|

Asırlara meydan okuyan mabed: Kariye

2. Beyazid zamanında camiye çevrilen ve 1945 yılına kadar da cami olarak hizmet veren Kariye, yeniden cami olarak ibadete açılacak. Asırlara meydan okuyan bu mabedin tarih içindeki önemi kadar içindeki mozaikler de bir o kadar değerli. Bugüne kadar özenle korunan Kariye’nin geçmişine yolculuk yaptık.

Haber Merkezi
04:00 - 6/09/2020 الأحد
Güncelleme: 20:43 - 4/09/2020 الجمعة
Yeni Şafak
Kariye Camii
Kariye Camii
R. RUVEYDA OKUMUŞ

İstanbul’un fethinden sonra zarar verilmeden korunan, II. Bayezid zamanında camiye çevrilen ve 29 Ağustos 1945’de alınan bir kararla müze olarak kullanılmaya başlanan Kariye Cami, geçtiğimiz günlerde yayınlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile yetmiş beş sene sonra yeniden cami olarak ibadete açıldı. Asırlara meydan okuyan bu mabedin tarih içindeki önemini, geçirdiği restorasyonları ve içindeki fresk ve mozaiklerin durumunu bu yazıda ele alıyoruz.

Edirnekapı semtinin Haliç’e bakan yamacında Mihrimah Valide Sultan Cami’nin karşı tarafında bulunan mabed, Bizans döneminin önemli manastırlarından Khora’nın Hz. İsa’ya adanmış kilisesidir. Khora bir yerleşim yerinin dışını, taşrayı ifade etmektedir. Türkçedeki köy anlamındaki “karye” den gelen “kariye” bir bakıma khora kelimesinin tercümesidir. Kilisenin içinde Hz. İsa ve Hz. Meryem’i tasvir eden mozaiklerde onların isimleriyle birlikte khora kelimesi de yer almaktadır.


FETİHTEN SONRA BİR SÜRE BOŞ KALIR

Kariye manastırı ve kilisesinin İmparator Justinianos tarafından kurulduğu ileri sürülmektedir. Kommenos hanedanı zamanında Edirnekapı’daki Blekarnai (Tekfur) Sarayı’nın kullanılmasıyla Kariye’nin önemi de artar. 10. yüzyılın sonlarında İmparator I. Aleksios Kommenos’un kayınvalidesi Maria Dukaina tarafından o vakitler harabe halindeki yapının yeniden ihya edildiği kaynaklarda geçmektedir. Bugünkü yapının esasını teşkil eden mabed, kurtarıcı (Hz.) İsa’ya adanmıştır. Kilisede tekrar tamir gerekince I. Aleksios’un küçük oğlu Isakıos Kommenos mabedi tamir ettirmiş ve iç holde kendisi için bir mezar yeri ile mozaiklerle kendi tasvirini de koydurtmuştur. Kariye’deki mozaikler Bizans sanatının son altın çağını yansıtmaktadır.

İstanbul’un fethinden sonra bir süre boş kalan Kariye (Khora) Manastırı, 1511’de II. Bayezid’in sadrazamı Atik Ali Paşa tarafından camiye çevrilmiştir. Nitekim 1546 senesindeki İstanbul vakıflarına ait tahrir defterlerinde Ali Paşa’nın Çemberlitaş’taki evkafına Kenise (Kilise) Cami olarak bu mabed kayıtlıdır. Camiye çevrildikten sonra Kariye’nin duvarlarındaki mozaik ve fresklerin bir kısmı ince sıva ile kapatılarak bir kısmı da ahşap pencereler takılarak korundu. Namaz kılınan harim kısmında nisbeten daha az mozaik ve süslemeler yer almaktaydı. Güneybatı yönündeki çan kulesinin yerine bir minare inşa edildi. Ayrıca mabedin güneydoğu köşesine de bir mermer mihrap eklendi. Osmanlı devrinde bu mabed, Kahriye Cami olarak zikredilmektedir.


MEDRESESİ GÜNÜMÜZE ULAŞMAMIŞTIR

Kariye Cami’nin yanında Mimar Sinan’ın inşa ettirdiği bir medrese de bulunmaktaydı. Dört odalı ahşap bir yapı olan bu medresenin 1914’de oldukça harap bir halde olduğu anlaşılmaktadır. Daha sonraki yıllarda tamamen yıkılmış olan bu medrese yapısı maalesef günümüze ulaşamamıştır.


İstanbul’da zaman zaman yaşanan depremlerden Kariye Cami de etkilenmiştir. Kariye Cami, 1766 depreminden sonra zarar görmesi üzerine mimar İsmail Halife tarafından onarılmıştır. 1876’da yüzeysel bir tamir gören Kariye Cami’nin mozaiklerine de dokunulmamıştır. 1894 depreminde Kariye Cami yeniden zarar görmüş ve minaresi de yıkılmıştır. Depremin ardından bugün de ayakta olan tarihi caminin minaresi yeniden inşa edilmiştir.


