|

Balaban mütevazi, Ertuğrul şaşalı

Üsküdar Balaban tekkesi, Beşiktaş Ertuğrul tekkesi ve Ayvansaray Emir Buhari tekkesinin iç dekorasyonunu yapan Aysel Berk Zengin, 16. Yüzyıl yapısı Balaban tekkesinin mütevazi olduğunu söylerken, 19. Yüzyılda yapılan Ertuğrul tekkesinin döneminin şaşasını yansıttığını anlatıyor.

Emeti Saruhan
00:00 - 21/07/2013 Pazar
Güncelleme: 16:00 - 20/07/2013 Cumartesi
Yeni Şafak
Balaban mütevazi, Ertuğrul şaşalı
Balaban mütevazi, Ertuğrul şaşalı

Tekke ve zaviyelerin kapatılmasından sonra sessiz ve kimsesiz mekanlar haline geldi tekkeler. Bir kısmı dirense de birçoğundan geriye bir duvar yıkıntısı kaldı ya da bir apartman, bir iş merkezi yükseldi üzerlerinde. Bu güne kadar muhafaza edilebilen tekkeler de var. Bunların bir kısmı şimdi restore ediliyor ve en azından kültür merkezleri olarak geçmişine benzer bir faaliyet için kullanılıyorlar. Onlardan üç tanesi; Üsküdar Balaban tekkesi, Beşiktaş Ertuğrul tekkesi ve Ayvansaray Emir Buhari tekkesinin iç dekorasyonunu yapan Aysel Berk Z. ile Balaban tekkesinde buluşup, çalışmalarını yaparken nereden yola çıktığını ve tekkeleri konuştuk.

EĞİTİMİM TARİHİ YAPILARLA ÖRTÜŞÜYOR

Daha önce eğitim kurumları, ofisler ve villa tasarımları yapan iç mimar Aysel Berk Z. kendisine son dönemde restorasyonu yapılmış tarihi mekanların gelmeye başladığını söylüyor ve bunun sebebini şöyle tahmin ediyor: 'Geçmişimizi, tarihi önemsiyorum. Tasarımları yaparken geçmişin üzerinden atlamadan ama günü de ıskalamadan yapmaya çalışıyorum. Tekkelerin bana gelme nedeni sanırım eğitimimin alt yapısında hem müzehhibe hem de minyatürist olmam yatıyor. Desenlere hakimim ve gerçekten mimariyi çok fazla önemsiyorum Bu nedenle restorasyonu yapılmış yapılarda, bu değerleri ötelemeden çalışmam tercih sebebi olabilir.'

MİSAFİR AĞIRLARLARDI

Tekkeler kendisine geldiğinde yapının mümkün olduğu kadar tüm verilerine ulaşmaya çalıştığını söyleyen Aysel Z., bununla ilgili araştırmalar yapmış, arkeoloji müzesinin fotoğraf arşivlerine kadar taramış. Balaban tekkesi ve Ayvansaray Emir Buhari tekkesinin 16. yy tekkeleri olduğunu ve dolayısıyla renkler ve desenlerin birbiriyle çok örtüştüğünü söylüyor Aysel Z.; 'Aralarındaki fark birinin Cerrahi, birinin Nakşi tekkesi olması. Mimari farklı şekillenmiş dolayısıyla. Cerrahi tarikatında enstrüman kullanılır ve bir meydana ihtiyaç vardır. Terennüm ederler. Nakşiler ise sessiz zikrederler ve küçük bir mescitle yetinirler. Ama onların da haremlik ve selamlık alanları çok büyüktür. Çünkü tekkeler çok merkezi noktalardadır. Çok misafir ağırlarlar. Bu nedenle çok büyük çamaşırhaneleri, yemekhaneleri vardır. '

