|

Bahtiyar Vahabzade’nin şahsiyeti üzerine birkaç söz

Milletinin dertlerini yürek acısıyla dile getirmesi, zaten sevilen bir şahsiyet olan Bahtiyar Vahabzade’yi halk arasında daha da yüceltmiş, ona duyulan güveni artmıştır. Bu sebeple de o, ömrünün son yıllarında, bütün kritik hadiselerde, siyasî gerginliklerde, halkı sükûnete, sağduyulu olmaya davet ettiğinde, ne yapılması gerektiğini açıkladığında, amacına ulaşmış, halkı doğru yola sevk etmekte başarılı olmuştur.

04:00 - 15/01/2022 Cumartesi
Güncelleme: 01:45 - 15/01/2022 Cumartesi
Yeni Şafak
Vahabzade’yi anma toplantısında. Soldan sağa, Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, İş Adamı Ali Polat, Prof. Dr. Yavuz Akpınar.
Vahabzade’yi anma toplantısında. Soldan sağa, Azerbaycan Yazarlar Birliği Başkanı Anar, Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, İş Adamı Ali Polat, Prof. Dr. Yavuz Akpınar.
YAVUZ AKPINAR

Bahtiyar Vahabzade’nin şiiri, sanatı hakkında çok şey söylenebilir ama bu yazıda biz daha çok onun vatan ve millet sevgisiyle öne çıkan şahsiyetinden söz etmek istiyoruz. Bahtiyar Vahabzade, genel çizgileriyle söylersek 1960’lı yıllardan itibaren Azerbaycan edebiyatının yetiştirdiği büyük sanatkârlar arasında yer alır, millî kültür değerlerini yücelten şiirleriyle dikkati çeker ve halkın güvenini kazanır. 1970’li yıllarda Türkiye’de tanınmaya başlar. Gorbaçov döneminde 1980’li yıllarda uygulamaya konulan Perestroyka (açıklık, yeniden kurma ve demokrasi) sürecindeki yumuşamadan sonuna kadar yararlanarak milletin gerçek dertlerini, problemlerini dile getiren konuşmalar yapar, çeşitli yazılar, şiirler neşreder. Birçok kimsenin söylemeden korktuğu, dile geçirmekten çekindiği problemleri göz önüne serer, halka yol gösterir. Yazılarını, konuşmalarını Gelin Açıg Danışag (1988) adlı eserinde toplar ve bu eser büyük ilgi görür.

Karabağ probleminin gittikçe büyümesi, Ermenilerin haksız istekleri, acımasız saldırı ve katliamları karşısında Sovyet yönetiminin sözde kınamalardan başka bir şey yapmaması, o kargaşa ve şaşkınlık günlerinde Azerbaycan yönetiminin acizliği, halkı galeyana getirir. 17 Kasım 1988 tarihinde Bakû’da Azadlık meydanında (eski adı Lenin meydanı idi) başlayan, büyük halk yığınlarının katıldığı, günlerce süren mitingler, hem Azerbaycan Sovyet hükûmetine hem de Sovyetler Birliği’ne karşı başkaldırıya dönüşür ve dünya gündeminde yerini alır. Birçok aydının korkup sustuğu o günlerde kürsüye çıkarak cesaretle düşüncelerini açıklayan, halkın isteklerine tercüman olan, yöneticileri eleştiren “aksakallar” arasında Bahtiyar Vahabzade ön sıralarda yer alır.

CESARETLE SESİNİ YÜKSELTTİ

Rus ordusunun bir gece ağır silahlarla Bakû’ya girip halkın üzerine gelişigüzel ateş açmakla sebep olduğu “Ganlı Yanvar” (19-20 Ocak 1990) faciası karşısında -birçok aydının tersine- cesaretle sesini yükselten, bu kanlı hareketi protesto eden aydınlar arasında Bahtiyar Vahabzade yine ön sıralardadır. Çeşitli haber ajansları bu hadiseyi dünyaya duyururken, mikrofon karşısına geçip, korkusuz ama ızdıraplı sesiyle Rus vahşetini dünyaya duyurmuş, anlatmaya çalışmıştır. O günlerde Türkiye radyosuna ulaşan titrek, hüzünlü ama vakur, öfkeli, konuşmaları hâlâ kulaklarımdadır.

