|

Bir yanım hep romanla meşguldü

Meliha Öz’ün Tahsin Yücel Roman Ödülü’nü de alan ilk romanı “Nekro Porta - Ölüler Kapısı” Şule Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Öz, “Trafikte söylenirken yahut uzanmış uykuyu beklerken bir yanım hep romanla meşguldü” diyor.

Merve Akbaş
04:00 - 15/05/2022 Pazar
Güncelleme: 20:54 - 13/05/2022 Cuma
Yeni Şafak
Meliha Öz
Meliha Öz
  • İLK KİTAP İLK HEYECAN

Meliha Öz’ün Tahsin Yücel Roman Ödülü’nü de alan ilk romanı “Nekro Porta - Ölüler Kapısı” Şule Yayınları etiketiyle okurla buluştu. Öz, “Trafikte söylenirken yahut uzanmış uykuyu beklerken bir yanım hep romanla meşguldü” diyor.

- İlk eseriniz yayınlandığında neler hissettiniz?

Hafifledim. Kuş gibi hafifledim zira altı yıl boyunca müzik dinlerken, pazarda domates seçerken, trafikte söylenirken yahut uzanmış uykuyu beklerken bir yanım hep romanla meşguldü. Zihnim dönüp dolaşıp romana takılıyor, nereye gitsem onu da taşıyordum. Bir zaman sonra taşınan her şey gibi; her geçen gün daha da ağırlaşan bir yüke dönüştü. Başka türlüsü mümkün mü bilemiyorum ama benim için çok yıpratıcı bir süreçti. Yazarken de yazamazken de, altı yıl boyunca ödevini yapmayan bir öğrenci huzursuzluğuyla yaşadım. Yayınlandı ve “Ohh şükür!” dedim. “Benden bu kadar, benden günah gitti.”

- Kitabınızı elinize alınca ilk olarak ne yaptınız?

İmza günüm vardı. İlk kez o gün, imza için Şule Yayınları standına vardığımda elime aldım. Yıllardır biriktirdiğim dostlarım, ailem ve sevgili öğrencilerim de oradaydı; çok kalabalık, çok heyecanlıydık, o ilk anda ne yaptım hatırlamıyorum ama göğsüme bastırmış olmalıyım.


- Kitabınızı ilk kime imzaladınız?

Siz sorunca fark ettim; korkarım hiç dikkat etmemişim. O gün ayaklarım yere basmıyordu belki ondan, belki telaştan belki de beni daima zora sokan hafızam yüzünden hatırlamıyorum yazık ki.

- Yazmaya nasıl başladınız?

Okumakla başlamış olabilirim yazmaya; Cin Ali’den itibaren iyi bir okur olduğumu söyleyebilirim. Okumak bir süre sonra yazma isteği doğurabiliyor. Okuma serüveniniz güçlü edebi eserlere temas ettikçe, eserlere ve onların müelliflerine hayranlık duyuyor ve muhtemelen bir yerde böyle bir eser meydana getirmenin hayalini kurmaya başlıyorsunuz. İnsan bu hayali ilk ne zaman kurduğunu bilemeyebilir, bu arzunun adını koyamayabilir adını koysa da harekete geçemeyebilir…Nihayetinde yazmaya başlamak için, içeride büyüyen ve taşmaya meyyal güçlü bir arzu gerekli. Fakat yeterli değil, tanımlamak ve harekete geçmek için bir miktar da cesaret lazım. Bunu fark ettiğimde, uzunca bir zaman görmezden geldim ne var ki zaman içerisinde eksilmedi bu arzu, belli ki heves değildi ve ciddiye alınmayı bekledi. Nihayet teslim oldum ve yazma isteğimi itiraf ettim kendime. Arzu tanımlanınca peşine düşmek kaçınılmaz. Böylece A. Ali Ural’ın edebiyat atölyesine katıldım ve yazı ile hemhâl olmaya başladım.

- Gece mi yazarsınız, gündüz mü?

Gündüz en fazla, gece yazdığım metin üzerinde çalışabilirim ama yeni bir cümle, yeni bir paragraf için geceyi beklemem gerekir.

- Defter mi, bilgisayar mı?

Çok eski zamanlarda yazdığım mektupları saymazsak deftere yazdığım tek bir satır yok diyebilirim ki son mektubumu da yazıcıların henüz evlere girmediği evvel zamanlarda, bilgisayarda yazmış ve bir internet kafeden çıktısını alıp öyle postaya vermiştim, henüz e-posta kullanmıyorduk demek ki. Bilgisayar olmazsa yazamayabilirim.

#Meliha Öz
#Tahsin Yücel Roman Ödül
#Nekro Porta - Ölüler Kapısı
#Şule Yayınları
2 yıl önce