TEKKE FAKİRHANE DEĞİLDİR

Beşiktaş Ertuğrul tekkesinin Abdülhamid döneminden kalan kültürel ve mimari bir değer olduğunu söyleyen Aysel Z., tekke içinde Abdülhamid'in kendi elleriyle yaptığı kadınlar mahfilinin kafeslerinin hala durduğunu anlatıyor. Tekkenin 2008'de başlayıp 2010 yılında biten bir restorasyon süreci olduğunu ifade eden Zengin Ertuğrul tekkesinin yapısını da şöyle anlatıyor: 'Tekkede 19. Yüzyıla ait desenler hakim. 19. Yüzyılın mimarisinde kullanılan şaşayı görmek mümkün; ağır varaklar, bütün duvarları kapsayan kalem işleri... Kapılarında, zemin kaplamalarında dahi şaşa görülür. Tekke deyince fakirhane gibi anlaşılır. Aslında öyle olmadığını görüyoruz. En sadesinden en muhteşemine kadar bizde çok fazla tekke yapısı mevcut. Ben tasarımlarımı yaparken yapının kendi metafiziğini atlamamaya çalışıyorum.' Aysel Berk Z., Beşiktaş Ertuğrul camisinin dikkat çeken bir özelliğinin de iki ana giriş kapısı olması olduğunu söylüyor. Bu kapılardan biri biraz daha geride. Aysel Z. bunu şöyle anlatıyor: 'Abdülhamid Han Şazeli tarikatı ile çok ilgili, bizzat mekanı ziyaret edermiş. Abdülhamid Han gelip hocası ile birlikte içeri girmek durumunda kaldığında, hangisi önce girecek. Abdülhamid Han hocasından önce girmek istemiyor. İki kapı yapıp hocasının kapısını hafif öne öteliyorlar. İçeri ikisi aynı anda giriyor, içeri aynı anda kavuşmuş oluyorlar. Yapıların mimari incelikleri ve nezaketi var.'

SADE VE ZARİF

Üsküdar Balaban tekkesinin kendisine kültür merkezi olarak kullanılmak üzere geldiğini ifade eden Aysel Berk Z., biraz daha zerafet keyfin içine girdiği, çok fazla sadeleştirmenin yapılmadığı bir tasarım istendiğini söylüyor. Aysel Z., kalem işlerinde ve renklerde dönemi göz önünde bulundurmuş; 'Kalem işlerinde o dönemde kullanılan süsleme tarzını kullandım. Sayfa kenarlarını süslemek için kullandığımız tığları mekanı süslemek için kullanıp, içeri çok fazla desen almadım. Bu hem biraz modern etki oluşturdu, günümüzle de iç içe geçmiş bir görünüm sağladı, hem de varak kullanmamıza rağmen yapıyı ferah ve sakin gösterdi. Sadeliğin ihtişamını kullandım.'

DUVARLARDAKİ TABLOLAR GEÇMİŞTEN

Minyatür dersi aldığı Nusret Çolpan hocanın 'Tarihimizin içerisine kullandığımız hat minyatür ve tezhibin bir şekilde kitap sayfalarından çıkıp tablolara plastik sanatlara taşınması, sanata gönderme yapıp zenaatten çıkarılması gerek' düşüncesini de tekkede uyguladığını anlatan Aysel Z., 'Balaban tekkesinde böyle bir gönderme yaptım. Allah'ın lafızlarından, tekke kültüründede kullanılan 'Ya Vedud' ismini arapça harflerinin her birini tamamen 3 boyutlu ve ayrı bir kaide üzerinde, tablo ya da hat değil ama bir obje olarak kullandım' diyor. Duvarlarda çok fazla tablo kullandığına dair eleştiri aldığını da söyleyen Aysel Z., 'Bu tekke çok yoğun olarak kullanılmış. Cumhuriyet döneminde dahi ayakta kalan nadir tekkelerden biri. Son dönemi çok iyi musikişinaslar devam ettirmiş. Dolayısıyla tekke kültüründe var olan şeylerin burada da muhakkak oluşturulması gerektiği kanaatine vardım. Ana salon olarak kullanılan mekanda Allah lafzının belli ayetlerin olduğu tabloları kullandım. Bütün tekkelerde duvarlar mümkün olduğu kadar tablolarla süslüdür. Ben de bu geleneği devam ettirdim. Geleneksel tarzda tablolar ile birlikte modern tarzda ve farklı teknikle çalışılmış tabloları da özellikle kullandım.' diyor.

