Aslında önceki albümün tanıtımının bir yıl, diğer albüm için de repertuarın oluşması ve stüdyo aşamasının 5-6 ay kadar sürdüğünü düşünürseniz 1,5 yıl normal bir süre. İki albüm arasında belli bir zaman geçmesi gerektiğine inanmıyorum. Hisler güzelse, birikimler doğru dışavurulmuşsa ve kendimi hazır hissediyorsam albüm yapıyorum. Bu dönemde sahne programlarım sürekli devam etti. Yapım şirketim Poll Production bana 'Aşkı Duymak İstediğin Her zaman' albümünü yapmayı teklif etti. Çok sıcak baktım, çalışmaya başladık. Güzel de bir iş çıktığına inanıyorum. Demek ki görünmek için doğru zaman buymuş.
Bu bir proje albümüydü. Aslında yalnızca yapımcımın değil benim de çok istediğim bir albümdü. Baha çizgisine bir ara nefes üflemekti. Önceki albümlerimde 'Ölmeyen Şarkı', 'Bizim Hikayemiz' gibi cover şarkılar kullandık. Bunlar ses getirince yalnızca cover şarkıların olduğu bir albümüm olsun istedim.
Yapımcım Polat Yağcı ve önceki iki albümümde de beraber çalıştığım Müzik Yönetmenim Selim Çaldıran ile seçtik. Sesime gidebilecek şarkıları seçmeye çalıştık. Hepsi de bir döneme damgasını vurmuş, hit olmuş şarkılar. Ben de güzel yorumladığımı düşünüyorum. Çünkü şarkıların ruhuna sadık kaldım.
Konserlerimde ve programlarımda söylediğim şarkılar bunlar. Dolayısıyla benim için zor bir deneyim değildi. Zaten tarzım da buna çok aykırı bir tarz değil. Türk sanat müziğine ilgim var, ud çalıyorum. Biraz keman ve bağlama da çalıyorum. Belki de enstrüman zenginliğim ve geçmişten gelen backgroundun etkisiyle klasiklerde bir Baha tarzı oluşturduğumu zannediyorum.
Benim nostaljik bir yapım var. Bunu kendimde çok görüyorum. Yani eski yıllardaki aşkları, insanların birbirine olan yakınlığını ve samimiyetini, dostluklarını seviyorum. Öyle ki komşular evlerinin kapısını bile kilitlemezmiş. Birinin karnı açken, diğerinin içine sinmezmiş. Onlar paylaşarak mutlu olmayı seviyormuş. Ben de biraz o dönemlerden kalmayım sanırım. Değerlerimizin farkındayım. Bu çok güzel, kendimce. Belki de bu şarkıların bana yakışmasının nedeni de bu.
Sektör bitmek üzere olduğu için besteci de çok fazla yetişmiyor artık. Herkes bir yere çekilmiş durumda. Çünkü yaptıkları iş onlara para kazandıramaz oldu. İnternetin yaygınlaşması da etkili oldu. Teknoloji insanların duygusallıklarını azalttı, karakter yapılarını değiştirdi. Çok farklı bir dönem yaşıyoruz. Hal böyle olunca bakıyoruz ki geçmişten gelenler çok daha samimi ve kendini kanıtlamış şarkılar. Dolayısıyla onları kabul ettirmesi de daha kolay sanki.
İnşallah albümümüz kasım ayı gibi gelecek. Şarkılarımız hazır, bir tek stüdyoya girmek kaldı. Şimdiden müjdesini vermek istiyorum, çok güzel şarkılarımız var. Benim şarkılarımın yanı sıra Kutsi ve Soner Sarıkabadayı'nın şarkıları olacak. Duygusal ağırlıklı bir albüm olacak.
Yaz konserlerimiz olacak. Şimdilik zaten albüm tanıtımındayız. Her şey yolunda gidiyor, çok güzel tepkiler alıyoruz. Gidişat klasiklerin ikincisinin geleceğini gösterir gibi. Bunun kararı daha sonra netleşecek. Düşündüğümüz çok şey var aslında.
Öncelikle çok teşekkür ederim. Şöyle düşünüyorum: Her insanın bir mizacı vardır. Aldığı aile kültürünün ardı sıra yaşamış olduğu bir kişiliği, tarzı vardır. Ben çok ortalıkta görünen, özel hayatını, ailesini, arkadaşlıklarını uluorta yaşayan bir insan değilim ki. Mütevazı bir hayatım var. Böyle yaşamayı istiyorum. Huzurluyum her şeyden önce mutluyum. Bu sistemin gerektirdiği bazı gerçekler var. Bunları da yadsımamak lazım. Ne kadar çok görünürseniz o kadar iyiymiş, sanki daha çok prim yaparmışsınız gibi. Ben buna katılmıyorum. Kaliteli olduğunuz sürece, düzgün ve doğru şeyler yaptığınız sürece insanlar sizi ayıklar. Bunun da çok kolay bir şey olduğunu düşünmüyorum. Kendimce yolum bu, doğru yolda olduğumu düşünüyorum. Sevenlerimin bu yönümü sevdiklerini düşünüyorum. Bu bana ayrı bir gurur veriyor.
Baha kendi halinde, sakin bir karakter…
Ailem hayattaki ilk önceliğim. Onların bendeki yeri anlatılmaz. Aile bağlarım çok kuvvetlidir. Onlar Ankara'da. Bazen alıyorum simidimi, poğaçamı, kahvaltıya yanlarına gidiyorum. Dostluklarıma gelince, çok fazla dostum yok işin açıkçası. Az ve öz. Orhan Ölmez benim çok yakın arkadaşımdır. Sevgili Kutsi de öyle. Yıllarca beraber sahneye çıktık. Onlarla frekansımız tuttuğu için ve çok fazla anımız olduğu için bir araya geldiğimizde çok şey konuşuruz. Biz birbirine bağlı, hayatı gerçekten samimi yaşayan, yapmacıklıkları olmayan insanlarız. İstanbul biraz garip bir yer. İnsanlar insani yanlarını sanki bir taraflarda bırakmış. Hala alıştığım söylenemez. Kendimi muhafaza etmeye çalışıyorum.