|

Bir ırkın çirkinliğe karşı mücadelesi burada olacak

Muhammed Berdibek “Siyah Güzeldir” ile Rock’ın açtığı o yolun izlerini takip ederek başlangıcından günümüze siyahilerin mücadelesini paylaşıyor okurla. Ancak siyahlar ve dünyanın bir nevi “zencileri” de sayılan ötekilerin hikayelerini de paylaşıyor siyah metaforunu kullanarak.

Yeni Şafak ve
04:00 - 11/04/2018 Çarşamba
Güncelleme: 06:09 - 11/04/2018 Çarşamba
Yeni Şafak
​Bir ırkın çirkinliğe karşı mücadelesi burada olacak
​Bir ırkın çirkinliğe karşı mücadelesi burada olacak

“Siyah güzeldir!” (“Black is beautiful” ) sözü ilk kez, tıp diplomasına sahip ilk siyah Amerikalı olan John Sweat Rock tarafından 1858’de söylenmiştir. Sonradan 1960’larda başlayan bir kültürel hareketin slogan haline dönüşecek olan bu söz, siyahlara ait her şeyi çirkin, kötü ve şeytani gösteren Batı kültürüne karşı bir isyandır aslında. “Siyah Güzeldir” hareketinin temel amacı; siyahların derilerinin, kendilerine özgü saçlarının ve diğer özelliklerinin utanılacak bir şey olmadığını, hatta bu özelliklerinden dolayı gurur duymaları gerektiğini tüm siyahilere ve tüm dünyaya göstermektir.

Muhammed Berdibek ikinci kitabı “Siyah Güzeldir” ile Rock’ın açtığı o yolun izlerini takip ederek başlangıcından günümüze siyahilerin mücadelesini paylaşıyor okurla. Ancak siyahlar ve dünyanın bir nevi “zencileri” de sayılan ötekilerin hikayelerini de paylaşıyor siyah metaforunu kullanarak.

Beş bölümden oluşan kitabın ilk kısmı “Siyah Güzeldir”. Berdibek bu bölümde Rosa Parks’ın siyahlar ve beyazlara ayrı bölümlerin olduğu otobüste yer isteyen bir beyaza yer vermeyip oturarak siyasi mücadelenin ilk kıvılcımlarını ateşlemesi ile başlayıp siyahi mücadele tarihine adını yazdırmış kişilerin öykülerini kısa ve akıcı bir dille anlatıyor. Kunte Kinte’den Frantz Fanon’a, Martin luther King’den Malcolm X’e, Muhammed Ali’den Kara Panterler’e kadar siyahilerin bu uğurda mücadele vermiş sembol isimlerinin neler yaşadıklarını anlatıyor. Ayrıca siyahların Batı dünyasının öteki olarak gördüğü İslam dini ile tanışarak yaşadıkları dönüşüm ve bir ırkın verdiği mücadelenin kısa tarihçesine ışık tutarak bugün gelinen noktanın daha iyi anlaşılmasını sağlıyor.

KORKMA BİZE HİÇBİR ŞEY OLMAYACAK

Kitabın, “Avrupa Sen Busun” başlığını taşıyan ikinci bölümünde ise ile aydınlanmanın kısa tarihinden başlayarak Latin Amerika’nın ötekilerini gösteriyor Berdibek. Christoph Colomb’un üç İspanyol gemisiyle birlikte Hindistan’a varma umuduyla çıktığı yolun sonunda ulaştığı Amerika kıtasının nasıl inşa edildiğini anlatıyor. Burada Afrika’dan getirilen köleler ve Latin Amerika’daki Osmanlılar ile kıtaya İslamın gelişi hakkında da bilgi veriyor. Bu bölümde ayrıca Fransız Devrimi’nden Bosna Hersek’in dramatik hikayesine, Yeni Zelanda’da sahile vuran balinalardan Bodrum’da kıyıya vuran mültecilere kadar geniş bir yelpazede sunuyor modern dünyanın “zencileri”nin öykülerini.

“Korkma Bize Hiçbir Şey Olmayacak” başlıklı üçüncü bölümde ise yazar, Halepçe’den Gazze’ye Aliya’dan Ahmet Kaya’ya kadar uzanan bir çizgide ölüm kavramını ele alıyor.


