|

Bir çınar şehri

Yönü ve genişliği sık sık değişen kerpiç sokakların, koca çınar ağaçlarının gölgesinde birleştiği, zamanın ağır ağır aktığı sakin bir şehir Ordubad…

04:00 - 15/03/2024 Cuma
Güncelleme: 15:23 - 16/03/2024 Cumartesi
Yeni Şafak
FOTO: Fatma DEMİRCİOĞLU PARLAR
FOTO: Fatma DEMİRCİOĞLU PARLAR
Fatma DEMİRCİOĞLU PARLAR

Heybetli beş çınar ağacının gölgesinde mütevazı bir çayhane. Müşterilerinin tamamı erkek. Masalarda tavla, domino eşliğinde süren koyu bir muhabbet. İnce belli bardaklarla servis edilen çaylar. Hemen herkes, her şey çok tanıdık. Bir sandalye çekip oturuyorum. Masamda Turgay Yazar’ın Nahçıvan’da Türk Mimarisi kitabı ve bir de limonlu çayla katılıyorum Ordubadlıların arasına.

Ordubad, Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’nin en doğusunda, Zengezur dağlarının eteklerinde başlayan eğimli bir alanda kurulmuş. Coğrafi yeri Ordubad’ı ülkenin Aras kenarı düzlüklerde konumlanan şehirlerine nazaran korunaklı kılıp, tarihi dokusunu da çok daha görünür olarak bugünlere taşımış.


BEŞ KADİM MAHALLE

Ordubad esasında beş kadim mahalleden müteşekkil. Serşeher, Mingis, Ambras, Kurdutal ve Üç Düdençe. Mahallelerin meydanları mescit, mescidin karşısına çınar ve çınarın gölgesine kehriz gelecek şekilde planlanmış.


ORDUBAD ŞEBEKESİ

Serşeher Ordubad’ın en büyük mahallesi. Tuğladan yapılmış iki katlı mescidinin kemerli ve şebeke (kafes) sanatıyla süslenmiş pencereleri meydana ayrı bir hava katmış. Ahşap ve renkli camların birleşmesiyle oluşan şebeke geleneksel bir süsleme sanatı. Daha çok Azerbaycan’ın Şeki kentiyle özdeşleşen şebeke, Ordubad’da da birçok yapının bezemesi olmuş. Serşeher ülkenin nevruz kutlamalarının da ev sahibi. Her yıl ‘Nevruz Treni’yle Ordubad’a gelenler, özellikle de gençler nevruzu bu meydanda kutluyormuş.


TAGGİLBAB, ZENCİLBAB

İslam şehirlerine has dolambaçlı, dar ve çıkmaz sokakları Ordubad’ı ayrıca özel kılıyor. Yönü ve genişliği sık sık değişen bazen bir sona ulaşmadan kesilen sokaklar, günümüzde ziyaretçilerine labirent eğlencesi yaşatsa da yüzyıllar boyunca sakinlerinin güvenliği ve mahremiyetine hizmet etmiş. Aynı hassasiyetle evler de yüksek avlu duvarlarının ardında konumlanmış. Ordubad’ın kerpiç mimarisine turuncu, mavi, yeşil bahçe kapıları renk olmuş. Kapılar tıpkı Kemaliye, Divriği, Safranbolu’daki gibi çift tokmaklı. Erkekler için olan taggilbab, kadınlar için olan zencilbab olarak adlandırılmış.


DERS VE SOHBET

Tarihi mahallelerden bir diğeri Mingis. Merkezinde iri bir çınar ağacı ve iki katlı bir mescit var. Vaktiyle burada bin kişi yaşadığından ‘min kes’ olarak adlandırılmış ve zamanla ismi Mingis’e dönüşmüş. Azerbaycan’ın ünlü yazarı Memmed Said Ordubadi’nin doğduğu ev de bu mahallede ve ‘müze ev’e çevrilmiş. 1872’de doğan Ordubadi, dönemin Ordubad’ını özellikle sosyoekonomik hayatını ‘Hayatım ve Mühitim’ kitabında detaylıca anlatmış:

