Les 7 Doigts de la Main (Yedi Parmak) topluluğunun mutfağın hayatımızdaki yerini dev bir sahne gösterisine dönüştürdüğü Mutfak ve İtiraflar, 23- 27 Aralık arasında İstanbul'da izleyicilerle buluşacak. İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın özel projesiyle İntema Mutfak sponsorluğunda İstanbul'a gelecek topluluk Zorlu Performans Sanatları Merkezi Drama Sahnesi'nde 6 özel gösteri yapacak ve hayata dair pek çok yansımaların olduğu gösteride itiraflar havada uçacak. Topluluğun kurucularından Sébastien Soldevila ile konuştuk.
Kimimiz tesadüf eseri, kimimiz 15 yıl kadar önce Cirque du Soleil'de, bir kısmımız sanırım 17 yıl kadar önce Montréal'deki National Circus School'da tanıştı. Hep beraber farklı gösterilerde birlikte çalıştık ve sonrasında da 2002 yılında Montréal'de Les 7 Doigts de la Main (Yedi Parmak) topluluğunu kurmaya karar verdik. O zamanlar sadece Cirque du Soleil vardı. Biz de bağımsız ve çağdaş sirke farklı bir açıdan yaklaşmak istedik; daha insani ve gerçekliğe yakın bir şey elde etmeyi amaçladık. Topluluğumuzla bu alana bir yenilik getirdiğimizi düşünüyoruz.
Mutfak ve İtiraflar'ın hazırlık sürecine bir bucuk yıl önce başladık. Eşimin büyükannesinin otobiyografisini ve yemek tariflerini yazdığı “The Young and Hungry" başlıklı bir kitabı var. Bu kitapta hem anılarından hem de küçük yaşlarda yediği yemeklerden bahsediyor. Kısacası yemek ve anılarını birleştirdiği bir kitap olduğunu söyleyebiliriz. Eşimle birlikte de bu kitabı referans alarak “Mutfak ve İtiraflar" gösterisini yapmaya karar verdik. Gösteride kişilerin yemekle olan ilişkileri üzerinden hayatlarını aktarıyoruz.
Bu işi çok uzun zamandır yapıyoruz. Bu performansı farklı kılan aslında sanatçıların gösterinin başında izleyicilerle konuşması, iletişime geçmesi ve sonunda da izleyicilerin arasına karışması. Bu da iyi bir şey aslında çünkü gösteri sahnelendiği şehirdeki izleyicilerin tepkilerine göre farklılaşabiliyor. Gösteriyi ilginç kılan da bu zaten. Ne yaptığınızı biliyorsanız böyle bir gösteriyi yönetmek hiç zor değil. Zor olan gittiğiniz herhangi bir şehirde izleyicileri bilmediğiniz için nelerle karşılaşacağınız. Bu nedenle sanatçıların performanslarını ve izleyicilerle olan diyaloglarını bulundukları ülkeye göre adapte etmeleri gerekiyor.
Evet, birbirinden farklı projelerimiz var. Önümüzdeki yıl sahnelemeyi planladığımız bir opera üzerinde çalışıyoruz. Bunun dışında gelecek yaza, sahnede ve gerçek hayatta kim olduğumuza dair, 'alter-ego' üzerine düşüncelerimizi yansıttığımız yeni bir sirk gösterisini izleyicilerle buluşturmayı hedefliyoruz.
Her ülkenin kültürü ve insanları farklı, izleyiciler farklı anlara gülebiliyorlar ya da olaylara farklı tepkiler verebiliyorlar. Sanatçılarımız son iki yıldır çok fazla seyahat ediyor ve her ülkeye göre gösteriyi uyarlıyorlar. Bu da işi onlar için eğlenceli kılıyor. Türkiye'ye gelecekleri için çok heyecanlılar, sanırım burası için de belirli uyarlamalar yapacaklardır.
Gösterinin sanatçılarıyla birlikte yaptığımız şeylerin hepsi aslında hayata dair, insanların hayatına dokunan şeylere dair. Herkesin gösteride anlatılanlara dair bir anısı var. “Şu yemeği severim" ya da “Bu yemeği sevmem" gibi... Herkesin yemekle ilgili bir anısı vardır.
Sanatçılarla çok vakit geçirdik ve onlara pek çok soru yönelttik. Sorduğumuz sorular ise sadece hangi yemekten hoşlandıklarına dair değil fakat yemekle ilgili anıları da üzerineydi. Örneğin gösteride omletten bahseden bir sanatçı var ve aslında burada kendi anısını bir şekilde izleyicilere aktarıyor. Çünkü küçükken Pazar günleri babasını görmeye gitmek zorundaymış ve annesiyle birlikte geçirebildiği tek dakikalar bu omlet yedikleri Pazar sabahlarıymış. Yani siz de göreceksiniz, bu gösteride sanatçıların birebir kendi hikayelerini referans aldıkları bir sürü konuşma, dans ve deneyim bulunuyor.