EL EMEĞİ GÖZ NURU

16. yüzyılda kullanılan tezhipte klasik olarak adlandırılan renkleri tekkede kullandığını ifade eden Zengin, '16. Yüzyıl döneminde kullanılan renkler soft ve birbirini tamamlayan renklerdir. Ben de o desenler içindeki renkleri içeriye o sakinlikte aktardım. Zeminde kapıda perdelerde kullandığımız renklerin dahi mantığı bu' diyor. Balaban tekkesinin her objesinde biraz makinadan uzak, el emeğinin pozitif enerjisini ıskalamadan işler yapmaya çalıştıklarını söyleyen Aysel Z., 'Kapıların küçük varaklı çizgileri elle atıldı. Aydınlatma aynı şekilde el üretimi. Bu işi yıllardır yapan Ermeni ustaların elinden çıktı. Çinilerin her biri tek tek elde yapıldı, uymayan parça tekrar üretildi. Lavabolardaki mermerleri dahi ebatlı kesilmiş getirmedik. Burada bir kompozisyon çalıştık. O kompozisyonun da bir hikayesi var. Dümdüz kesilmiş bir mermer koymak istemedim. Bir şey arıyorum, fakat bir türlü bulamıyorum. Balaban tekkesinin hemen arkasında Yeni Valide cami vardır. Çalışma devam ederken namaz kılmak için camiye gittim. Caminin avlusundan girer girmez kafamı kaldırdığımda bir pencere detayıyla karşılaştım. 'İşte bu' dedim. Geldim çizimini yaptım mermer ustası uyguladı.'

Düşündüm yaptım demek olmaz

Ortaokul ve liseyi dışarıdan bitiren Aysel Berk Z., sonrasında Boğaziçi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünde okurken mimariye ilgisini keşfetmiş. Bunun biraz da Yıldız Mimarlık'ta okuyan ev arkadaşları sebebiyle olduğunu söylüyor. Bir süre sonra kendini boyalarla fırçalarla uğraşırken bulan Aysel Z., Hatice Aksu'nun atölyesinde tezhip çalışmaya başlamış. Hocasının yönlendirmesiyle minyatüre geçmiş. Minyatürün kendisine kompozisyon disiplini sağladığını anlatan Aysel Z., hocası Nusret Çolpan'ın da kendisini iç mimarlığa yönlendirdiğini söylüyor.

Pera Güzel Sanatlar'da iç mimarlık eğitimi almaya başlayan Aysel Z., İtalya'da da uygulamalı eğitim almış. Arkasından bir yıl boyunca da İstanbul Tasarım Dersleri, Erdem Akan atölyesine katılmış. Aysel Berk Z., eğitiminin enstitü bazında olmasının farklı disiplinlerden yararlanmayı öncelemesine, bunun da skalası geniş kompozisyonlar ortaya çıkarabilmesine yardımcı olduğunu söylüyor. İç mekan tasarımının bir anlamda çok fazla kalemi çok başarıyla organize etmek olduğunu söyleyen Aysel Z., 'Piyasada gerçekten malzemeyi tanıyarak ve ilişkileri de bilerek hareket etmek gerekiyor. Ben düşündüm yaptım olmaz. Bir tasarımın fonksiyonu varsa tasarımdır' diyor.

YAPININ DİLİNDEN ANLAMAK LAZIM

Her yapının kendi dili olduğunu anlatan Aysel Zengin, 'Yapının dilini, hangi amaçla kullanılacağını önemsemek, estetiği, malzemeleri dengeli bir şekilde birleştirmek ve bir kimlik oluşturma çabasını görünür hâle getirmektir iç mekan tasarımı. Binayı baz alarak ya da kullanıcıya göre belirlediğim değerler oluyor. Bu bir sözcük olabiliyor ya da binanın mimari değeri olabiliyor. Onu anahtar obje- sözcük olarak kullanıp kompozisyonu bir bütün olarak çalışıyorum.' diyor ve ekliyor, 'Üsküdar Belediye Başkanı Sayın Mustafa Kara ve Ömer Saraç beyefendiye Balaban Tekke projesi esnasındaki yardımları ve unutulmaz nezaketleri için teşekkür ederim.'

11 yıl önce