|

Bestekardan çok icracıya muhtacız

Münip Utandı, berrak, ender rastlanan sesi ve icrasıyla solistlik geleneğinin son temsilcilerinden biri biri. Çok uzun yıllar Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’nda solistlik yapan Utandı, “Bestekardan çok icracıya ihtiyaç var. Benim görevim bu kıymetli eserleri doğru bir şekilde icra edip geleceğe taşımak. Bugün iyi bestekarlarımız var ama iyi icracı çok az” diyor.

Harun Karabuç
04:00 - 13/01/2019 Pazar
Güncelleme: 11:07 - 14/01/2019 Pazartesi
Yeni Şafak
​Bestekardan çok icracıya muhtacız
​Bestekardan çok icracıya muhtacız

Klasik Türk müziği yüzyıllardır Meragi, Itri, III. Selim, Şakir Ağa, Zekai Dede, Dede Efendi, Hacı Arif Bey, Mesut Cemil, Münir Nurettin Selçuk çizgisi ile devam ediyor. Türk müziğinin günümüze taşınmasında pek çok bestekarın, sazendenin ve solistin emeği muhakkak var. Günümüzde bu çizgeye sadık kalarak bu müziği geleceğe taşıyan ustalardan biri de Münip Utandı. Bugün bir yandan Haliç Üniversitesi’nde ders veren Utandı, bir yandan da Kubbealtı Akademisi Kültür ve Sanat Vakfı’nda Cumhurbaşkanlığı Devlet Korosu’nda kanun sanatçısı Serap Çağlayan ile birlikte öğrencilerle beraber meşk yapıyor. Berrak, ender rastlanan sesiyle Darülelhan ekolünün son temsilcilerinden Utandı ile bir araya geldik.

Devlet Klasik Türk Müziği Korosu’na girmenize Nevzat Atlığ vesile oluyor. Ondan önce musikiyle alakanız ne düzeydeydi?

İlk olarak 1974 yılında Dr. Ali Rıza Kural yönetiminde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Korosu’nun Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’ndaki konserinde ilk solomu yaptım. Çok dikkat çekmiş ki kulise Süheyla Altmışdört Hoca, Dr.Selahattin İçli, Ender Ergün geldiler beni tebrik ettiler. İstanbul Üniversitesi Korosu’na davet ettiler. Selahattin İçli Cuma günleri Dünya gazetesinde müzik yazıları yazardı ve benden benim icramı överek bahsetti.Benim için önemi büyüktür. O yıl Süheyla Altmışdört yönetimindeki üniversite korosunun konserine solist olarak katıldım. Nevzat Atlığ teşrif etmiş hocanın dikkatini çekmiş. Konser sonunda demiş ki “İleride devlete bağlı gençlerden oluşan bir koro kurucağım. Bu evladımız da imtihana girsin.” 1975 yılının sonlarında koronun açtığı sınavı kazanarak bu koroya katıldım. Şimdiki Cumhurbaşkanlığı klasik Türk Müziği Korosu.


Kimler vardı koroda?

Mefaret Yıldırım, Gülseren Güvenli, Ayla Büyükataman, Yurdagül Eroğlu, Serap Mutlu Akbulut, Necdet Yaşar, Cüneyt Kosal, Cahit Peksayar, Reşat Uca, Coşkun Sabah, Cüneyt Orhon, Fahrettin Çimenli,Yılmaz Özer, Mekin Çetinöz, Hacer Tısoğlu, Özgen Gürbüz, Sami Göğüş, İrfan Doğrusöz, Niyazi Sayın, Fırat Kızıltuğ, Doğan Ergin, Nihat

Doğu. Burada Nevzat Atlığ’nın büyük idareci vasfı da ortaya çıkıyor.

Nevzat Atlığ sizin için için ne ifade ediyor?

Hocamdan büyük destek ve teşvik gördüm. Birgün bana kuliste “Evladım musikimiz için eskiler, İlm-i şerif derlermiş.Şerefli ilim anlamında” dedi. Ciddi bir iş olduğunu söyledi. Bu sözü söyleyen musikimize bir ömür adamış klasik musikimizi yeniden hayatımızın bir parçası kılan ve beş kuşağa dinleten bir müzik adamı. Zamanında birçok gazino teklifleri almama rağmen onun kişilği müzik anlayışı her zaman ağır basmıştır. Çok şükür onun öğrencisi olmak büyük şans mutluluktur benim için. Bugün musikimizin çok önemli eserlerini doğru icra ediyorsak onun sayesindedir. O bize öğretti. Ona çok şey borçluyuz. Bir baba oğul gibi hemen hemen haftada bir konuşuruz. Hayır dualarını alırım. Allah uzun ömür versin hocama.

Sizi tanımlayan en büyük özelliğiniz Darülelhan ekolünden geliyor olmanız ve klasik eserleri aslını bomazdan bugünde icra etmeniz.

Sanat hayatının yönetimini nefsinize bırakmamanız gerekir. Burada önemli olan eserin aslını, özünü, ritmik özelliğini bozmadan bir başka değişle aslını deforme etmeden icra etmeye özen göstermelisiniz.Kendinizi emanetçi olarak görmeniz gerekir. O eser üzerinde her türlü tasarruf yetkisine sahip değilsiniz.

