|

Aliya şerefli bir kalemdi

Bosnalı şair ve yazar Abdullah Sidran’dan, vefatının 16. yılında Aliya İzzetbegoviç’i dinledik. Sidran, “Aliya yazılarına yaptığım bazı eleştirileri kabul etmese de çok şerefli bir tavır sergilerdi. Eleştirilerimi sayfaya eklerdi ve ‘Şair Abullah Sidran ile ihtilaf yaşıyoruz’ yazardı” diyor.

Hatice Saka
04:00 - 13/10/2019 Pazar
Güncelleme: 02:27 - 13/10/2019 Pazar
Yeni Şafak
Abdullah Sidran
Abdullah Sidran

Bosna Hersekli yönetmen, senarist, yazar ve şair Abdullah Sidran, Zeytinburnu Belediyesi’nin konuğu olarak İstanbul’a geldi. 76 yaşındaki Sidran, hastalıklarla boğuşsa da çalışmalarına hiç ara vermemiş. Büyük bir heyecanla Türkiye’de yapmak istediği projeleri sıraladı. İlk olarak “İzvornik Şehrinde Yüreğimi Bıraktım” adlı tiyatro oyunun Türkçe’ye uyarlanması için görüşmeler yaptığının müjdesini verdi. Sanatçı, babasının hikayesini anlattığı ve 10. baskısını yapan, “Otkup Sirove Koze” isimli kitabının Türkçe’ye çevrilmesi için de adımlar atmış. Toplama kamplarını merkeze alan bu romanı Balkanlar’da büyük ses getirmişti.

ATESİTLİK BENCE AKILSIZLIKTIR

Abdullah Sidran, sanatçı kişiliğinin köklerini araştırdığında bu yönünün, ismini aldığı amcası Abdullah’tan geldiğini fark etmiş. İkinci Dünya Savaşı sırasında bir toplama kampında hayatını kaybeden amcası; tasarımla, yazıyla ve resimle ilgileniyormuş. Hatta o dönemin işçi entelektüelleri arasında yer alıyormuş. Ateist çevrelerinde büyüyen Sidran, Allah inancına nasıl kavuştuğunu ise şöyle anlattı: “Allah’a doğru yaptığım yolculuğumu, kendi keşiflerime ve öğrendiklerime dair yapılan bir yolculuk olarak değerlendiriyorum. Aslında hikayem, bir zamanların ateistinden, sadece bir budala ateist olabilir diyen bir şahsa dönüşümümü kapsıyor. Çünkü bir insanın Tanrısızlık iddiasıyla ortaya çıkmasını, sadece akılsızlıkla açıklayabiliyorum.” Senarist yönüyle tanınan Sidran, öncelikle şair olduğunun altını çizdi. Edebiyatçı kişiliğinin sinemaya nasıl yansıdığını da şu şekilde açıkladı: “Ben öncelikle bir şairim. Sinema tecrübelerimi bir gezi olarak değerlendiriyorum. Bütün cesaretimle birlikte şunu ifade edebiliyorum. İçinde şiir olan film iyidir. Bir filmde iyi olan ne varsa, aslında şiir ile etkileşimde bulunduğunda kendini yansıtabilir” Bireysel çalışmalarını gölgelediği için film sektöründe geçirdiği 15 yıldan dolayı zaman zaman üzüntü duyduğunu da ekledi. Ancak, Bosna Hersek film sanatına katkıda bulunmasının bu hissi alıp götürdüğünü ifade etti.

ALİYA ELEŞTİRİLERİMİ DİKKATE ALIRDI

Aliya İzzetbegoviç ile çok yakın ilişkileri olan Sidran, daha lise yıllarında iken annesinin çalıştığı şirkette tanımış onu. Annesinden harçlık almaya gittiğinde Aliya’yı gördüğünü söyleyen Sidran, “Her geldiğimde bana Behiya’nın küçüğü geldi der ve başımı okşardı. Ben de ona Aliya Amca diye hitap ederdim. Daha sonra 1983 yılında Aliya ve arkadaşlarının bütün mahkemelerine katıldım. O mahkemelere girmek zordu ve onlar bu hareketimi çok cesur bir adım olarak görürdü” dedi. Sidran, Aliya İzzetbegoviç ile uzun saatler geçirmiş. Hiçbir zaman Aliya, ona kendi kurduğu siyasi partiye katılması için baskı yapmamış. Sidran, kendisini çok etkileyen bir davranışını ise şöyle anlattı: “Aliya, yazılarını yayınlamadan önce bana gönderirdi. İlettiğim tavsiye ve eleştirileri genel olarak kabul etmezdi. Ancak entelektüel anlamda çok şerefli bir tavır sergilerdi. Bütün eleştirilerimi dipnotlarına yerleştirirdi. Sayfanın altına da ‘Şair Abullah Sidran ile ihtilaf yaşıyoruz’ şeklinde bir açıklama yapar ve görüşlerimi zikrederdi.” 19 Ekim’in Aliya’nın ölüm yıldönümü olduğunu hatırlatan sanatçı, o hastanede ölüm döşeğinde iken kendisinin de yan binadaki hastanede kaldığını söyledi ve ekledi: “Pencereden onun kaldığı binaya bakardım. Ziyaretime gelenlere de Aliya’nın yattığı binayı gösterirdim. Zagrepli ünlü bir aydın yanıma gelmişti ve onunla beraber Aliya’yı ziyaret etmiştik.”