“Evet, İsyan” başlığını taşıyan üçüncü bölümde ise Berdibek farklı konulara değiniyor. Bu bölümde en dikkat çeken bölüm ezanı anlattığı “Ezan, 1393 Yaşında..” başlıklı kısım. 622’de Medine’de doğan ezanın, 1492’de Granada’da, 1789’da Paris’te, 2009’da Zürih’te ve diğer dünya ülkelerindeki yolculuğunu anlatıyor yazar. Ve şöyle söylüyor: “Ezan, 1395 yaşında. İnsani ve İslami bir çağrı olarak dünyanın neredeyse her tarafında duyuluyor artık. Avrupa’da ise durum çok farklı gelişiyor. Bugün hiçbir Avrupa başkentinde ezan ya hiç okunmuyor, ya da sadece günde birkaç kez okunmasına müsaade ediliyor. Koşullar ne olursa olsun, Avrupalılar ezanı varlıksal bir tehdit olarak görürken Müslümanlar, hem kendilerini hem Avrupa’yı özgürleştirecek bir çağrı olarak görüyor. Her şeye rağmen Ezan, Batılılara şu mesajı veriyor: ‘Evet biz buradayız ve burada da olmaya devam edeceğiz!’ ”


BUZDAĞI’NIN GÖRÜNMEYEN KISMI

Bu bölümün dikkat çeken bir diğer öyküsü de Hanzala… Dünyayı belki bir umut, belki de sadece Hanzala kurtaracak diyen Muhammet Berdibek, bir başka “öteki” Hanzala’ya çeviriyor okurun yüzünü. Ona göre, “Naci el-Ali’nin sırtı dünyaya dönük daha 10 yaşında bir çocuk olarak resmettiği Hanzala kısa sürede hem onun hem de tüm Filistin’in simgesi oldu. Aslında Hanzala, bir bitkinin adıydı. Bu öyle bir bitkiydi ki her kesildiğinde daha da büyüyordu. Belki de Naci el-Ali; simgeleştirdiği Hanzala’yı hep böyle görmek istiyordu: daha güçlenmiş, daha mağrur ve sırtı dünyaya hep dönük…”

Kitabın son ve belki de en ilginç bölümü “Beş Bingöllü Titanik’e biner ve olaylar gelişir…”.

Bu bölümü şu şekilde özetliyor yazar: “Titanik her anlamda bir hayal gemisiydi. Bu hayalin peşinde koşmak isteyen binlerce insan vardı. Dünyanın sayılı zenginleri de, bütün umudunu bu yolculuğuna bağlamış yoksullar da… Buzdağının görünen kısmı böyleydi, görünmeyen kısmında ise beş Bingöllünün hikâyesi yatıyordu.”

“Siyah Güzeldir” kitabında işte bu “buzdağı”nın görünmeyen kısmındaki sıradan insanların sıra dışı hikâyelerini anlatmaya çalışmış Muhammed Berdibek. Genç yaşta hayatını kaybetmiş, savaşın orta yerinde hiç sırası değilken aşık olmuş, ülkesinden sürülmüş, topraklarından sökülmüş, türlü işkencelerden geçmiş ama yılmamış insanların hikayelerini… İçinde bulunduğu zorlu koşullara rağmen acılarından sıyrılabilen ve bir hayalin, bir umudun peşinde koşan insanların mücadelelerini anlatırken bir taraftan da okurlara unutulmakta olan gerçek direniş hikâyelerini hatırlatıyor.

Yakın tarihin edebi olmaktan ziyade konuşur gibi samimi bir üslupla ve kolay anlaşılır bir dille anlatıldığı kitapta içinde yaşadığımız yüzyıllarda geride bıraktıklarımıza yeniden hatırlamamızı sağlıyor yazılanlar. Kısa kısa anlatımla çok fazla kişinin ve hikâyenin bir arada anlatıldığı kitapta belki yazılar daha uzun tutularak daha az şey mi anlatılabilirdi. Ama bu haliyle de 280 karakter okumaya alışkın sabırsız okur kitlesi için hap niteliğinde derin ama eğlenceli, sade ama ilgi çekici bir kitap çıkmış ortaya.

#Siyah Güzeldir
#Muhammed Berdibek
6 yıl önce