Bu elim ve hiç beklenilmeyen “Sovyet işgali” karşısında şaşkınlığa düşen Azerbaycan parlamentosunu toplantıya çağıran milletvekilleri arasında Vahabzade önemli rol oynamış. korku bulutlarını dağıtan ilk oturumun başkanlığını yapmıştır. Hatta o, bu vahşetle ilgili resmî toplantıların birinde hiç çekinmeden bir Rus generalinin üzerine yürümüş, onun suratına tükürmüştür. Araya giren nüfuzlu şahıslar Vahabzade’yi mutlak bir ölümden kurtarmış, Rus yetkililer de Bakû’nun Azadlık meydanında gittikçe büyüyen şiddetli halk tepkisi karşısında geri adım atma zorunda kalmışlardır.

HALKIN SEVDİĞİ ADAM

Bütün bu hadiselerde ön planda olması, milletinin dertlerini yürek acısıyla dile getirmesi, zaten sevilen bir şahsiyet olan Bahtiyar Vahabzade’yi halk arasında daha da yüceltmiş, ona duyulan güveni artmıştır. Bu sebeple de o, ömrünün son yıllarında, bütün kritik hadiselerde, siyasî gerginliklerde, halkı sükûnete, sağduyulu olmaya davet ettiğinde, ne yapılması gerektiğini açıkladığında, amacına ulaşmış, halkı doğru yola sevk etmekte başarılı olmuştur. Halk, ona duyduğu derin sevgi ve saygıyı Vahabzade’nin cenaze töreninde bir kere daha gösterme imkânı bulmuştur.

1980’li yıllar, Azerbaycan halkının tarihiyle yüzleştiği, millî kimliğini sorguladığı, Sovyet döneminin kritiğini yaptığı acılı, çalkantılı bir dönemdir. Vahabzade, geçmişteki fikir ve tavırlarına uygun olarak bu yıllarda da halkın önüne düşmüş onun kendi kimliğini yeniden algılamasına, millî kültürünü yeniden keşfetmesine bir deniz feneri gibi yol göstermiştir. 1980’li yıllardan itibaren gittikçe büyüyen siyasî, sosyal, iktisadî hadiselerin etkisiyle Şehidler (1990) adlı manzumesini ve Türkiye’de neşredilen Tavşana Kaç Tazıya Tut: Azerbaycan Olaylarının İçyüzü, Moskova’nın Siyaseti (Aktaran: Yasin Aslan, Ankara, 1990) adlı eserlerini yazarak Rus siyasetinin, Ermeni oyunlarının içyüzünü bütün dünyaya açıklamada tereddüt etmemiştir.

1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığa kavuşması ve kendi devletini yeniden yapılandırması aşamasında, Vahabzade hem bir milletvekili hem de bir şair olarak yaşanan sosyal, siyasî ve ekonomik sıkıntılar karşısında yöneticilere yararlı tavsiyelerde bulunmuş, yol göstermiş, geniş halk yığınlarını sakinleştiren ağır başlı konuşma ve tavırlarıyla Azerbaycanlıların kötümserlikten uzaklaşarak geleceğe ümit bağlanmasını sağlamıştır.

Kısaca sıraladığımız bu başarıları elde etmek için iyi donanımlı bir aydın olmak yeterli değildir; inandırıcı olmak, halkı peşinden sürüklemek, toplumun karamsarlığa kapıldığı hadiseler karşısında onları yatıştırıp gelecek için ümit vermek, kısacası milletinin takip etmesi gereken yolu onlara göstermek için her şeyden önce halkın güvenini kazanmış, bir insan olmak gerekir. Bahtiyar Vahabzade, Sovyet yönetiminin en güçlü olduğu dönemlerde de millî meselelere sahip çıkma cesareti göstererek bir değil birçok çıkışıyla bu güveni kazanmış nadir sanatkârlardan, aydınlardan biridir.

