|

Bir modern siyasetname: Osmanlı Aklı

“Medeniyet Aklı” adlı kitabında her medeniyetin kurucu bir aklı olduğuna dikkat çeken ve bunun unsurları üzerinde duran Savaş Ş. Barkçin, Mostar Yayınları arasında çıkan “Osmanlı Aklı” kitabında ise izini sürdüğü kurucu aklın Osmanlı medeniyetindeki karşılığını anlamaya ve anlatmaya çalışıyor.

Yeni Şafak
04:00 - 12/12/2018 Çarşamba
Güncelleme: 13:34 - 11/12/2018 Salı
Yeni Şafak
​Bir modern siyasetname: Osmanlı Aklı
​Bir modern siyasetname: Osmanlı Aklı
İSKENDER GÜMÜŞ
Sembollerin, anlamların ve değerlerin aşındığı, hatırlama ve unutma biçimlerinin değiştiği ve zihniyet dünyasının Batı paradigması ile inşa edildiği bir döneme şahitlik ediyoruz. Yaklaşık 200 senedir yaşanılan/yaşanıldığı iddia edilen düşünce krizine karşı modernizm ve kapitalizmin çarkları arasında alternatif fikirler ortaya konulmaya çalışılıyor. 600 seneden fazla hüküm süren Osmanlı devletinin yönetim ve siyaset felsefesinin başarısı ve yaşadığı çıkmazların o dönemin koşulları çerçevesinde değerlendirilmesi ve bugün yaşanılan sorunlara Osmanlı perspektifinden çözümler aranması önemli bir alternatif olarak önümüzde duruyor. Savaş Ş. Barkçin de “Osmanlı Aklı” kitabında, Osmanlı’nın medeniyet aklını keşfederek doğru ve güzel yönlerini anlamayı ve bugüne yansıtmayı amaçlıyor.
MEDENİYET AKLINDAN
OSMANLI’NIN KALBİNE

Barkçin, bir önceki kitabı “Medeniyet Aklı”nda her medeniyetin kurucu bir aklı olduğundan hareketle sanattan siyasete, devletten orduya ve kültürden dine kadar her yerde görülen uygulama, politika ve geleneklerin bir kurucu akıl olan medeniyet aklına dayandığını işaret ediyordu. “Osmanlı Aklı”nda ise medeniyet aklında izini sürdüğü kurucu aklın Osmanlı medeniyetindeki karşılığını anlamaya ve anlatmaya çalışıyor. Kitap, Osmanlı ekseninde 29 farklı bölümde Osmanlı aklının inşasını ele alıyor. Bunu yaparken de resmî tarih anlayışına eleştirel bir biçimde yaklaşarak Osmanlı’yı Osmanlı’nın içinden konuşarak anlaşılamayacağını, Osmanlı’yı kendi zamanındaki rakipleriyle, aynı zamanda dünya tarihindeki Roma gibi, modern Batı’nın temsilcisi İngiliz İmparatorluğu gibi ve bugünün Amerika Birleşik Devletleri gibi sistemlerle kıyaslayarak anlaşılabileceğini vurguluyor. Tarihçilerin, savaşlarla ve olaylarla daha fazla ilgilenmelerini eleştirerek, savaşları ve olayları anlamlı kılan aktörler ile olaylara maruz kalanların düşünceleri, davranışları ve akıllarına odaklanılması gerektiğini iddia ediyor. Bu açıdan, Barkçin medeniyet aklının kurucu bir akıl olduğunu ve savaş ve olaylardan daha çok toplumun oluşturmuş olduğu kurumları, kültürel yapıyı ve geleneği merkeze alıyor.

