|

Başka birinin kitabıymış gibi

İlk öykü kitabını Ketebe Yayınları etiketiyle okurla buluşturan Asil Çam’ın öykülerini daha önce Varlık, Kafkaokur ve Post Öykü’de okumuştuk. Çam kitabını ilk eline aldığı anı anlatırken “Başka birinin kitabıymış gibi davranmak istiyor zihin” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 15/11/2022 Salı
Güncelleme: 00:27 - 15/11/2022 Salı
Yeni Şafak
Asil Çam
Asil Çam
-İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?

Aslında neler hissettiğimi anlamaya çalışarak geçirdim ilk anları. Portakallı kurabiye fırına girdikten sonra içiniz rahat olur ya hani, az sonra kokusu saracaktır evi, vakti gelince de çıkacaktır fırından ve sonrasında o tat... Kitap artık okurların önüne çıktığında kurabiyenin sevincinin bir kısmını yaşamıştım yani. Sonrası çayı demlemek ve portakallı kurabiye ağzımı yakmasın diye soğumasını beklemekle geçti. Bir de sıcak sıcak yendiğinde mideye oturma sorunsalı var...

-Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

Kapağına elimi sürdüm. Yukarıdan aşağı doğru. Sanki bir kabartı arıyormuş gibi. Ya da bilmem, seviyormuş gibi. Kapağa değil de yazdıklarımın yazılmasına beni iten motivasyonların oluşma anlarına uzanmaya çalışıyormuş gibi. Sonra arkasını çeviriyor insan ister istemez. Defalarca okuduğu arka kapağı okuyor. Başka birinin kitabıymış gibi davranmak istiyor zihin: Kitabı raftan alırsın, kapağına, arkasına bakarsın, sonra da sayfaları karıştırırsın. İçine bakma zamanını sürekli geciktirmek istiyor. Yazdıklarının sayfalarda nasıl görüneceğini merak ediyor bir yandan, bir yandan da az sonra bakacağını bildiği için ağırlaşıyor hareketleri. Birkaç kere daha kapağı seviyor, arkasına bakıyor, açmıyor, ince sırtına bakıyor bir de kitabın. Evet, sanırım yetti. Sonra sayfaları çevirmeye başlıyor. Bundan sonrası, “kitabı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?” sorusuna dahil olmadığı için de burada anlatılmıyor.

-Kitabınızı ilk kime imzaladınız?

Döne ablanın annesiyle, aynı köyden olduğumuz ve bu ince hısımlık üzerinden bir bağ kurduğumuz Gökmen Abi’nin -ki bu hısımlık Gökmen’i eni konu bizim eniştemiz yapıyor- ve elbette Döne ablanın kızları Beren’e imzaladım ilk kitabı. Gökmen Enişte önüme bıraktı kitapları, on tane almış. Sırayla imzaladım. Ama ilk kitabı Beren’e imzalamış oldum. Beren 13 yaşında. Şöyle yazdım: Bol bol oku, bol bol öğren. Sen büyüyene kadar ben de yazmaya devam edeyim, yol arkadaşım ol... Merak edenler için Gökmen Enişte’nin göbeği yok. Mangal da yapmıyor. Sabahları maydanozlu su içip, her geçen gün bizi şaşırtıyor.

-Yazmaya nasıl başladınız?

Üniversitenin son sınıfında Kütahya’da, üstelik yağmur da varken sokakta, odamda oturuyordum. Yanımda yeşil bir Kızılay Maden Suyu şişesi vardı. Maden suyu şişeleri genellikle yeşil oluyor zaten. Biraz odayı havalandırmalı, diye düşündüm. Sokaktan is kokusu girdi elbette, o dönemler Kütahya’da kömür yakmak hâlâ çok modaydı. Ağzıma da kaçtığını kokusunu alabilmemden çıkardığım kömür partikülleri boğazıma yapışmasın diye bir yudum maden suyu içtim. Gözümden bir yaş damladı. Sanırım zamanı gelmiş, o yaş da bilinçaltımın kendince mütevazı bir işareti olmuş. Maden suyu şişesinin ve saçlarımı kurutmaya çalışırken saç kurutma makinesinin boynumdaki küçük cilt mantarına vuran sıcaklığının mantarın yüzeyini yakmasıyla ortaya çıkan acı mı keyif mi bilemediğim hissin üzerine yazmaya başladım. O zaman cevap şu: Kömür partiküllerinin tadına baktığım bir akşam, maden suyu içmişken boynumdaki mantardan yola çıkarak yazmaya başladım.

GÜNDÜZLERİ EYLEM GECELERİ DÜŞÜNCE

-Gece mi yazarsınız, gündüz mü?

Geçişli diyelim. Gece başlarsam gündüze kadar, gündüz başlarsam geceye kadar... Gün dönümlerinde masada olmak, yapabileceğime inandığım şeyin başında vakit harcamak yaşama mücadelesinde bir umut olarak beliriyor önümde. Güdüsel olarak geceye ve gündüze farklı anlamlar yükleyen, bu anlamları gelişim sağladıkça dönüştüren bir türe mensubuz hepimiz, bu soru bile bunun bir işareti. Ama bu soruya şöyle bir cevap da vermek isterdim hani... Gündüzleri karakterlerimin eylemlerini yazıyorum, geceleri ise düşüncelerini yazıyorum.

-Defter mi, bilgisayar mı?

Önce not defteri, sonra dosya kağıdı, sonra bilgisayar, sonra yazıcıdan çıkan kağıtlar üzerinde silineceklerin üzerine kırmızı çizgiler, sonra el yazısıyla dosya kağıtlarına eklemeler, yeni metni bilgisayarda düzenlemek ve son hali çıktı olarak çekmeceye bırakmak. Bir ay sonra yeniden bir kırmızı kalemle okumak ve eklemeler ve çıkarmalarla, aynı döngü... Bunu tek bir metin için defalarca yapabilirmişim gibi hissediyorum.

#Ketebe Yayınları
#Asil Çam
#Ölümlünün Yaşam Fragmanları
1 yıl önce