BÜYÜK ŞÖHRET KAZANDI

Vahabzade’ye halk arasında büyük şöhret kazandıran, geleneksel tahkiye tarzında, sade bir dille kaleme aldığı vatan ve millet sevgisi aşılayan, düşünce itibarıyla yoğun, büyük manzumeleridir (poema). O, 1958’de yazdığı, ama siyasî baskı sebebiyle ancak bir kaza gazetesinde yayınlatabildiği (Şeki Fehlesi, 23-26 Ekim 1960), Azerbaycan’ın Rusya’yla İran arasında ikiye bölünüp parçalanmasına sebep olan 1813 tarihli Gülistan antlaşmasını konu edilen “Gülüstan Poeması”ıyla halkın gönlünü fethetmiştir. Azerbaycan’ın kendi isteğiyle Rusya’ya katıldığı yalanını bu manzumeyle ifşa etmiş, halkın tarih bilincini yenileşmiştir. Azerbaycan Türklerinin kötü talihini, Azerbaycan’ın bütünlüğünü hürriyet ve bağımsızlık özlemlerini cesaretle dile getirdiği bu manzume, ülkede büyük yankılar uyandırmış, Azerbaycan Komünist Partisi Merkezi Komitesi tarafından sorgulanan Vahabzade 1962’de üniversitedeki işinden uzaklaştırılmış ama halk arasındaki itibarı sebebiyle 1964’te yeniden görevine iade edilmiştir.

Karşılaştığı baskılara rağmen Bahtiyar Vahabzade, birçok şiirinde sosyal ve siyasî hadiselerin iç yüzünü, cemiyetteki haksızlıkları, ahlaksızlıkları üstü örtülü veya dolaylı bir şekilde ifade etmekten vazgeçmez. Baskı rejimlerinde sık sık görüldüğü gibi zaman ve zemini değiştirerek, asıl söylemek istediklerini, yüreğinden geçenleri, halka ulaştırmada büyük bir başarı sağlar. Nitekim 1970-1980’li yıllarda, şiir kitaplarının yüksek tirajla basılmasına rağmen kısa zamanda satılıp tükenmesi, Vahabzade’nin halk arasında ne derecede güven ve beğeni kazandığını gösterir.

Bahtiyar Vahabzade Sovyet rejiminde yumuşamanın başlamasıyla ve özellikle 1991’de Azerbaycan’ın bağımsızlığını kazanmasından sonra, millî kimlik ve din anlayışının Azerbaycan’da yeniden oluşturulmasında ve olumlu bir şekilde gelişmesinde etkili olan şahsiyetlerin başında gelir. Şiirlerinde ve diğer eserlerinde İslâmiyeti ve Türklüğü tarihî derinliği ve beşerî değerleriyle ele almış, ayrıca Türkiye-Azerbaycan kardeşliğini pekiştiren, Türk dünyası arasında siyasî, kültürel bağların kurulmasına hizmet eden eserler yazmıştır.

Onun halkın dinî ve millî duygularını yeniden kazanmasını teşvik eden birçok şiiri arasında “Ezan sesleri” şiirini örnek olarak gösterebiliriz:

Ezan Sesleri

- Bu dağı, bu daşı min ilden [bin yıldan] beri

Vetene çevirdi ezan sesleri.

Ne imiş göresen [acaba], ne deyir o ses?

Göylere tuşlanan [göklere yönelen] o qaib nefes?

Nedir o sesdeki ezemet [azamet], keder;

Genişlik, sonsuzluq, enginlik qeder [kadar]?

- Yerleri göylere bağlayan direk,

Göyleri yerlere endiren dilek!

1994

1920 yılından itibaren Azerbaycan’da yetmiş yıl kadar süren komünist dönemde halk bir taraftan kimliğinden, dininden, geleneklerinden kısacası millî değerlerinin tamamından planlı bir şekilde uzaklaştırılmış “Sovyet insanı yaratma” perdesi altında Ruslaştırılmak istenmiştir. Bu da yetmezmiş gibi millî Azerbaycan Cumhuriyeti döneminde ellerinde olan toprakların önemli bir bölümü Ermenistan’a verilmiştir. Kısacası Azerbaycan Türkleri birçok haktan mahrum edilmiş, Gürcü ve Ermeniler Kafkasya’da daha imtiyazlı bir konuma gelmişlerdir.

Vahabzade’nin uygun bir yolunu bularak Azerbaycan’ın bütün bu dertlerini, problemlerini dile getiren şiirler yazmış, Azerbaycan Türklerinin tarihlerini, dillerini, kültürlerini ortaya koyan, onların haklarını savunan cesaretli bir aydın olarak çok önemli hizmetlerde bulunmuş ve bilge bir kişi olarak bu dünyadan göçmüştür.

Azerbaycan’ın bugün kendi değerlerine sahip çıkmasında, Türk dünyasında yerini almasında, Türkiye ile yakınlaşmasında onun büyük hizmetleri vardır ve bu bakımdan her zaman hürmetle anılmaya değer bir şahsiyettir.

#Azerbaycan
#Bahtiyar Vahabzade
#Ermenistan
2 yıl önce