|

Alman siyasetinde eksen kayması

Almanya’da 2005’den bu yana dördüncü dönem başbakanlığını yaşayan Merkel sonrası dönem herkesi endişelendiriyor. Popülizm ve ırkçılık üzerinden yürütülen siyasi tartışmalar en çok ülkede yaşayan 16 milyon göçmen kökenliyi, yani toplumun yüzde 20’sini kaygılandırmakta. 1863’de kurulan ve Alman demokrasisinin yapı taşı olan Sosyal Demokrat Parti’nin her seçimde biraz daha fazla erimesi de tehlikeli bir trendin göstergesi.

Yeni Şafak
04:00 - 22/10/2018 Pazartesi
Güncelleme: 09:06 - 22/10/2018 Pazartesi
Yeni Şafak
Adolf Hitler
Adolf Hitler
Asiye Bilgin

Bavyera ve Hessen eyalet parlamento seçimleri Merkel hükümetinin istikrarı ve seçmen desteği ile ilgili önemli ipuçları veriyor. İçişleri bakanı ile kavga eden, koalisyon ortağı ile kritik süreçlerde ayrı pozisyon alan büyük koalisyon hükümeti seçmenlere ne güven, ne istikrar ne de vizyon sunuyor. Seçmenler merkez partilerden uzaklaşırken AfD gibi marjinal tezler savunan, açıktan nazi dönemini ve Hitler’i kutsayan siyasetçilere destek sunuyor. Halbuki Almanya İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana siyasi ve ekonomik gücünü dışa açılmasından ve Avrupa Birliği entegrasyonunu devam ettirmesinden alıyor. İçine kapanan, sınırlarını kapatmayı tartışan, yabancı düşmanlığı yaparak insanları ötekileştiren ve inanç ve ifade özgürlüğü gibi temel insan haklarını tehlikeye atan Almanya güç kaybetmeye mahkum.

FEDERAL SEÇİMLER İÇİN GÖSTERGE

Bavyera eyalet seçim sonuçlarını yakından incelemekte fayda var. Her ne kadar Hıristiyan Demokrat Parti CDU’nun daha sağında duran ve AfD’nin ırkçı tezlerini savunmaktan çekinmeyen ve sadece Bavyera’da seçime giren CSU %37,2 oy oranıyla 1950’den bu yana en düşük oy oranını almış olup Yeşiller partisi oy oranını şaşırtıcı bir şekilde %17,5’lere çıkartmış olsa da, seçim sonuçlarının ortaya koyduğu en önemli gerçek merkez sağın daha sağında duran, nazizme sempati duyan partilere destek oranının toplamının %59’lara çıkmış olması. Nazi ideolojisini benimseyen AfD Bavyera’da %10,2 oy oranı ile kamuoyu beklentilerinin altında oy alsa da, bir diğer ırkçı parti Bağımsız Seçmenler Partisi %11,6 oy alarak büyük başarı elde etti. SPD tarihinde en kötü eyalet seçim sonucunu alarak, 2013’de %20,6 olan oy oranını %9,7’ye düşürerek büyük hezimet yaşadı. Hür Demokratlar ise barajı kıl payı aşarak %5,1 oy oranıyla parlamentoya girmeyi başardı.

Almanya siyasi sisteminde uzun süredir kriz yaşanıyor. Bu krizin kısa, orta ve uzun vadeli etkileri olacak. Yaşanan başlıca sorunlardan biri partiler içerisinde yaşanan parçalanma ve polarizasyon. Uzun süredir CDU/CSU, SPD gibi merkez siyasi partilerden AfD gibi yeni kurulan partilere veya başka marjinal oluşumlara ciddi oranda seçmen kayması mevcut. Bavyera eyalet seçimi sonrası yapılan araştırmaya göre yaklaşık yarım milyon seçmen SPD’de yerine CSU, AfD ve Yeşiller’e oy verdi. Yeni kurulan partilere olan bu ilginin arkasında merkez siyasi partilerin 2015’den bu yana devam ettirdiği göçmen ve mülteci politikasının etkisi büyük. Almanya’nın tek çözüm bekleyen sorunu mülteci ve göçmen konusuymuş gibi bir algı oluşturuldu. Bununla kalınmadı, AfD gibi Nazi ideolojisini ve jargonunu benimseyen bir partiye rekabet oluşturmak için ırkçılık merkez siyasetin gündemine oturdu. Seçmen her yerde olduğu gibi bir şeyin aslı dururken taklidine itibar etmiyor. Almanya’da da başarı üzerine başarı gösteren ve her seçimde oylarını çıkartan tek parti AfD.

