansürünü ilk defa delen bu yazı ne gündem olmuş ne de yenilginin ağır sonuçlarını kabullenmiş görünen halk arasında bir infiale yol açmıştır. Bahsettiğiniz, Yarbay Köprülü Şerif Bey’in 1921 yılında Akşam’da yayınlanan “Sarıkamış” başlıklı 25 bölümlük yazı dizisidir. Daha sonra kitaplaşan bu yazı dizisiyle Şerif Bey, Enver Paşa’ya olan kişisel husumetini kusarken onu milletine ihanet eden bir Alman kuklası olmakla suçlamıştır. Keskin dili ve pervasız iddialarıyla büyük ilgi gören bu metin kısa sürede kamuoyuna mal olmuştur. Yönelttiği suçlamaların işgalci İngilizlerin Enver Paşa aleyhinde yürüttüğü kara propaganda ile paralellik göstermesi popülaritesinin iyice artmasına vesile olmuştur. Şerif Bey’in bilerek ya da bilmeyerek İngilizlerin değirmenine su taşıyan iddiaları, sonraki nesilleri de etkisi altına almıştır. Sayıları az da olsa Sarıkamış’ı hâlâ Alman projesi kabul edip ihanetle eşdeğer görenlerin çoğu bu eserin etkisinde kalmışlardır.
  • Katıksız bir vatanperver
  • Sarıkamış denince akla Enver Paşa gelir. Genel bir yorum rica etsek, Paşa’nın mesuliyeti hakkında.
  • Sultan Mehmet Reşat sembolik olarak Osmanlı ordusunun başkomutanıydı. Ancak Enver Paşa Başkomutan Vekili sıfatıyla komutayı fiilen elinde bulunduruyordu. Bu bakımdan yalnız Sarıkamış’ın değil, diğer cephelerdeki askerî harekâtın da bütün sorumluluğu ona aitti. Sarıkamış hezimetinde olduğu gibi Çanakkale ve Kutü’l Amare zaferlerinde de pay sahibiydi. Yalnız Sarıkamış harekâtını bizzat komuta ettiği için buradaki sorumluluğu daha fazlaydı.
  • Katıksız bir vatanperver, ülkesinin ve milletinin menfaatlerini her şeyin önünde tutan kahraman sıfatını hak eden güçlü bir şahsiyettir. Harekâtı Almanların isteğiyle değil, onların karşı çıkmasına rağmen kendi iradesiyle gerçekleştirmiştir. Amacı Rusları yenip İslam âlemini esaretten kurtarmak, İslam ümmetinin bir parçası olan Turan ellerine hizmet etmekti. Harekâtın hezimete uğramasından sonra da sorumluluğu kendi üzerine almış, bunu hafifletmeye veya gizlemeye hiç teşebbüs etmemiştir. Halkın mücadele azmini kırmamak için hezimeti halktan saklamıştır.
  • Kahramanlığın dışavurumu
  • Türk tarihinde Sarıkamış’ın önemi nedir?
  • Sarıkamış harekâtı şüphesiz ki Türk tarihinin en büyük hezimetlerinden biridir. İki hafta içerisinde koca bir ordunun eriyip yok olmasına neden olarak millî vicdanımızda onulmaz yaralar açmıştır. Ancak Sarıkamış sadece bir hezimet değil aynı zamanda Türk askerinin ruhundaki büyük kahramanlığın dışavurumudur. Anadolu topraklarını çiğnemeye başlayan Moskof çizmelerine karşı bir yurt savunması olduğu kadar, yıkılmakta olan imparatorluğun Türk ve İslam dünyasıyla buluşarak ayağa kalkma çabasıdır. Çanakkale’deki ruhun, Milli Mücadele’deki azmin Kafkasya’da destanlaşmasıdır. Bu açıdan, bir milletin yaşama arzusunu yansıtan şanlı bir mücadele örneği olarak tarih sayfalarındaki saygın yerini daima koruyacağına kuşku yoktur.
#Emeniler
#Sarıkamış
#Harekat
#Tuncay Öğün
4 yıl önce