Savaş döneminde ve sonrasında yabancı gazetelere köşe yazarlığı yapmaya devam eden Sidran, bir İsveç gazetesine gönderdiği yazıyı asla unutamamış. Dayton Anlaşması’na atıfta bulunarak yazının son cümlesine, “Aliya bu vatanın son cumhurbaşkanı olacaktır” ifadesini yazmış. Dayton Barış Anlaşması ile Bosna’nın kurban edildiğini belirten Sidran, “Bosna Hersek’in var olma mücadelesinin farkındayız. Bosna’nın Avrupa’da sonsuza dek var olacağına dair iyimser de değiliz” dedi. Her şeye rağmen umutlarını diri olduğunu söyleyen Sidran, Türkiye ile soyut anlamda olan güçlü olan ilişkilerin spor, kültür ve sanat alanında somutlaşması gerektiğinin altını çizdi.


  • Kustarica’nın kariyeri düşüşte
  • Ünlü yönetmen Emir Kusturica’nın iki filminin senaryosunu yazan Abdullah Sidran, uzun yıllar önce Kusturica ile yollarını ayırdı. Sidran, bu konuda ise şunları dile getirdi: “Hakkımda çok çirkin sözler söyledi. Ben ise onunla ilgili hiçbir şey yazmadım. Dünyadaki film eleştirmen endüstrisi onun kariyerinde sadece iki filminin öne çıktığını söyler. “Dolly Bell’i Hatırlıyor Musun ?” ve “Babam İş Geziside”. Her iki filmin de senaryosunu ben yazdım. Kustarica’nın kariyeri düşüşe geçti. Bunu sadece ben söylemiyorum. Batılı eleştirmenler ve analistler de bu fikri savunuyor.”
  • Türkiye’den başka dostumuz yok
  • Bosnalı sanatçı, geçtiğimiz günlerde Fransız Cumhurbaşkanı Macron ile yaptığı görüşmede mülteci krizini konuştuklarına dikkat çekti. Bosna’nın ciddi bir mülteci akını ile karşı karşıya olduğunu belirten Sidran, şöyle devam etti: “ Şu anda mülteci krizi yaşıyoruz. Misafirperver bir milletiz ama gücümüz de sınırlı. Bosna Hersek’te Hırvatlar ve Sırplar’ın hakim olduğu bölgelerde bir tane mülteci bulamazsınız. Durum günden güne kötüleşiyor. Macron’a da şunu söyledim. 1990’lı yıllarda silah ambargosu teorik olarak bütün Bosna’yı kapsıyordu ama pratikte sadece Boşnaklar ile sınırlıydı. Mülteci kiriznde de aynı şeyi yaşadığımızı ilettim. Açıkçası Boşnaklar her zaman korku içinde yaşıyorlar. Kendi kendimize ayakta kalamayız. Şunu da iyi biliyoruz. Bizim Türkiye’den başka bir dostumuz yok.” Sidran, savaştan önce Bosna karşıtlığı yapan güçlerin hala etkisini sürdürdüğüne dikkat çekti.
  • Cepheye moral vermeye gitttim
  • Sinema sektöründeki popülaritesi nedeniyle Bosna ‘da savaş başladığı zaman Paris’te yaşaması için teklif almış. Emir Kustarica ona özel bir uçak göndermek istemiş. Ancak Sidran, tüm bunları elinin tersiyle itmiş. “Kaleme aldığım bütün eserleri Bosna’ ya borçluyum. En zor zamanlarda ülkemi asla terk edemezdim “ diyen sanatçı, cephede savaşmasa da askerlere moral vermek için hep yanlarında olmuş.
#Aliya İzzetbegoviç
#Abdullah Sidran
4 yıl önce