Bu tamamen babamla ilgili ve benim çok hatırlamak istemediğim bir konu ama politik sürgün olduğumuz bir sır değil. Babam yazar ve aktivistti. Bir gün Gine'ye geri dönmüş.
Hiç hatırlamadığım ve hatırlamak istemeyeceğim bir dönem bu. Sadece küçük bir çocukken babamın geri dönüp bizi aniden terkettiğini hatırlıyorum.
Babamı bizi terkedip gittiğinden beri hiç görmedim. Artık ona karşı bir özlemim yok, affetmeyeceğim tek kişi.
Adanın merkezi Palma'nın fakir bir semtinde yaşıyorduk. Çocukluk anılarımdan hatırladığım kadarıyla semtte ailem dışındaki tek siyah, komşularımızın hediye dükkanının kapısında duran görevliydi. Komşularımızın her dakika ilgisini çekiyordum. Saçlarıma nasıl bir tarz verebileceğimi Michael Jackson ve Whitney Houston gibi sanatçıların fotoğraflarından öğrendim.
Aşkın ya da sevginin rengi yok. Bir Afrikalıyla bir Çinli, bir siyah ve beyaz birbirlerini sevebilir ve aşk duyabilir. Hepimiz özümüzde biriz ve rengimiz yok. Ruhumuz bu dünyada misafir.
Acı herkes için acı… Bir Türk annenin acısıyla, bir İspanyol annenin acısı, ayrılık acısıyla, ölüm acısı tüm dünya için aynı renk… Bir kişinin sanatı kimi zaman acısındadır. Her yerdedir ve bence kişi bunu açıkca, cesurca yaşamalıdır ve soluk alır gibi her anında olduğu gibi anlatmalıdır.
Müziğin rengi yok. Müzik hepimizin kalbinden. Benim müziklerimle sizin müzikleriniz, hepimizin duyguları, kimi zaman sadece bizim zannettiğimiz bir dert, binlerce insanın derdi ve şarkılarda ifade buluyor…
Afrikalıların geleneklerinde,günlük yaşantılarında müziğin yeri çok farklı. Müziksiz geçen günleri yok. Kimi zaman ninnilerinde, zaman zaman dualarında hep şarkılar ve müzik var. Geleneklerimizde derdi, kötülüğü uzaklaştırmak, ruhumuzu iyileştirmek için hep müzik var. Bir Afrikalı müziksiz yaşayamaz. Tıpkı yemek yemek gibi müzik günlük hayatımızın bir parçasıdır. Yeteneğimin köklerimden geldiğini anlatmak için ben bir Afrikalıyım ve Afrikalı müzik eğitimi almaz diyorum.
Annem beni 5 kardeşimle beraber müzikle iç içe dolu bir evde yetiştirdi. Ailede herkes şarkı söylüyor. Sadece kardeşlerim değil, annem ve teyzelerim de çok güzel şarkı söylüyorlar ama onlar için müzik piyasasına girmek, müzik işi yapmak pek kabul edilebilir değil. İnsanlara ve bu işin ortamlarına güvenmiyorlar. Ben şarkı söylerken aynı zamanda bu piyasaya girmeye cesaret ettim. Hiçbir kardeşim bu işin içine girmeyi aklından bile geçirmedi.
Yaptığım müzik hepimizin müziği bana gore. Ben herkesin şarkılarını söylüyorum ama yine de bir sınıfa sokmak isterlerse flamenko ve caz diyebilirim. Ama özellikle son albümümde çok daha fazlası var, sadece flamenkoyla da sınırlı kalmadık… Geleneksel copla şarkıları (kadın odaklı İspanyol aşk şarkıları), rumba füzyonlarıyla ve Afro-Küban ritimleriyle yürek burkan çaresizliklerin ve aşk acılarının şarkılarına ses olduk.
Türk müziği hakkında yeni yeni araştırmaya başladım. Menajer firmam Pasion Turca ile farklı projelerimiz olacak. Üstelik konser öncesinde de mutlaka Türkçe şarkıları müzikleri bilerek, kulağım aşina olarak sahnede olmak istiyorum…
Bu konuda yeni bir öğrenciyim diyebilirim. Henüz müziklerinizi öğrenmeye çalışıyorum ama klarneti iyi biliyorum ve yurtdışında klarneti çok iyi tanıtan müzisyenleriniz var…
Aşk heryerde, tüm yaratılanlarda aşk var. Dünyanın her güzelliğinde ve her yerde, aşk hepimizin içinde. Yeter ki görebilelim.
Bu konuda yalan söyleyemem, ya da hiç bir sıkıntım olmamış gibi davranamam, babasız büyüyen bir kız olarak oldukça canım yandı hem de kolay büyüdüm…
Sadece çocukluğumda Michael Jackson'ı çok dinlerdim,çok yetenekli bir sanatçı olduğunu kim inkar edebilir ki?Ama hayranlık demek bana biraz fazla..Ben aşka hayranım.
Concha Buika, Mayorka adasında, Ekvator Ginesi'nden politik nedenlerle sürgün edilen bir ailenin kızı olarak dünyaya geldi. Küçük yaşlarındayken babalarının terk ettiği 5 kardeşiyle müzikle iç içe bir evde, şarkı söyleyerek, gitar, piyano ve bas gitar gibi enstrümanları çalarak büyüdü. Ünü İspanya'dan taşan Buika, tüm dünyada büyük beğeniyle karşılanmıştı. Mi Niña Lola albümü ile Grammy sahibi olan Buika, birçok farklı türün kesiştiği müziğiyle caz,funk,flamenko ve copla'yı ince bir ustalıkla birleştiriyor ve neo-soul diyebileceğimiz bir tarzda buluşturuyor.
