|

Avrupalı fakat derin milli kalem

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın vefatının bugün 58. yıl dönümü. Huzur ‘un yazarı olarak ünü sınırları aşan Tanpınar şiir, roman, hikaye gibi farklı alanlarda ürün verdi. Mehmet Kaplan, onu “Avrupalı fakat aynı zamanda da en derin şekilde milli” olarak tanımlıyor.

Haber Merkezi
04:00 - 24/01/2020 Cuma
Güncelleme: 03:30 - 24/01/2020 Cuma
Yeni Şafak
Ahmet Hamdi Tanpınar
Ahmet Hamdi Tanpınar

Türk edebiyatının önemli yazar ve şairlerinden Ahmet Hamdi Tanpınar, vefatının bugün 58’inci yıl dönümü. “Huzur”, “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” ve “Beş Şehir” eserleriyle okuyucuların kalbinde yer edinen Tanpınar 1901 yılında dünyaya geldi. Yahya Kemal Beyatlı’nın etkisiyle 1919’da İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ne girdi. Beyatlı’nın yanısıra Cenap Şahabettin, Necip Asım, Rıza Tevfik, Fuad Köprülü, Ali Ekrem Bolayır’ın öğrencisi olduğu fakülteyi “Şeyhi’nin Hüsrev ve Şirin’i” teziyle bitirdi. Mehmet Kaplan’ın tarifiyle “Kelimenin en hakiki manasıyla Avrupalı fakat aynı zamanda da en derin ve güzel bir şekilde milli” olan Tanpınar, edebi eserin ana unsurlarını mükemmeliyet, hayat tecrübesi ve dil temellerine oturttu.

VALERY ESTETİK ALGISINI DEĞİŞTİRDİ

Mezuniyet sonrası estetik, mitoloji ve edebiyat öğretmenliği yaptı. Adını ilk kez 1920’de “Altın Kitap” dergisinde yayınlanan “Musul Akşamları” şiiriyle duyurdu. Yazmanın dışında iki çevirisi var. Ahmet Kutsi Tecer ile 1930’da “Görüş” dergisini çıkarttı. Şiir zevkinin oluşumunda özellikle Beyatlı ile Ahmet Haşim’in etkisi olduğunu yazılarında da aktaran Tanpınar’ın eserleri Dergah, Milli Mecmua, Hayat, Ülkü, Varlık dergilerinde okuyucuyla buluştu .

Tanpınar hakkında geniş çalışmalar yapan İnci Enginün, Tanpınar’ın insanı ele alış şekline yönelik, “İnsanın, etrafındaki terkibin bir parçası olduğuna inanan yazar, onları geniş çevreleriyle, bir ufacık hadisede derinleştirilen psikolojileriyle verir. Bunu yaparken de imajlarla zengin, Türkçenin en yüksek mizahi ve ironik üslubuyla, onları ve hayat karşısındaki tavırlarını anlatır” tespitinde bulundu.

KISIK SESLE ANLATTI

Enginün, Tanpınar’ın hiçbir sözünü bağıra çağıra, abartılarla anlatmadığına işaret ederek, “Onun kısık sesle anlattıkları ise hiç ummadığımız anda bir çare sığınağına dönüşür. Okuyucusunun içinde devam eden sesi, cümle cümle en muhtaç olduğumuz anda, aydınlatıcı bir ufku gözler önüne serer. Sanıyorum Tanpınar’ın git gide artan etkisi, insanı büyüsüne alan güçlü anlatımının okuyucuda yaşamasından kaynaklanmaktadır” değerlendirmesini yaptı.

Tanpınar’ın 1948’de tefrika halinde yayımlanan “Huzur” eseri, 1949’da kitap haline getirilerek okuyucuyla buluştu.

Kendi ifadesiyle 1932 yılına kadar “radikalist bir Batıcı” olup Doğu’yu tamamıyla reddederken, sonrasında yenileşmenin gereğine inanmasına rağmen Osmanlı medeniyetinin ve büyük değerlerin giderek kaybolmasından gelen bir hüzün de yaşadı.

KİTABINI BESTEKÂRA İTHAF ETTİ
  • İlk kez 1944’te tefrika edilen Mahur Beste adlı eseri Lale Devri’nin ünlü bestekârı Eyyübi Ebubekir Ağa’ya ithaf etti. Türk musikisiyle de ilgilenen, eserlerinde mazi düşüncesi ve rüya estetiğini sıkça işleyen yazar, psikolojik tahlillere geniş yer verdi. Geçirdiği kalp krizi nedeniyle 1962’de İstanbul’da vefat eden usta edebiyatçı, Aşiyan Mezarlığı’nda Yahya Kemal’in mezarının yanı başına defnedildi. Mezar taşında, kendi dizeleri olan “Ne içindeyim zamanın/Ne de büsbütün dışında” ifadeleri yazılıdır.
#Ahmet Hamdi Tanpınar
#Mehmet Kaplan
#Huzur
4 yıl önce