|

Bir artçı olarak dershane meselesi

Meselenin bir ölüm kalım sorunsalına dönüştürülmesi, cemaate ait dershanelerin fakir çocuklar için bir umut kapısı olduğu argümanı ve muhtelif ajitasyonlarla süreci çözümsüz kılma çabası, fedakarlığı esas alan bir cemaatin takılıp kalacağı meseleler olmamalıdır. Buna rağmen Cemaat cenahında yapılan değerlendirme ve analizler, hareketin çıkar-hizmet dengesinde önceliği maalesef ilkine verdiğini ortaya koymuştur

Prof. Dr. Emrullah İşler
00:00 - 7/12/2013 Cumartesi
Güncelleme: 23:36 - 6/12/2013 Cuma
Yeni Şafak
Gündem
Gündem

AK Parti hükümetlerince yapılan köklü reformların bir devamı olarak eğitim sisteminin bataklığı haline gelen dershaneleri dönüştürme politikası maalesef hükümete yönelik topyekûn bir muhalefet hareketine dönüştü. Bilinçli bir şekilde yürütülen tartışmalar ve yapılan saldırılar, konuyu bağlamından koparıp hükümet ile cemaat arasında bir çatışma alanı oluşturdu. Oysa tartışmanın merkezinde eğitim sistemiyle dershaneleri dönüştürme projesinin olumlu/olumsuz yönleri olmalıydı.

Siyasal ve sosyal değişimin en önemli araçlarından biri olan eğitim, AK Parti hükümetlerinin en çok imal-i fikir yaptığı konuların başında gelmektedir. 2002''de 7,5 milyar TL olan Milli Eğitim Bakanlığı Bütçesi 2014 yılı bütçesinde 55 Milyar 704 milyon 817 bin TL''ye yükseltildi. Bunun yanı sıra AK Parti iktidarında ülke genelinde yaklaşık 200 bin derslik inşa edilmiştir. Halen ülkemizin sahip olduğu toplam dersliğin yüzde 35''i yine bu dönemde halkımıza kazandırılmıştır.

AK Parti döneminde hayata geçirilen 4+4+4 sistemi ile 28 Şubat''ın eğitimdeki son izleri de silinmiş oldu. Artık okullarda Hz. Peygamber''in hayatı ile Kur''an-ı Kerim seçmeli ders olarak okutulmaktadır. Yine 28 Şubat Dönemi''nin dayatması olan ve yıllardır meslek liselerinin kan kaybetmesine yol açan ve binlerce gencimizin hayatını karartan farklı kat sayı uygulamasına bu dönemde son verildi.

TEMELSİZ ARGÜMANLAR VE AJİTASYONLAR

Eğitime yönelik atılan tüm bu müspet adımların elbette yeterli olduğu iddiasında değiliz. Nitekim, hükümetimizce hayata geçirilmesi planlanan dönüştürme projesi bugüne kadar gerçekleştirilen reformların bir devamı niteliğindedir. Eğitime dair yapılacak olumlu eleştirilerin karar mercilerini daha iyi sonuçlara götüreceği ise şüphe götürmez bir gerçektir.

Dershaneler konusunun Hüseyin Çelik''in bakanlığı döneminden beri MEB''in gündeminde olduğu bilinmektedir. Bu realiteye rağmen konunun son günlerde tamamlanmamış çalıntı bir taslak üzerinden her türlü ajitasyona açık bir şekilde gündeme getirilmesi ve hedefe giden yolda her yol mubah mantığıyla adeta top yekûn bir saldırıya geçilmesi oldukça manidardır. Ülkemizin siyasi geleceğinde büyük öneme haiz olacak yerel seçimler öncesinde bilinçli bir şekilde oluşturulan bu kavga ortamı, perde arkasında başka hesapların var olup olmadığı sorusunu akıllara getirmektedir.

Meselenin bir ölüm kalım sorunsalına dönüştürülmesi, cemaate ait dershanelerin fakir çocuklar için bir umut kapısı olduğu argümanı ve muhtelif ajitasyonlarla süreci çözümsüz kılma çabası, fedakarlığı esas alan bir cemaatin takılıp kalacağı meseleler olmamalıdır. Nitekim önerilen alternatifler arasında fakir aile çocukları her bakımdan gözetilmektedir. Buna rağmen Cemaat cenahında yapılan değerlendirme ve analizler, hareketin çıkar-hizmet dengesinde önceliği maalesef ilkine verdiğini ortaya koymuştur.

BU NEFRET NİYE?

Dershane meselesi üzerinden üretilen Firavun, Karun gibi kimi nefret söylemi, bir yandan yıllardır cemaate gönül veren ve yapılan hizmetlere maddi manevi katkı sunan, diğer yandan Ak Parti ve Tayyip Erdoğan sevdalısı olan çoğu kimsede büyük hayal kırıklığı yaratmış ve bu durum tabanda farklı huzursuzluklara yol açmıştır. Yaşanan olaylar ister istemez ne oluyoruz? Bu kavga niye? sorularını akla getirmiştir.

Yakın zaman önce gerçekleşen ve hükümeti düşürmeyi amaçlayan Gezi olaylarında bile suskunluğunu koruyan hizmet hareketinin dershane meselesinde muhalif tarafla adeta yek vücut olması, gerek hareketin içinden gerekse harekete müspet yaklaşan çoğu kişiyi hayal kırıklığına uğratmıştır. Özellikle evlerde internet kullanımını yasaklayan hizmet hareketinin bu süreçte serbest bırakması ve gençleri sosyal medyada farklı hesaplar açmaya teşvik ederek hükümeti kıyasıya eleştiren mesajların atılmasının istenilmesi yürütülen propagandanın vahametini ortaya koymuştur.