Hakkında kaleme alınmış önemli bir eser

İstanbul’daki tarihî eserler hakkında çalışmaları bulunan araştırmacı ve eğitimci İhtifalci Mehmed Ziya Bey (1871-1930) Kariye Cami üzerine 1910 senesinde önemli bir eser kaleme almıştır. Mehmed Ziya, 1909’da Mercan İdadisi muallimi iken Kariye Cami’ni talebeleri ile ziyaret etmiş onlara bu tarihî mabedi tanıtmaya çalışmış daha sonra da bu eserini yazmıştır. Bu sebeple Mehmed Ziya Bey kitabını Mercan İdadisi talebelerine ithaf etmiştir. Kitabın içinde meşhur Sébah Fotoğrafhanesi’ne ait 17 adet fotoğraf da yer almaktadır. Bu fotoğraflarda Kariye’nin içindeki minber, mozaikler ile mabedin dış görünüşü yer almaktadır. İhtifalci Mehmed Ziya’nın bu eseri Osmanlı devrinde Kariye Cami ile ilgili yazılmış en kapsamlı eserdir denilebilir. Eserde Kariye’nin inşa aşamaları, geçirdiği tamirler, mozaikleri ve sanat değeri ayrıntılı olarak ele alınmaktadır. İhtifalci’nin bu eseri 2012’de Ömer Zülfe tarafından günümüz Türkçesiyle de yayınlanmıştır.


Seyyahların gözdesi olmuştur

Kariye Cami başta yabancı seyyahlar olmak üzere gezginlerin, yabancı devlet elçilerinin hatta imparatorların ziyaret etmek istedikleri duraklardan biri idi. Kimi seyyah ve gözlemciler de eserlerinde Kariye’nin tarihi dokusundan ve mozaiklerinin görkeminden söz etmiştir. 16. yüzyılda Fransız Albini Pierre Gilles, Avusturya elçiliği papazı Stephan Gerlach Kariye Cami’ini ziyaret etmiş ve bazı anlatımlarda bulunmuştur. 17. yüzyılda Evliya Çelebi seyahatnamesinde Edirnekapı yakınında Kahriyye Cami’nden “önceden sanatlı bir kilise imiş” diyerek bahsetmektedir. Alman tarihçi Joseph von Hammer 1822’de basılan İstanbul ve Boğaziçi isimli kitabında Kariye Cami’ndeki mozaikleri de anlatmaktadır.


İstanbul patriklerinden Konstantinos 1846’da Fransızca basılan eserinde Kariye’nin mozaiklerine işaret eder. A. Lenor’in çizdiği Kariye’nin batı cephesinin bir rölövesi ise 1840’da yayınlanmıştır. Alman mimar A. Rüdell, 1908’de binanın rölövelerini büyük boy bir kitap halinde neşretmiştir. Kariye Cami’ni, II. Abdülhamid devrinde Ekim 1898’de İstanbul’a gelen Alman İmparatoru Kaiser II. Wilhelm de ziyaret etmiştir. İmparator Wilhelm’in Kariye Cami ziyaretine ayrı bir önem verdiği kaynaklarda yer almaktadır.


Müzeye çevrilip minberi Zeyrek’e taşınmıştır

Ayasofya’da 1932’den beri mozaik araştırmaları yapan Thomas Whittemore başkanlığındaki Amerikan Bizans Enstitüsü, 1947’de Kariye Camii’nde de çalışmalara girişti. Açık olan mozaiklerin temizlenmesine ve üstleri ince bir sıva ile kaplı olan güney tarafının fresklerin açılmasına başlandı. O zamana kadar ibadete açık olan Kariye Cami, 1948’de Vakıflar İdaresi’nden alınarak Müzeler Dairesi’ne bağlandı. Bundan sonra ibadete kapatılan ve müze statüsü verilen tarihî camideki yaklaşık 450 seneden beri var olan bütün teberrükat (kutsal) eşyası kaldırılmış, ahşap minberi de Zeyrek Cami’ne taşınmıştır.


Bugün mevcut ana bina dört ağır pâyeye oturan dört kemerden ve ortasında kubbeden meydan gelmektedir. Bu ana yapının yanı sıra iç ve dış narteks yer almaktadır. Mabedin içinde altın varaklı mozaik ve fresklerde Tevrat ve İncil’deki sahneler betimlenmektedir. Hz. Meryem ve kucağında çocuk İsa, Hz. İsa’nın doğumu ve mucizeleri, Hz. Musa, Hz. Süleyman Hz. Yakup’un rüyası gibi dinler tarihi açısından önemli hadiseler göze çarpmaktadır.


#Kariye
#Cami
#Mabed
٪d سنوات قبل