“Babam Hacıağa Muhammed, Şah Abbas’ın yanındaki şairlerden Mirze Hatem Ordubadi’nin torunu. Maddi durumu nedeniyle ‘Fakir’ mahlasını kullandı. 1838’ de İran kanunlarının Rus kanunlarıyla değiştirilmesi cemaatin İran’a kaçmasına ve yoksullaşmasına yol açtı. Ben doğduğumda Ordubad’ın vaziyeti daha berbattı. Şehri mezhep ve tarikat çatışmaları sarmıştı. 1839’da bir Rus mektebi açıldı. Başlangıçta giden olmasa da bu mektepte okuyan Ermenilerin hükümet işlerine tayin olduğunu gören Müslümanlar da mektebin yolunu tuttu. Babam ölünce annem çalışmak zorunda kaldı. Ordubad’ın kadim ipek ticareti Ermenilerin elindeydi. Karapet Babayev Müslüman kadınlara iş vereceğini açıklayınca annem işe başladı. Kadınların Ermenilerle çalışması hoş karşılanmamıştı. Şehirde Türkçe kitap yoktu. Türk tarihçilerden Muhammet Murad’ın bazı eserleri vardı ve gizlice okunurdu. Ordubad’da 8 büyük, 23 küçük mescit vardı. Burada gündüzleri muallimler çocuklara ders verir akşamları ise komşular biraraya gelip sohbet ederdi. Şair Muhammed Tağı’nin bir çayhanesi vardı. Bütün şairler onun dükkanında toplanırdı. 1892’de Ordubad’da yeni bir mektep açıldı. Muallimi de Taği oldu. Bu okulda çocuklar İlk kez sandalyelere oturdu. Matematik, tarih, coğrafya, edebiyat dersleri önemsendi . İlk kez müzik dersi verildi. 1901’de Rzayev’in zavodunda çalışırken bir şiirim Şark-i Rus gazetesinde yayınlandı. Rzayev bana ne mutlu ki Ordubad’dan da biri gazetede yazıyor dese de çok geçmeden işten kovuldum. 1905 Ermeni baskınlarından sonra Ordubad’a çok fazla gazete geldi. Hümmet, Yoldaş, Tekamül, İrşad, Nur… gazeteleri gelirdi. Çayhane ve derneklerde okunan gazetelere talep çoktu.”


İLK VE TEK ESERLER

Ordubad’ın 5 kadim mahallesi 5 çınar ağacının gölgesiyle koruduğu Cuma Mescidi meydanında birleşiyor. Bu ana meydanın mimari değerini ise Nahçıvan’da 12.-19. yüzyıllar arasında inşa edilen 25 yapıyı detaylı bir şekilde inceleyen Turgay Yazar şöyle anlatıyor: “Nahçıvan’daki Cuma mescitlerinin günümüze ulaşan ilk örneği Ordubad Cuma Mescidi’dir. Cuma Mescidi’ne 100 metre mesafedeki Ordubad Medresesi, Nahçıvan’da günümüze gelebilen tek medrese örneği. Yine Cuma Mescidi’nin karşısındaki Ordubat Ticaret binası tespit edilebilen tek bedesten. Ticaret Binası şehir içi hanlar içerisinde ünik bir örnek. Ayrıca Nahçıvan’da günümüze gelebilen birkaç mahalle mescidinden biri Ordubad’ın Ambras Mescidi’dir. Ambras, Nahçıvan’da son cemaat yeri olan tek mesciddir.”


DAİMİ BAHŞİŞ

Yazar kitabında Cuma Mescidi’nin 1604 tarihli vergi kitabesinin tercümesine de yer verir. Taç kapının üzerindiki 5 satırlık kitabe Ordubad’ın vaktiyle nasıl süratle büyüdüğü de özetler:

“Ordubad’ı Allah fitne fesattan korusun. Şah Abbas Bahadır Hanın hanedanına besledikleri muhabbet aşikar olduğundan şahın merhametinin bir kısmeti onlara bahş edildi. Kasabanın mali hayat ve vucuhatının, sanatkar mallarından, bağlardan, ekin yerlerinden, değirmenlerden alınan vergileri, ihracat, ithalat, nüzul, avarız mükellefiyetlerini Allah yolunda lağv etti ve ahalinin razılığını kazanmak için muaf etti. Şah bu hediyeyi onlar için daimi bahşiş kabul etti.”

İşte bu daimi ‘bahşiş’ le 17. ve 18. yüzyıllarda canlanan Ordubad mimarisi kendini bugünlere kadar taşımış taşımasına ama son dönem restorasyonlarının tarihi dokuyu gölgelemeye başladığı da aşikar.

Ve bir çınar şehri olan Ordubad’a Haluk Dursun Hoca’nın o güzel cümleleriyle veda edelim “Tarih sadece tarih kitaplarında yazmaz, tarih bazen bir çınarın gölgesinde, bazen bir çınarın dibindeki çeşmenin su sesinde, bazen de çınaraltı kahvesinin çay bardağında akseder, görebilene, hissedebilene” tıpkı Ordubad gibi…



#Aktüel
#Edebiyat
#Hayat
2 ay önce