Metafizik, dini ve duygusal argümanlar üzerinden ısrarla yürütülmeye çalışılan propagandalarla konu mecrasından çıkarılmak suretiyle hedef saptırılmaya çalışılmıştır. Maalesef teknik bir konu olan dershanelerin bu denli siyasallaştırılmasına bilinçli veya bilinçsiz katkı sunanlar fitneye kapı araladıklarının farkında değiller. Bu güç kavgası ister istemez hükümet-cemaat arasında bir fay hattı oluşturmuştur. Yaklaşan seçimlerde cemaatin takınacağı tavır söz konusu çatlağı ya kapatacak veya iyice genişletecektir.

HEDEF: ERDOĞAN

Kurulduğu günden bu yana temel felsefesini birlik siyaseti üzerine oturtan AK Partiye yönelik şu ana kadar başarısızlıkla sonuçlanan birçok operasyon yapıldı. Önce irtica denilerek eski argümanlarla sonuca ulaşılmak istendi. Ancak hükümetin kararlı duruşu ve halkın iradesi bu oyuna geçit vermedi. Akabinde cumhuriyet mitingleri, parti kapatma davaları ve halen yargılanmakta olan darbe planları da birlik ve beraberliği yıkmaya yetmedi. Nihayetinde bu yılın Mayıs ayında gösterime sokulan ve hükümetin kararlı duruşuyla püskürtülen Gezi olayları karşı tarafın ne pahasına olursa olsun Erdoğan''ı siyasi arenadan uzaklaştırma hedefinden vazgeçmeyeceğini gözler önüne serdi. Dershanelerin dönüştürülmesi bağlamında başlayan tartışmalar ve hizmet hareketinin gösterdiği saldırgan tavır malum çevrelerin yeni bir yıpratma kampanyasına kalkıştıklarının işaretidir.

Türkiye''nin siyasi kaderini şekillendirecek üç seçimin arefesinde olduğumuz hassas bir dönemde bu tarz girişimlerin olması bekleniyordu. Dolayısıyla son zamanlarda yaşanan gelişmeler sürpriz değildir. Bu konuda sürpriz olan; bir yandan ulülemre itaat kültüründen gelen ve bunun örneğini geçmişte müteaddit defalar ortaya koyan, diğer yandan ''Şeytan ve siyasetten Allah''a sığınırım'' anlayışı üzerine kurulan bir hareketin, kendi kültür ve anlayışına ters düşecek şekilde açıktan muhalif siyasi bir tutum sergilemesi olmuştur. Yaşatma uğruna yaşamak felsefesiyle hareket eden birey veya kurumların bir takım siyasi ve ticari kaygıların peşinde sürüklenmesi son derece hassas dengeler üzerinde olduğumuz bir dönemde kimsenin çıkarına olmayacaktır. Gelinen aşamada cemaatin varoluş sebebi olan hizmet perspektifiyle mi, yoksa siyasi bir özne olarak mı yoluna devam edeceğine karar vermesini elzem kılmıştır.

Esasen Türkiye, Ak Parti ve onun karizmatik lideri Erdoğan''la son üç yüz yılda ilk defa önemli bir fırsat yakalayarak makus talihini değiştirmeye başlamıştır. Bu dönemde hemen her alanda büyük düşünülmüş, köklü reformlar gerçekleştirilmiştir. Devasa projelere imzaların atıldığı 11 yıllık Ak Parti iktidarı ve açıklanan 2023 hedefleri, Türkiye ve bölgede hesapları olan bir takım mihrakları ciddi şekilde rahatsız etmiştir. Bu durum güçlü ve bölgesinde söz sahibi olan bir Türkiye istemeyenleri ne pahasına olursa olsun Erdoğan''dan kurtulma düşüncesine sevk etmiştir.

Mayıs ayında –planlama ve uygulama bakımından başarılı bir mühendislik projesi olarak –Türkiye genelinde bir fincan suda oluşturulan tusunami, kuşkusuz Erdoğan''sız bir Türkiye''yi hedeflemişti. O gün söz konusu mühendislik projesinin başarısız olması hedeften vazgeçildiği anlamına gelmemektedir.

Nitekim son aylarda Erdoğan''ın kişiliğini yıpratmaya ve karizmasını çizmeye yönelik sistematik bir hamle düzenli şekilde sürdürülmektedir. Kamuoyunda oluşturulmaya çalışılan diktatör Erdoğan algısına, Cemaat cenahının Gezi olaylarının bir artçısı olan dershane tartışmasını bahane ederek Firavn, Karun vb nitelemelerle su taşıması manidardır.

Erdoğan''ın başbakanlık dönemini takip edenler onun özveri ve samimiyetle çalıştığını ve her zaman doğrudan ve haktan yana olduğunu görürler. Bu özellik Erdoğan''ın sürekli başarılı olmasının ardında yatan en önemli faktördür. Yakın zamanda peş peşe yapılacak seçimlerden Erdoğan''ın başarılı çıkmasını sağlayacak olan yegane âmil de aynı özveri, samimiyet, haktan ve doğrudan ayrılmama özelliği olacaktır. Hareket tarzında İlahi ilkelerden esinlenen Erdoğan kendinden son derece emin olarak ''herkesin bir hesabı varsa Allah''ın da başka bir hesabı vardır.'' fermanını tekrarlayarak muhataplarına gerekli mesajı vermektedir. Tabii Erdoğan''a düşmanlıklarını her fırsatta ortaya koyanların bu mesajı almalarını beklemek fazla iyimserlik olur. Öte yandan Kuran kültürüyle hemhal olan cemaat mensuplarının söz konusu mesajı atlamaları ise izaha muhtaç bir durumdur.

10 yıl önce