Bu özelliğinizi nasıl korudunuz?

Bizim musikimiz usta çırak ilişkisi yani meşk usulü ile bugünlere gelmiştir. Önemli icracıları, toplulukları dinleyerek bestekarları ve dönemleri inceleyerek tabi siz de takdir edersiniz başta Nevzat Atlığ olmak üzere o dönemin en büyük saz ve ses icracılarıyla müzik yaptım. Bunun ben de büyük etkisi oldu. III. Selim dönemi, Lale devri, Hacı Arif Bey, Şevki Bey, Cumhuriyet Dönemi müzik anlayışları farklıdır. Dönemleri ve o dönem bestekarlarının müziklerini iyi incelemeniz gerekir. Bizde Itri, mimaride Sinan’ın Süleymaniyesine tekabül eder.

Özgün üslubunuz zaman içinde nasıl gelişti?

Bağlı bulunduğum klasik koro adeta bir okuldu. Musiki tarihimizin önemli icracılarını dinledim. Onlardan çok şeyler öğrendim. Tabii Allah vergisi bir sese sahip olmanın verdiği avantajları kullandım, taklit etmedim. İlk zamanlarda taklit olabilir ama zamanla kendi uslubunuzu, tavrınızı ortaya koymanız gerekir, yoksa hiçbir şey aslı gibi olamaz. Kötü taklit olarak kalırsınız.

Kendiniz beste yapmak istemediniz mi?

Hiç denemedim. O da Allah vergisi bir şey. Herkes bestekar olamaz. Benim görevim bu güzel eserleri doğru bir şekilde seslendirmek ve geleceğe taşımak. Yahya Kemal’in rubaisinde dediği gibi, “Bir meşaledir devredilir elden ele”. Benim görevim klasik, romantik ve cumhuriyet döneminin bu nadide eserlerini yorumlamak.


Repertuvarınızda kaç eser var?

Zaman zaman Devlet Korosu aynı şeyleri tekrar ediyor denir. Ama koronun repertuvarı aslında öyle değildir. Üç bin esere yakındır. Ayinlerden köçekçelere kadar her formda eserler seslendirilmiştir. Benim repertuvarım da bu civardadır diyebilirim.

Solist geleneği azalıyor
Bugünkü solistleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sayıları az da olsa çok yetenekli saz ve ses solisti, icracılar var. Genç sanatçıların mutlaka Münir Nurettin Selçuk, Alaeddin Yavaşça, Bekir Sıtkı Sezgin, Kâni Karaca, Meral Uğurlu, İnci Çayırlı gibi usta icracıları, klasik koro icralarını dinlemeleri ve uzun soluklu konserler yapmaları gerekir. Bir önemli konu da bu değerli, sayıları az olan genç icracıların bir an evvel istihdam edilmeleri musikiye hizmet yollarının açılması.

Okunmayan eser unutulmaya mahkum
Bugüne kadar pek çok albüm yaptnız. Var mı yeni bir albüm çalışmanız?

Aşağı yukarı 15- 16 tane albüm kaydettim. Eserlerin telif hakları dışında mirasçıların ek talepleri oluyor. Bu ek talepleri bazen yapımcı firmanın ödeme gücünü aşıyor. Bazı önemli bestekarların eserleri sırf bu yüzden albümlerde okunamıyor ve unutulup gidiyor. Hatta bir kuşak bu bestekarların eserlerinden bi’haber. Biz bu albümlerden kar etmiyoruz. Bu albümleri öğrenciler, müzikseverler, araştırmacılar, koleksiyonerler alıyor. Şimdi yeni bir albüm hazırlığı içerisindeyim. Bu seferkini üç dört sazla oda müziği gibi yapmak istiyorum. Bir de ileride imkanlar olursa köçekçeleri büyük bir senfonik orkestrayla yapmayı arzu ediyorum.

İyi musiki kalbe dokunur
Eserleri yorumlamadan onu nasıl çağdaşlaştırabiliriz?

Bunun bizim müziğimizde en büyük örneği Münir Nurettin Selçuk’tur. 1920’li yıllarda ve daha önceleri eserler hafız tavrıyla icra edilirdi. Oturarak toplu meşkler yapılırdı. Münir Nurettin Selçuk Avrupa’ya müziğini ve tekniğini geliştirip gidip döndükten sonra solistlik ve solo konserler onunla başlamıştır.Ona paralel olarak Mesud Cemil Bey ve Nevzat Atlığ ile devam eden hanım ve erkeklerin birlikte icra ettikleri koro anlayışı başlamıştır. Müzik evrenseldir. Almanya’da bir konserimde güftesi Nef’i’ye ait Itri’nin Segah yürüksemaisi (Tuti-i mucize gûyem) seslendirmiştim. Bir Alman hanım “Sizi dinlerken Allah’a yaklaştım” demişti. Musikimiz bu derece güçlü ve tesirlidir. Albümlerdeki icralarımda her zaman insani olmasına ve olabildiği kadar rafine olmasına dikkat ederim. Gönülden çıkan nağmeler gönüllere bu şekilde ulaşır.


#bestekar
5 yıl önce