MERKEL DÖNEMİ SONRASI LİDER SORUNU

Almanya siyasi sistemi içerisinde lider krizi yaşanıyor. Uzun yıllardır Merkel dışında etkin bir siyasetçinin çıkmamış olması, SPD’de Gabriel, Schulz ve şimdiki Başkanı Nahles’in beklenilen siyasi performansı verememesi seçmenleri başka arayışlara sürüklüyor. Alman toplumunda oldukça yüksek olan gelecek endişesi vizyonsuz siyasetçilerin ortaya koyduğu performans ile derinleşiyor. 2005’den bu yana dördüncü dönem başbakanlığını yaşayan Merkel sonrası dönem herkesi endişelendiriyor. Popülizm ve ırkçılık üzerinden yürütülen siyasi tartışmalar en çok ülkede yaşayan 16 milyon göçmen kökenliyi, yani toplumun yüzde 20’sini kaygılandırmakta.

1863’de kurulan ve Alman demokrasisinin yapı taşı olan Sosyal Demokrat Parti’nin her seçimde biraz daha fazla erimesi tehlikeli bir trendin göstergesi. Uzun süredir kendini yenileyemeyen, toplumun güvenini kaybeden, sosyal demokrat politikalar ortaya koymaktansa sağ seçmen kitlesinin oylarına talip olan ve parti içerisinde birlik oluşturamayan SPD problemin kendisine dönüşmeye başladı. SPD, 19. Yüzyıl’dan bu yana Almanya’daki demokrasinin taşıyıcı kolonlarından biri. Bavyera seçiminde gözlemlenen oy kaybı ve son federal parlamento seçimlerindeki %21’lik oy oranı göz önünde bulundurulduğunda bu kolonların birinin ağır darbe aldığı aşikar. SPD zayıflamaya devam ederse Almanya siyasi sisteminde önlenemez kırılmalara yol açacak.

ALMAN İSLAMI PROJESİ

Alman siyasi partilerinin tümünde sağa doğru eksen kayması yaşanırken İslam ve göçmenler konusu önümüzdeki süreçte de siyasetin konusu olmaya devam edecek. Merkel hükümeti dört yılını dolduramayıp erken seçime gidilse dahi Alman İslamı projesi önümüzdeki yıllarda Almanya’nın gündemini meşgul edecek. Alman İslamı projesi uzun soluklu, gelecekte artacak olan Müslüman göçmen nüfusu Almanya’daki siyasetçilerin İslam tahayyülüne uygun şekillendirme kalkışması. Bu proje tutmayacağı yapılan siyasi açıklamaların tutarsızlığında saklı. Federal İçişleri Bakanı Seehofer bir taraftan “İslam Almanya’ya ait değil” derken diğer taraftan Müsteşarı Kerber’i görevlendirip Alman İslamı projesi ile ilgili çalışmalara hız verilmesini isteyebiliyor. Bakanın deyişiyle Almanya’da istenmeyen bir din, özünü koruyarak nasıl Almanlaşacak merak konusu. Bu proje için Müslümanlar araçsallaştırılıyor. Alman İslamı projesine hizmet etmeye hazır olanlar ‘entegre olmuş makbul Müslüman’, etmeyenler ise ‘istenmeyen radikal Müslüman’ olarak sınıflandırıyor. Bakanlık başta olmak üzere siyasetçilerin bu kadar angaje olduğu Alman İslamı projesinden sonra, dini teşkilatlarımızın güçlenmesi ve doğru yönetilmesi her zamankinden daha önemli olduğunu gözler önüne seriyor. Alman İslamı projesi tutmayacak ve marjinal bir oluşum olarak kalacak, dini teşkilatlarımız çoğunluk toplum ve devlet ile uyumlu ve yapıcı ilişkisini sürdürmeye devam etmeli ki, Alman İslamı gibi maceraların Müslüman toplumu Almanya’ya yakınlaştırmaktan ziyade uzaklaştırdığı Alman dostlara doğru anlatılabilsin.

#​Almanya
#Angela Merkel
5 yıl önce