MUKAYESELİ BİR ANALİZ

Barkçin, yönetimden siyasete, sanattan kültüre, hukuk sisteminden toplumsal yapıya kadar Osmanlı aklının kurucu unsurlarını çağdaşları sayılabilecek Roma ve İngiltere başta olmak üzere dönemin diğer devletleri ile kıyaslamalı olarak ele alıyor. Öte yandan, bugün dünyada önemli birer güç haline gelen ABD, Rusya ve Çin gibi devletlerin uygulama ve politikalarını da değerlendirerek bir mukayese yapıyor. Bugün özellikle Batı devletlerinin ve Rusya ve Çin gibi yakın bir süreçte kapitalizme eklemlenen devletlerin kendi medeniyet akıllarını muhafaza ederek iş yaptıklarına vurgu yapıyor. Üretilen her ilaca, teknolojiye, sürece eski Yunanca ve Latince köklerden türetilen isimler verdiklerini vurguluyor ve Eflâtun ve Aristo gibi asırlar önce yaşamış filozofların görüşlerini tekrar tekrar yorumlayıp yeni fikirler ürettiklerini belirtiyor. Dolayısıyla Barkçin, bu medeniyetlerin bugün süper güç olmalarında eğitim sistemlerinden siyasetlerine kadar her işi, her insanı, her mekânı birleştiren medeniyet akıllarını muhafaza etmelerinin yattığını ileri sürüyor.


OSMANLI AKLININ KURUCULARI

Barkçin, Osmanlı’yı kuran ve neredeyse devletin sonuna kadar devam eden üç ana düşünce ekolünün olduğunu söylüyor. Bunlar; toplumun şekillenmesinde Mevlânâ, devlet yönetimine İbn Haldûn ve hem eğitimin hem de adaletin temeli olarak İmâm-ı Âzam. Osmanlı’da tasavvuf denildiğinde ilk akla gelen ismin Mevlânâ olduğunu ve Osmanlı sistemine rengini verenin de onun kurduğu Mevlevilik oluğunu belirtiyor. Mevlânâ’nın irşadıyla yetişen nesiller Osmanlı’nın devlet ve toplum hayatında etkili oluyor. Devlet yönetiminin temel ilkeleri ise İbn Haldûn’dan alınıyor. Özellikle Osmanlılar’ın iskân politikalarında, muhatap oldukları toplulukların karakterlerinin analiz edilmesinde İbn Haldûn’un etkisine değiniliyor. Ancak, Osmanlı tarihçilerinin, sosyologlarının ve siyaset düşünürlerinin İbn Haldûn’un görüşlerini daha çok gerileme döneminde dikkat almaları hususunu da eleştirel bir bakış açısıyla yorumluyor ve bunu da düşüncenin genellikle kriz zamanlarında derinleştiğini söylüyor. Osmanlı hukuk ve adalet sisteminin kurucusu olarak İmâm-ı Âzam, Barkçin’e göre Osmanlı sisteminin üçüncü kurucusu. Osmanlı hukuk düzeninin tamamı devletin son gününe kadar İmâm-ı Âzam’ın anlayışına göre şekillendiriliyor.

MODERN BİR SİYASETNAME

Barkçin, Medeniyet Aklı ve Osmanlı Aklı kitaplarının birlikte modern bir siyasetnâme olarak sayılabileceğini belirtiyor. Görsellerle süslediği eseri bir bilgi kitabı olmaktan çok bir nevi “ibret” kitabı olarak okunmasını istiyor ve bu iki kitabın birer bilinç kitabı olduğunu söylüyor. Her ne kadar bir bilgi kitabı olmadığını iddia etse de Osmanlı Aklı muazzam bir birikime ve bilgi şölenine de ev sahipliği yapıyor. Bundan dolayı kitapta verilen pek çok önemli bilgiye kaynak gösterilmesi “Osmanlı Aklı”nı daha kıymetli kılardı. Ancak burada yazarın akademik bir kaygı güderek yazmadığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. “Osmanlı Aklı”nda bugünü ayakta tutan temeller, yani tarih, farklı bir bakış açısıyla ve anakronizme düşmeden geçmişle gelecek arasında yapılan mukayeselerle ele alınıyor. Barkçin’in bu kitabı Osmanlı’nın sunduğu muazzam bakışın ve anlayışın yansıtılması ve taşınması açısından tarihçiler için önemli bir kaynak olabilir.

#Osmanlı Aklı
5 yıl önce